Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     4113 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Vecd
Kürsü Vecd

  Sayı: 69 - Temmuz / Eylül 2011

(İman ve İslâm Atlası’ndan)

BÜTÜN MESELE

İslâmı uydurmak ve dışından payandalamak değil, içinden bulmak ve olduğu gibi yaşamak… İşte bütün mesele!..

İslâm ebedî bina, dıştan istemez destek;

Onu içinden keşfet, erdiren yol budur tek!

 

KEMENT

Hiçbir içtimaî sistem gösterilemez ki, hararetli ömrü bir mevsimden fazla sürsün… Solmak, pörsümek, paslanmak, çürümek, her mevcuda mukadder… Halbuki dâva, ebedîyi, fesat bulmazı, tegayyür kabul etmezi bulmakta… Yani her ân yeni olanı…

Süreklilikle süreksizlik arası bu ukde, Allah’ın ruhumuza attığı kement… Korkunç imtihan!.. Alıştınız mı, otomatlaştınız mı, makineleştiniz mi yandınız! Vecd ve aşk başını alıp gidiyor.

İslâm ile başka inanışlar arasındaki farkı belirtmek, yahut belirtilmesi vazifesini müslümana yüklemek için boynumuza atılan bu kement, onu boynunda hissetmeyeni boğar.

Boğulmadık mı?

 

VECDİMİN PENCERESİNDEN

BEDAHET

Allah Resulünün saadet devrinde her şey bedahet halindeydi ve bedahet ölçüsüne bağlı… O devirde herkes bir nur huzmesi içinde kendinden geçmiş ve teslim olmuştu. O devirde hiç kimsede “kıyl ü kaal  fikir dedikodusu” ve akıl telâşı yoktu. Bütün bunlar sonradan geldi; nur gölgelendi ve aklın zulmet arabası yağız atlarını sürmeye başladı. Aklı akılla yenecek ve ilerisine geçecek akıl Gazalî'ye kadar gelemedi. Peşinden aklı büsbütün iflâs ettirecek kadar donduran Şeyh-i Ekber'e karşılık, her şeyin hak ve keyfiyetini kıvamlayan ve bütün gerçekleri yerli yerine oturtan, ikinci binin yenileyicisi İmam-ı Rabbânî ve yolundakiler… Derken, bu dâvanın ne büsbütün akılla, ne de büsbütün akılsız olabileceğinden gafil, günümüze kadar sızmış sağlı ve sollu mankafalar, kuru akılcı sözde Müslümanlar, sahte mütefekkirler, ahmak reformcular ve başlarında Vahhabîlik kuluçkası İbn-Teymiye… İlle de akıl, ille de akıl!..

Gören şeyin göz olmadığını, gözde Allah'ın nuru yuvalandığını ve her şeyin Batı felsefesinin bile bugün yaklaştığı bedahet duygusuna bağlı bulunduğunu anlamayanlara yazıklar olsun!..

Bedahet anlaşılmadıkça hiçbir şey anlaşılamaz.

 

ÇİLE

Mevlâna der ki :

 Sarayda gece… Sultanlar uykuda… Zindanda gece… Mahkûmlar uykuda…

Yani saadette ve felâkette, kimsenin hiçbir şeyden haberi yok… Hepsi gaflette birlik…

*

 

Hızlı hızlı tespih çeken bir velî'ye sordular :

 Tespihte ne arıyorsun?

 Gafleti arıyorum!..

 Gaflet… Sırasına göre belki en büyük nimet… Fakat esasta zehirlerin zehiri…

*

 

Ey Müslüman, sana düşen nimetse sadece çile… Uyumamak ve düşünmeye memur olmak… Bu çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin, yatağını ve yorganını satardın!

 

SIR

Aklın kuşattığı hiçbir yerde sır yok, kuşatıldığı her yerde sır var… Allah’ın kuşatılması muhal, kuşatması da mutlak olduğuna göre, ona giden yol sır idrakinden başka ne olabilir?..

Sır olmasaydı, “meçhul” olur muydu hiç?.. Meçhul olmayınca da, ne fikir, ne ilim, ne sanat…

Sanat, Allah'a sır caddesinden giden fener alayı… Sanatkâr, ayda, güneşte, çizgide, renkte, seste kimi aradığını bilseydi onun isminden başkasını ağzına alamazdı.

CÜCE

Akıl, cüceler içinde belki en becerikli cüce; fakat muhakkak ki bir cüce… Mesafeleri karış karış ölçmeyi, zamanı tık tık saymayı, develere çelme takmayı, cücelere ökçeli iskarpin giydirmeyi, denize dalmayı; havada uçmayı daha bir çok şeyi; birçok şeyi, bilir fakat bir şeyi bilmez : Eğer kırk bir mîzan ve tecrübe işaretiyle defterinde kayıtlı değilse, bir kere birin kaç ettiğini…

Fakat bir büyüğün dediği gibi, ne sadece akılla olur ne de büsbütün akılsız… Ona da vazife vermiş sahibi…

*

 

Gerçek akılsız, dolayısıyla nasipsiz kimdir bilir misin? Ne aklın altında kalıp da onu hiç kullanmadan inanan, ne de aklın üstüne çıkıp onu akıl aleyhinde kullanarak inanmaya bakan… Akılsız, aklın içinde kalandır; akıl fıçısı içinde, “nârıbeyzâ”dan aşk parmaklarıyla cidar pencereleri açamadan ve bu işte aklı kullanmadan ermeye de yol kapalı…

Akılla aşk nasıl geçinebilir?.. Akıl, kemiyetin uşağı; ve aşk, keyfiyetin meczubu… Keyfiyet ise şu kadar kırat pırlanta gibi kemiyetin şahitliğine muhtaç…

 

NE GÜN?

Eli inmeli, dili düğümlü, kalbi buruk, edası pısırık, sermayesi korkak, işi ürkek, ahlâkı katlanmak, ibadeti saklanmak…

Bu mu Müslüman?..

Velînin sahabîler üzerindeki hükmü malûm :

 Siz onları görseydiniz deli derdiniz; onlar da sizi görselerdi “bunlar Müslüman değil!” derlerdi.

Müslümanlık iddiacıları! Ne gün divaneleşeceksiniz?..

 

MUHAL FARZ

Şeraitte “muhal farz” demek ve bilmek şartıyla akla, hakikati tersinden muhakemeye nefyi yolundan tespit hakkı verilmiştir. Hendesedeki “aks-i dâva”larda olduğu gibi…

Muhal farz :

 Allah olmasa, oluş ne olur?

Şeklinde… Bu noktada beyin çatlar ve hüküm şöyle gelir :

 Muhal farz, Allah olmasa insan için tek gaye, atomu çatlatırcasına dünyayı berhava etmek ve bir elden hayata son vermek olur.

Muhal farz :

Şeriat, boynu, elleri ve ayakları insanın çarmıha gerilip tek noktaya baka baka çıldırması ve ölüm nimetinden de mahrum, öylece kalması demek olsa tek saadet bu olur.

Muhal farz :

O'nun yolu ebedî cehennem olsa sonsuz devlet bu olur.

“ Kuzum sen çıldırıyor musun, bu dipsiz fikirler de ne oluyor?” diye çıkışmayın!

Bu dipsiz fikirler, her şeyin Kâinatın Efendisinden geldiğini, O'nu Allahtan sonra “1” diye kabul edip bütün sayıların işte bu “1” etrafında halkalanmakla hayat bulacağını, O olmasaydı, eflâkin yaratılmamış olacağını anlamaya yaklaşmaktan geliyor.

Siz yer çekimi sayesinde topuklarınızın dibine basan ve dengenizi bulurken, ben, bu soydan bütün dengelere boş vermiş, başımın topuklarıyla yedinci kat gökte çekimlerin çekimi noktasına, dipsizliğe tutulmuş bulunuyorum.

 

İHLÂS

Dua, dua, dua… Boyuna dua edelim… Hiçbir dua çevrilmez. Elverir ki, edebilelim… Boyuna isteyelim… Hiçbir istek döndürülmez… Elverir ki, isteyebilelim… Mâlik, mahruma vermez olur mu?.. Bunun için yaratıldık. İsteyelim!.. Elverir ki, istemeyi bilelim… Ümmetin, sahabîlerden sonra en büyük ferdi İmam-ı Rabbânî hazretleri, “Allah, vermeyeceğini istetmez” buyuruyor. Bu ölçüdeki hikmeti sezenler, bir şeye malik olmak için o şeyi istemenin yeter olduğunu anlarlar. Ama istemenin istemek olması için dudakların yetmeyeceğini anlasalar…

Ey İhlâs!.. Senin olduğun yerde hiçbir şey eksik değildir!

 

YOK

 Yok!

Diyenlere bir sözüm var : 

Siz bana gerçekten yok olan bir şeyi gösterebilir misiniz ki, yok'u bana ispat edebilesiniz?.. Gösterebilecek olsanız zaten o şey yok değil, var olur. Gösteremeyince de yok demeye imkânınız kalmaz! Allah'a yok diyebilmeniz ayrıca ispat ediyor ki, o “var”ın ta kendisi, “yok”un da yaratıcısı…

 

DELİ

Kapıları yıkarcasına tekmeleyeceğim, limandaki bütün vapurların ve şehirdeki bütün fabrika bacalarının canavar düdüklerini öttüreceğim, trafiği durduracağım, insanları oldukları yerde mıhlayacağım ve gök tavanını yıkan bir sesle haykıracağım geliyor :

 İnsanlar! Allah var! Onu düşünmekten başka her işe paydos!..

Bana “deli” mi diyecekler?

Canım kurban, aklın son durağı olan böyle deliliğe!..

 

BİR

1 var, 1… Ne 2, ne 3, ne 5… Git gidebildiğin kadar… Olan yalnız bir… Öbürleri 1'in kendi üzerinde katlanışından ibaret… 2, 3, 5 ki, mahiyetini 1'in 2, 3, 5 kere üzerine katlanışından alıyor, demek kendisiyle yok… Ve 1 ki, 1 elma, 1 yıldız, 1 insan gibi, 2, 3, 5 olabiliyor, o da kendisiyle yok… Ve her şey ideal 1'den, nişane…

 

 *

Evet, dâva 1'de, 2, 3, 5 olması muhal olan mutlak 1'de…

 *

 

Allahım!

Sayılar bile senin azamet ve saltanat marşını söylüyor da kimse farkında olmuyor. Yüksek matematikçiler bile…

ŞÜKÜR

Allahım, sana ettiğim şükürlerin başında şu var : Beni, yeniler ve ileriler içinde gözün göremeyeceği kadar yeni ve ileri olan İslâma bağladıktan sonra, onu, birçok göze, eskiler ve geriler içinde en eski ve en geri bir dâva diye gösterdin; ve böylece bana, herkesin kolayca hükmettiği bir mevzuda izahı en çetin ve kaba gözlere karşı dış görünüşün aksine en mahrem meselenin müdafaasını yükledin, böylece koşu dairesi üzerinde, sırf, aradaki kim bilir kaç devirlik mesafe yüzünden kaplumbağaların arkasından geliyor gibi görünen tazıya karşı kaplumbağaları kahkahalarla güldürdün!.. Allahım, sana şükrederim!..

AĞAÇ VE BÖCEK

Varlık hudutsuz girift bir ağaç… Ve sen ey Kâinatın Efendisi; onun, hudutsuz girift köküsün! Bu köke bağlı gövde… Bu gövdeye bağlı ince dal… İnce dala bağlı yaprak… Yaprağın üstünde el ayası gibi lif lif bir ağaç haritası… Onun üstünde de küçücük bir böcek…

Ben de buyum!.. Bütün insanlık budur!.. Ve senin getirdiğin nizam ağacının en küçük yaprağında bir böcek olmaktan üstün paye yoktur!


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Vecd... - Sayı 72
Kürsü... - Sayı 71
Kürsü... - Sayı 70
Vecd... - Sayı 69
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Batı’nın Pompei’sinin günlerini andırmasının sebepleri Osmanlı Devleti’ni çökerten “metal yorgunluğu”nun ilk safhası değil midir?
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Gazze günlüğü
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş
Fatih Sultan Mehmet (4)


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13168840
 Bugün : 2848
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 605190
 Bugün : 231
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 398
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim