Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2577 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

(Büyük) Türkiye Cumhuriyeti veya Devlet-i Âlî
Ekrem Yılmaz

  Sayı: 85 - Temmuz / Eylül 2015

Osmanlı’yı sevmek, seveni sevmektir.

Osmanlı’ya manâyı; her ne ise o ve misyonu veren; bu da her ne ise ve bunlar bir değer iseler: Osmanlıyı seven işte o değerleri seviyor demektir.

Devlet-i Âlî... Âlî Devlet...

Osmanlı toplum ve sistem olarak Asr-ı Saadet’ten bir nişânedir. Bu genel bir kabuldür. Sahâbelerden, dört büyük hâlifeden sonra, Selçuklu ve Osmanlı sayılır kadir kıymet bilen olarak ve İlâyi Kelimetullah misyonunu sırtlayanlar sıralamasında... Acaba niye?

*

Seveni sevmek; esas sevilmesi gerekeni sevmektir tasavvuf ve aşk literatüründe bu böyle bilinir. Seven, sevilenin her şeyini sever; onu seveni de onun sevdiğini de sever artık.

Yani, Allah'ı seveni sevmek Allah'ı sevmenin ta kendisidir.

*

Şöyle bir dua vardır: “Allah'ım bizi sevginle rızıklandır; sevdiklerinin sevgisiyle de ve sana yaklaştıran amelin sevgisiyle de rızıklandır.” Orjinali de şu: “Allahüm merzuknâ hubbeke ve hubbe men yuhubbüke ve hubbe amelin yükarribuna ileyh!”

*

Evet, muhabbet, sevgi: Şeyh-i Ekber Muhyiddini Arabî hazretlerinin “Ahlâk Levhası”ına göre visâle vasıtasız erdirir. (İman ve İslâm Atlası-309 / NFK)

Yani bir kimse bir Allah adamını sevse, elbette ki Allah Resûlü’nü de seviyordur, sevmiş olur; Allah’ı da seviyordur ve sevmiş olur!

Nakşi Silsile büyüklerinden Hoca Ali Ramiteni kuddise sirruhtan da şu söz ulaşmıştır bize:

“Bir yol vardır ki ruhu doğru edicidir. Kendini Allah’a vermiş olanların gönlüne girmek, zira onların kâlbi Allahın nazargâhıdır.” (Reşahat, NFK-BD Yayınları) Ki Allah’ın nazarının değdiğini de ateşin yakmayacağı haberi tevatürle bizlere kadar ulaşmıştır.

*

Şimdi burada esas meselemize değinmenin sırası geldi gibi: Bu açıklanan hikmetlere binaen asrımızın ışık ve feyz dağıtıcısı ve Üstad Necip Fazıl da dâhil birçok önemli ismin de irşad edicisi olan Esseyyid Abdülhakim Arvasî kuddise sirruh demiştir ki: “Osmanlı’yı sevmek imân alâmetidir.”

Demek Osmanlı’yı seven; İslâm’ı ve her emrlerini de seviyordur. Ve razıdır. Hâl böyle olunca anlıyoruz ve kabul ediyoruz ki, Osmanlı İslâm’ın hizmetinde bir topluluğun, bir devletin, bir sistemin ve bir imparatorluğun adıdır. Ve gayesi en baştan kuruluşundan itibaren bile: İLÂ-YI KELİMETULLAH’tır.

Seveni de ve sevmeyeni de ikrar eder ki, yaşadığı ve haşmetli olduğu zamanlarda yeryüzünde adaleti tesis etmiştir. Onun içindir ki gittiği günden beri dünya ve hele Ortadoğu adaletine hasret çekmektedir. Değeri ve işlevinin yeri doldurulamamış bir varlıkmış meğer ve hâlâ da aranıyor. Hasreti çekiliyor. Her düzlemde de dile getirmekten kimse çekinmiyor; Amerika’dan Avrupa’ya, Asya’dan ve Afrika’ya kadar. Aynı yaklaşım ile 2. Abdülhamid Han hakkında da bu anlaşılma ve hakkını teslim söz konusudur. Kaybedilince değeri hemen heykelleşen bir büyüktü o da... Dost düşman ah biz ne yaptık dediler ardından, biz kime ne yaptık ve kimi kaybettik!

“Atalar kıblegâhı” oldu, yapıldı sonra, ULU HAKAN oldu, velî çapında Sultan ve İslâmların Hâlifesi...

*

Evet...

Osmanlı, eğitimci yazar Seyyid Ahmed Arvasî'nin ifadesi ile: Sahabeden sonraki en halis İslâm tatbikatı, Onu eşya ve  hadiselere nakşı; aşkla bu aksiyonun armonisidir.

Ve ne zaman bu aşk pörsümüş gerileme başlamıştır ve ne zaman bu aşk yitirilmiş, işte o zaman bu devlet-i ebet müddet son bulmuştur.. Nasıl tekkeler için onlar zaten kendi kendilerini kapattılar, anahtar vurulan sadece boş mekânlardı denmişse; aynı şekilde esasında Osmanlı’yı kimse yıkmamış ve kendi sonunu kendisi ve insanı beraber hazırlamıştır aşkını yitirerek; ham yobaz kaba softaya vasat hazırlayarak!

*

Bugün...

Dünyanın aradığı, eksiği ve hasretini çektiği “OSMANLI ADALETİ”dir. Bunu da birçok vasıftaki insan dile getirmektir. Akademisyen, devlet adamı, siyasetçi, sosyolog ve araştırmacılar. En popüler olanı ise şu:

Yönetmen Sinan Çetin 13 Ocak'ta Vahdet Gazetesinde verilen bir haberde: “Türkiye Cumhuriyeti'nin ismi Osmanlı Devleti olsun!” demiştir. Bu biraz mübalâğa olur elbet, bunu ne iktidar ister bu isimle ve ne muhalefetin katmanları tasvip eder. Ama bu bir hakikati dile getiriştir. Bir birikmiş arzunun adının konulmasıdır sadece... Yani burada denmek isteniyor ki, Devletimiz büyük olsun, bize sahip çıksın, Ortadoğuya huzur getirsin, aranan, eksikliği duyulan ADALETİ yeniden dünyaya indirsin; gayesi sadece ve sadece Allah adını yüceltmek olsun. Ne kişi menfaati ve ne kişi ululamaları olsun!

*

En gür sesi de BM (Birleşmiş Milletler) genel kurulunda Cumhurreisimiz Recep Tayyip Erdoğan çıkarmıştır. “Beyler, ey Dünya ey Batı, ey İslâm âlemi, Ey insanlık: dünya beşten büyüktür!” diyerek.

Bu çıkış Fransız İhtilâline denk bir baş kaldırıdır ve Erdoğan bu çıkışıyla “KAHRAMAN” olmuştur. Hoş belediye başkanlığından ve şiir okudu diye hapse atılışından beri zaten kahraman bazıları için. Bazıları için böyle idi zaten de, bu çıkışından sonra ezilenlerin, temsil edilmeyen 2 milyar insanın, Ortadoğu’nun, Filistin’in, Şam’da dövülenlerin, Bağdat’ta vurulanların da kahramanı oldu... Mısır’da Rabiaya ses oldu, Libya’da da ümit yeni zamanlara vs vs...

*

Dünyanın bildik candarmaları “YENİ DÜNYA DÜZENİ”ni kuramadılar. Kötü bir tecrübe idi... Ağıza yüze bulaştı.

Bunun gerçekleşmesi, “düştüğü yerden doğrulacak” olan Büyük Türkiye’ye nasip olacağa benziyor. Bunu şimdiki birlik ve paktların beceremeyeceğini insanlık iyice kanıksadı.

...Ve korkmayın, hiç korkmayın hemen HİLÂFET de gelmez! Tayyibi, Cumhurreisimizi ve Başvekilimizi iyi takip edelim!

*

Hem gelse ne olur? Dünyanın sonu mu gelir. Şimdi papa var hristiyan âleminde. Ne oluyor?

Olsa olsa işte bu olur! Bir de insanlık ve özellikle İslâm âlemi başı bozukluktan kurtulur. İslâmafobiye çare bulunur, İSLÂM'LA BERABER ANILAN VE ANDIRILMAK İSTENEN TERÖR BİTER.

*

Kötü mü olur yani? Ama yine de biz bilmeyiz, büyüklerimiz bilirler. Kapısında BÜYÜK MİLLET MECLİSİ YAZAN çatı altındakiler ve duvarında: HÂKİMİYET MİLLETİNDİR yazan yerin vicdanları bilir!

Biz bilmeyiz.

Osmanlı’yı sevmek, seveni sevmektir.

Osmanlı’ya manâyı; her ne ise o ve misyonu veren; bu da her ne ise ve bunlar bir değer iseler: Osmanlıyı seven işte o değerleri seviyor demektir.

Devlet-i Âlî... Âlî Devlet...

Osmanlı toplum ve sistem olarak Asr-ı Saadet’ten bir nişânedir. Bu genel bir kabuldür. Sahâbelerden, dört büyük hâlifeden sonra, Selçuklu ve Osmanlı sayılır kadir kıymet bilen olarak ve İlâyi Kelimetullah misyonunu sırtlayanlar sıralamasında... Acaba niye?

*

Seveni sevmek; esas sevilmesi gerekeni sevmektir tasavvuf ve aşk literatüründe bu böyle bilinir. Seven, sevilenin her şeyini sever; onu seveni de onun sevdiğini de sever artık.

Yani, Allah'ı seveni sevmek Allah'ı sevmenin ta kendisidir.

*

Şöyle bir dua vardır: “Allah'ım bizi sevginle rızıklandır; sevdiklerinin sevgisiyle de ve sana yaklaştıran amelin sevgisiyle de rızıklandır.” Orjinali de şu: “Allahüm merzuknâ hubbeke ve hubbe men yuhubbüke ve hubbe amelin yükarribuna ileyh!”

*

Evet, muhabbet, sevgi: Şeyh-i Ekber Muhyiddini Arabî hazretlerinin “Ahlâk Levhası”ına göre visâle vasıtasız erdirir. (İman ve İslâm Atlası-309 / NFK)

Yani bir kimse bir Allah adamını sevse, elbette ki Allah Resûlü’nü de seviyordur, sevmiş olur; Allah’ı da seviyordur ve sevmiş olur!

Nakşi Silsile büyüklerinden Hoca Ali Ramiteni kuddise sirruhtan da şu söz ulaşmıştır bize:

“Bir yol vardır ki ruhu doğru edicidir. Kendini Allah’a vermiş olanların gönlüne girmek, zira onların kâlbi Allahın nazargâhıdır.” (Reşahat, NFK-BD Yayınları) Ki Allah’ın nazarının değdiğini de ateşin yakmayacağı haberi tevatürle bizlere kadar ulaşmıştır.

*

Şimdi burada esas meselemize değinmenin sırası geldi gibi: Bu açıklanan hikmetlere binaen asrımızın ışık ve feyz dağıtıcısı ve Üstad Necip Fazıl da dâhil birçok önemli ismin de irşad edicisi olan Esseyyid Abdülhakim Arvasî kuddise sirruh demiştir ki: “Osmanlı’yı sevmek imân alâmetidir.”

Demek Osmanlı’yı seven; İslâm’ı ve her emrlerini de seviyordur. Ve razıdır. Hâl böyle olunca anlıyoruz ve kabul ediyoruz ki, Osmanlı İslâm’ın hizmetinde bir topluluğun, bir devletin, bir sistemin ve bir imparatorluğun adıdır. Ve gayesi en baştan kuruluşundan itibaren bile: İLÂ-YI KELİMETULLAH’tır.

Seveni de ve sevmeyeni de ikrar eder ki, yaşadığı ve haşmetli olduğu zamanlarda yeryüzünde adaleti tesis etmiştir. Onun içindir ki gittiği günden beri dünya ve hele Ortadoğu adaletine hasret çekmektedir. Değeri ve işlevinin yeri doldurulamamış bir varlıkmış meğer ve hâlâ da aranıyor. Hasreti çekiliyor. Her düzlemde de dile getirmekten kimse çekinmiyor; Amerika’dan Avrupa’ya, Asya’dan ve Afrika’ya kadar. Aynı yaklaşım ile 2. Abdülhamid Han hakkında da bu anlaşılma ve hakkını teslim söz konusudur. Kaybedilince değeri hemen heykelleşen bir büyüktü o da... Dost düşman ah biz ne yaptık dediler ardından, biz kime ne yaptık ve kimi kaybettik!

“Atalar kıblegâhı” oldu, yapıldı sonra, ULU HAKAN oldu, velî çapında Sultan ve İslâmların Hâlifesi...

*

Evet...

Osmanlı, eğitimci yazar Seyyid Ahmed Arvasî'nin ifadesi ile: Sahabeden sonraki en halis İslâm tatbikatı, Onu eşya ve  hadiselere nakşı; aşkla bu aksiyonun armonisidir.

Ve ne zaman bu aşk pörsümüş gerileme başlamıştır ve ne zaman bu aşk yitirilmiş, işte o zaman bu devlet-i ebet müddet son bulmuştur.. Nasıl tekkeler için onlar zaten kendi kendilerini kapattılar, anahtar vurulan sadece boş mekânlardı denmişse; aynı şekilde esasında Osmanlı’yı kimse yıkmamış ve kendi sonunu kendisi ve insanı beraber hazırlamıştır aşkını yitirerek; ham yobaz kaba softaya vasat hazırlayarak!

*

Bugün...

Dünyanın aradığı, eksiği ve hasretini çektiği “OSMANLI ADALETİ”dir. Bunu da birçok vasıftaki insan dile getirmektir. Akademisyen, devlet adamı, siyasetçi, sosyolog ve araştırmacılar. En popüler olanı ise şu:

Yönetmen Sinan Çetin 13 Ocak'ta Vahdet Gazetesinde verilen bir haberde: “Türkiye Cumhuriyeti'nin ismi Osmanlı Devleti olsun!” demiştir. Bu biraz mübalâğa olur elbet, bunu ne iktidar ister bu isimle ve ne muhalefetin katmanları tasvip eder. Ama bu bir hakikati dile getiriştir. Bir birikmiş arzunun adının konulmasıdır sadece... Yani burada denmek isteniyor ki, Devletimiz büyük olsun, bize sahip çıksın, Ortadoğuya huzur getirsin, aranan, eksikliği duyulan ADALETİ yeniden dünyaya indirsin; gayesi sadece ve sadece Allah adını yüceltmek olsun. Ne kişi menfaati ve ne kişi ululamaları olsun!

*

En gür sesi de BM (Birleşmiş Milletler) genel kurulunda Cumhurreisimiz Recep Tayyip Erdoğan çıkarmıştır. “Beyler, ey Dünya ey Batı, ey İslâm âlemi, Ey insanlık: dünya beşten büyüktür!” diyerek.

Bu çıkış Fransız İhtilâline denk bir baş kaldırıdır ve Erdoğan bu çıkışıyla “KAHRAMAN” olmuştur. Hoş belediye başkanlığından ve şiir okudu diye hapse atılışından beri zaten kahraman bazıları için. Bazıları için böyle idi zaten de, bu çıkışından sonra ezilenlerin, temsil edilmeyen 2 milyar insanın, Ortadoğu’nun, Filistin’in, Şam’da dövülenlerin, Bağdat’ta vurulanların da kahramanı oldu... Mısır’da Rabiaya ses oldu, Libya’da da ümit yeni zamanlara vs vs...

*

Dünyanın bildik candarmaları “YENİ DÜNYA DÜZENİ”ni kuramadılar. Kötü bir tecrübe idi... Ağıza yüze bulaştı.

Bunun gerçekleşmesi, “düştüğü yerden doğrulacak” olan Büyük Türkiye’ye nasip olacağa benziyor. Bunu şimdiki birlik ve paktların beceremeyeceğini insanlık iyice kanıksadı.

...Ve korkmayın, hiç korkmayın hemen HİLÂFET de gelmez! Tayyibi, Cumhurreisimizi ve Başvekilimizi iyi takip edelim!

*

Hem gelse ne olur? Dünyanın sonu mu gelir. Şimdi papa var hristiyan âleminde. Ne oluyor?

Olsa olsa işte bu olur! Bir de insanlık ve özellikle İslâm âlemi başı bozukluktan kurtulur. İslâmafobiye çare bulunur, İSLÂM'LA BERABER ANILAN VE ANDIRILMAK İSTENEN TERÖR BİTER.

*

Kötü mü olur yani? Ama yine de biz bilmeyiz, büyüklerimiz bilirler. Kapısında BÜYÜK MİLLET MECLİSİ YAZAN çatı altındakiler ve duvarında: HÂKİMİYET MİLLETİNDİR yazan yerin vicdanları bilir!

Biz bilmeyiz.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Mektup... - Sayı 119
Bitti kelimelerim... - Sayı 119
Kazandım vallahi!... - Sayı 119
Kalem-kılıç... - Sayı 118
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Batı; kaybettiği noktanın idrâkinde ve kazanacağı noktanın gafili olduğunu -yalnız kendine- ihtar ederek bugünkü buhranını yaşıyor. Biz; tüm taklitçiliğimize rağmen hem birincisinin, hem ikincisinin gafletindeyiz.
Eğer batı gibi kaybettiğimiz noktanın idrakinde olabilseydik, elimizden kaçırdığımız bunca zamandan ötürü eyvahlar eder; kazanacağımız noktanın gafletinden de sıyrılabilirdik…
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Gazze günlüğü
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş
Fatih Sultan Mehmet (4)


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13168153
 Bugün : 2161
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 605139
 Bugün : 181
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 398
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim