Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2910 kez okundu.     1 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Kimli?ini Arayan Meryem
Ahmet Behik

  Sayı: 60 - Nisan / Haziran 2008

Sene 1994, aylardan şubattı. Ben ve bir arkadaşım çalıştığımız firma adına Afrika’ya, Sudan’a gönderildik. Üç haftalık bu seyahatten sonra Türkiye ye Fransa üzerinden dönecektik. Bu arada Fransa’da, Paris’te dört gün kalacak, tatil yapacaktık. Sudan’ın 39 derecelik hava sıcaklığından Paris’in 5 derecelik soğuk havası, bize biraz da kış mevsiminin içinde olduğumuzu hatırlatacak, meth ü sena edilen Paris’i görecektik. Üstad Necip Fazıl Kısakürek Merhumun Paris’ini yaşayacaktık. Jön Türk’ün Ermeni vatandaşa dediği  hatırıma geldi: "Paris’i görmeyen eşektir." Bu vesile ile eşeklikten de kurtulmuş olacaktık. Semeri ve palanı Paris’te bırakacaktık. Hele siyah Afrika’dan beyaz Paris’e gitmek bir ayrıcalık olsa gerek. İstanbul’a dönüşümüzde hava atacak: "Efendim biz Paris’te iken" diye söze başlayacak, dört günlük Paris seyahatimizi ballandıra ballandıra bir ömür boyu büyük bir iftiharla anlatacaktık. Ne demek efendim Paris’i görmüş, Fransa’ya gitmiş olmanın verdiği gurur içerisinde koltuklarımız kabara kabara caka satıp dolaşacaktık. Şanzelize bulvarında turlayacak, başı göğe çıkmış Eyfel kulesinin altında fotoğraf çektirecek, Nötrdam’da kambur arayacaktık. Tabiî bu kamburu bizden başka da bulup yakalayan da olmayacaktı. O şeref yalnız bizim olacaktı! Lafayet mağazasından da alışveriş yapacak Paris’in meşhur bulvar cafelerinde kahvemizi şapırdata şapırdata içecektik. Hava kararınca da soluğu mulenrujda, parizyende alacak, bir revüden çıkıp başka bir revüye, daha sonra bir gece kulübüne gidecektik. Tam bir bohem hayatı yaşayacaktık. Vay be! Ne seyahat ne seyahat olacaktı bizim için! Otelde yerimizi de ayırtmıştık. Bavul elde otel otel dolaşmayacaktık. Hemen bir taksi ile otelimize gelecek, vakit kaybetmeyecektik.

Neticede 8 saatlik bir uçak yolculuğundan sonra Paris’e vardık. Oh be! Artık Fransa’da ve de Paris’teydik. Yaşasın Avrupa medeniyeti! Yaşasın Avrupa kültürü! Bu medeniyet ve kültürün tam ortasında idik. Paris bu. Ne eşi var ne de emsali!.. Bu müstesna kültür ve medeniyeti dört gün teneffüs edecek, batı kültürünü ve medeniyetini içimize sindirmiş, kültürlü ve medeni insanlar olarak yurdumuza kavuşacak, önümüze çıkanlara pardon madam, pardon mösyö diye hitap edecektik! Bonjur ve bonsuvarı da unutmayacaktık.

Otele yerleşir yerleşmez lafayet mağazasına gidip kendime, o meşhur Fransız berelerinden bir tane aldım. Böylece medeniyete ilk adımımı attım!

Batı garına yakın iki yıldızlı, gayet mütevazı bir otele inmiştik. Her sabah kahvaltıdan sonra batı garına gider, Türk gazetelerinden birini alır, bir banka oturup, bir müddet gara gelen ve giden trenleri, yolcuları seyrederdik. Üç beş dakikada bir tren geliyor veya gidiyordu. Günlerden bir gün yine garda gazetemizi aldık. Arkadaşıma oturalım dediğimde, ben biraz garın içinde dolaşayım dedi. Ben ise oturmayı tercih ettim. Oturur oturmaz süratle yanıma bir bayan gelip oturdu. Birden gelişen bu olay karşısında şaşa kaldım. 20, 25 yaşlarında kumral bir kızdı. Mevsim kış olmasına rağmen giyimi mevsime pek uygun değildi. Yüzünde bitkinliğin, çaresizliğin, tükenmişliğin ifadesi vardı. Hemen söze başladı. Fransızca bir şeyler anlatıyordu. Kendisine Fransızca bilmediğimi anlatmak için sözlerine nokta koymasını bekledim. Gözlerim gözlerine takıldı. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Gözlerine dikkatle baktığımı görünce kafasını iki yanına sallayarak no, no, no dedi. Ve biraz sonra sözünü bitirdi. Türk olduğumu Fransızca bilmediğimi söyledim. Kendisinin İngilizce bildiğini söyledi. Arkadaşıma gelip tercümanlık yapmasını için seslendim. Yaşar geldi ve İngilizce kızı selâmladı ve ne istediğini sordu. Gözlerine niçin baktığımı anladığını, kendisinin uyuşturucu kullanmadığını, yardım istediğini, isminin Meryem olduğunu İngilizce olarak arkadaşıma söyledi. Arkadaşım kızın dediklerini bana tercüme etti. Arkadaşıma bu bizim Müslüman olduğumuzu anladığı için Mi, Mari veya Meri demiyor da Meryem diyor, sor bakalım dedim. Arkadaşım: Niçin Meri demiyorsun da Meryem diyorsun diye sordu. Babasının Faslı annesinin İtalyan olduğunu, kendisinin de Müslüman olduğunu, İtalya’da doğup büyüdüğünü, annesi ile babası ayrıldıktan sonra Fransa’ya geldiğini bir müddet İngiltere’ye gidip İngilizce öğrendiğini, tekrar Fransa’ya döndüğünü söyledi. Meryem hamile idi. Hamilelikle ilgili bir durumun mu var, onun için mi yardım istiyorsun dedik. Kendisinin sokak kızı olduğunu kimden hamile kaldığını bilemediğini, işsiz olduğunu, kirasını veremediği için evden çıkartılacağını, bundan dolayı yardım istediğini anlattı. Bir müddet arkadaşımla birbirimize baktık. Hiç beklemediğimiz bir anda böyle bir durumla karşılaşmak ikimiz için bir sürpriz oldu. Arkadaşım sanki donmuştu. Hiçbir mânâ ifade etmeyen bakışlarını üzerime dikmiş, öylece kala kalmıştı. Yaşar diye arkadaşıma seslendim. Yaşar şokta idi. Tekrar Yaşar dedim, kendine geldi. Yaşar’a, sor bakalım bizim dinimizde böyle bir meslek, böyle bir işle para kazanmak yok, niçin böyle işler yapıyor, bak İngilizcesi de var dedim. Yaşar tercüme etti. Meryem’in cevabı Yaşar’ı daha da şoka soktu. Yaşar bana tercüme edeceğine bu sefer gözlerini Meryem’e dikip kala kaldı. Neden sonra kendini toparladı ve Meryem’in sözlerini bana tercüme etti. Meryem’in cevabı beni de şok etmeye kafi geldi: "Bana dinimi öğrettiniz de mi soruyorsunuz?" Verecek cevabımız kalmamıştı. Ancak  bir miktar maddî yardımda bulunduk ve Meryem geldiği gibi gitti. Biz de Yaşarla birbirimize baka kaldık. Avrupa kültür ve medeniyetinin göbeğinde kaybolmuş, ana ve baba kurbanı, dininden, kimliğinden habersiz bir Meryem ve daha nice Meryemler... Yaşar da, ben de Avrupa kültürü ve medeniyetiyle Meryem’in sayesinde daha yakından tanışmış olduk. Bonjur, uygar (!) ve batı kültürünü benimsemiş! Ve de saygı değer! Madamlar, mösyöler, "biz Paris’teyken..." gördüğümüz manzara-i umumiye bu idi. Avrupa hayranı Uygarlar!: Hepinize "Bonsuvar". Hem de binlerce bonsuvar.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : Kynyko?lu    17.04.2008
Yorum : Meryem.. Kim bilir şu anda nerede, ne yapıyordur? 14 yıl geçmiş üzerinden? Meryem'e dini anlatma konusunda üzerimize düşen vebal nedir acaba? Allah onu da bizleri de affetsin.. Gün gelecek Efendimizin ve Rabbinin adı güneşin doğup battığı heryere ulaşacak.. Hz. Eyyubun İstanbul'a ulaştırma gayreti gibi gayretler olacak.. O gayretlerin vesilesi ile biz de vebalden kurtulutuz belki..





 
MUSTARYP ve MUZDARYP...... - Sayı 63
RAMAZAN ve MEDYA... - Sayı 63
Tanry Kulundan Dinledikle... - Sayı 61
Kimli?ini Arayan Meryem... - Sayı 60
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Kim demiş okumuyoruz diye?
*Sevmediklerimizin, televizyon ekranlarında ve gazete sayfalarında canına okuyoruz!
*Trafik kazalarında ölenler ve PKK canilerinin katlettikleri için rahmet okuyoruz!
*Törenlerde nutuk okuyoruz!
*Kim ne derse desin, bildiğimizi okuyoruz.
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Tas tarak
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Deniz kabarıyor
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Fatih Sultan Mehmet (4)
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13196366
 Bugün : 1297
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 606353
 Bugün : 38
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 134
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim