Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2907 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

DEVLET, FİKİR SAHİBİ OLMALIDIR
Mustafa Büyükgüner

  Sayı: 64 - Nisan / Haziran 2010

İletişimin kolaylaşması, ulaşım imkânlarının artması ve bu kolaylığı da en fazla medya sektörünün kullanması ile birlikte dünya daha büyük bir hızla dönmeye başladı ve ülkemiz de kendine özel şartları ile daha yüksek bir hızla yolunda gitmeye devam ediyor. Hem yerel siyaset hem de global politika her gün değişerek ve gelişerek takip edilmesi ve hakkında söz söylenmesi zor bir hâl alarak gelişiyor.

Meselâ Kardelen'in önceki sayısının hazırlandığı dönemde memleketin en önemli gündem maddesi açılımdı. Ülkemizdeki her karar merciinin farklı bir görüş bildirdiği o tartışmaların üzerinden sanki yıllar geçmiş gibi. Halbuki yaklaşık dört ay önce herkes açılımı konuşuyordu. Ardından darbe operasyonları, yüksek yargının yeniden düzenlenmesi, Ermeni soykırım iddiaları, Ergenekon davası ve en son olarak da anayasa değişiklik paketi ve referandum tartışmaları yapıldı. Devlet mekanizmasının tüm çarkları, iktidar, muhalefet, askerî ve sivil bürokrasi, yasama yürütme ve yargı organlarının temsilcileri her tartışmada görüşlerini öne sürdüler, çeşitli tartışmalara katıldılar. En son Anayasa değişikliği tartışmalarında ise herkes eteğindeki taşları döktü.

Bu tartışmaları büyük bir üzüntü içerisinde izliyoruz. Başta ülkeyi yöneten ve devletin temel politikalarını oluşturmak ve yönlendirmek görevi ile sorumlu olan hükümet olmak üzere devletin karar mercileri günü birlik yaşamakta ve ülkeyi gündelik reaksiyonlarla yönetmeye kalkmaktalar. Halbuki yaklaşık iki bin yıldır toplum dinamiklerine sahip olan, en azından binbeşyüz yıllık bir devlet tecrübesine sahip, bunun son dört yüz yılında cihanşümul bir imparatorluk olarak dünyadaki güç dengelerini oluşturan ve dünya siyasetine yön veren bir milletin mirasçıları olarak geçmişimiz ile bu günkü günübirlik yaşayışımız arasında nasıl bir bağ kurabiliriz?..

Tarihimize bir göz gezdirdiğimizde bugün yapılmaya çalışılan şeyin -bunun adına ister açılım densin, ister yargı reformu veya anayasa değişikliği densin- 2. Mahmut döneminden beri yapıla gelen devletin reformist bir yeniden yapılanmaya tâbi tutulmasının bir uzantısı olduğu görülecektir. İki yüz yılı aşkın bir süredir devam eden bu reformlar sırasında pek çok devlet adamı, idareci ve bürokrat gördük. Türlü fikirler, değişik fraksiyonlarla uygulandı, birinin yaptığı diğerince bozuldu ve devletin yönetim şekli saltanatlıktan monarşiye ve sonra da cumhuriyete döndü. Anayasalar değişti ve ülkede pek çok darbe yapıldı. Bunların hepsinde amaç “Muasır medeniyetler seviyesine erişmek” idi. Ancak bugün gerek anayasa değişikliği tartışmalarına gerekse açılım kavramı etrafında toplanan tartışmalara bakarsanız, bu tartışmaların özünün iki yüz yıl boyunca devam eden reform sürecindeki diğer tartışmalar ile aynı olduğunu görürsünüz. Çünkü evimizi, işimizi idare ettiğimiz gibi devlet idare ediyoruz, günübirlik yaşıyoruz ve devletimizi de günlük reaksiyonlara gösterdiğimiz tepkilere göre yönetiyoruz. Çünkü devletimiz fikir sahibi değil, bırakın uzun vadeli politikaları, yarın ne olacağı bile belli değil. Başbakanın yaptığını bakanının bozduğu; bakanın söylediğini bürokrasisinin yalanladığı, askerî ve sivil bürokrasinin yönetimde söz sahibi olmak için yarıştığı ve partisindeki milletvekilinin ne yaptığından ve ne düşündüğünden haberi olmayan parti liderlerinin bulunduğu, siyasî partilerin bile bir fikir etrafında değil gündelik heyecanlar ile oluştuğu bir ülke haline geldik.

Alman disiplinini övenler, İngiliz siyasetine hayran kalanlar, Fransız iş bitiriciliğini dudak ısırarak izleyenler, Amerikan ve Yahudi emperyalizminin dünyayı hegemonya altına almasını övenler ve her şeye rağmen bu hegemonyaya Ruslar'ın, Çin ve İranlılar'ın direnmesine saygı duyanlar iş bize gelince nerede hata yaptığımızı bilemiyor ve daha çok muasırlaşmak adına yeni reform paketlerini hayata geçirip duruyorlar. Millet ise bu durumu adeta bağrına taş basarak izliyor ve sıranın bir gün kendisine gelmesini bekliyor.

Kendi fikir sahibi olmayanın devleti fikir sahibi olur mu?

Dönelim ve ara sıra da olsa özümüze bakalım, kaybettiğimiz cevher hâlâ ceketimizin astarında duruyor.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Heybemden... - Sayı 116
Dünyanın En Kısa Hikayesi... - Sayı 111
on dört, otuz yedi, elli ... - Sayı 106
Taşlar dile geldi... - Sayı 97
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Kalem, İlahi Kelam’ın yazılmasına ve yayılmasına, yani insanın iki dünyasının da saadetle olmasına vasıta oluyor.
Kalem, insanın iki dünyasını da mahveden bâtıl fikirlerin yazılmasına ve yayılmasına alet edilebiliyor…
Kalemle kazığın şekil olarak birbirine benzemesini bir inceliğe işaret olarak göremez misiniz?
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Tas tarak
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Fatih Sultan Mehmet (4)
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13192782
 Bugün : 2029
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 606266
 Bugün : 85
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 178
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim