Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 35 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3504 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.

Oluş
Necip Fazıl Kısakürek

  Sayı: 84 - Nisan / Haziran 2015

Irkımıza, din tarihlerinde, ikinci insan tohumu Nuh Peygamberin oğlu Yafes’e kadar bir çizgi uzatılan biz, Doğu ve Batı hesaplaşmasında topyekûn Doğunun mümessili olduk. Gün geldi, bilerek veya bilmeyerek, topyekûn Doğunun mümessili halinde Batı dünyasını çiğnendik ve gün geldi, bilerek veya bilmeyerek, topyekûn Doğu’nun mümessili halinde Batı dünyasına çiğnendik. İkinci birincisinden sonra oldu ve (bir) bitince gayet tabiî olarak (iki) geldi.

Doğunun Arap, Fars, Hint ve Çin gibi büyük mümessilleri, belli başlı zaman ve mekânlarda eserlerini verdikten ve durgun güneş altında hamle ve hayâtiyet revnaklarını kaybettikten sonra, Doğunun kendi içindeki rakip gelişme cereyanları altında silinip gittiler. Fakat Türk, Osmanlı İmparatorluğu kadrosunda, Doğuyu Araplardan en büyük iş ve hamle plânına çekti; bütün dağınık kıymetleri, baş ideolocya hâlinde nefsinde yaftaladı. Böylece Batının ve bütün dünyanın yeni çağından biraz evvel ve biraz sonra, hem taarruz eder, hem de taarruza uğrarken, öz bünyesinde Doğuyu heykelleştirmiş oldu.

Tarihin masal devirlerine ait sırma saçlı hayallerin bön ve ham telkinlerine değer vermeksizin kaydedelim ki, biz Osmanlı İmparatorluğundan evvel, dünyanın yaratılışından evvelki fezâ gibi, belki başsız ve sonsuz, fakat kalıpsız ve ifadesiz, hususiyle henüz ruhunu kubbeleştirmemiş mücerret bir hareket kaynaşmasından, helezonvarî bir akıştan başka bir sey değiliz; ve belli başlı bir mekâna mıhlı olarak, belli başlı zamanımızı, birkaç küçük örnek bir tarafa, Osmanlı İmparatorluğuyla beraber yaşamaya başlamış bulunuyoruz.

Orta Asya yaylalarından inen zamansız ve mekânsız Bozkurt, Anadolu ırmaklarından birinde su içerken, suda ateş gözlerinin aksini seyrede ede bir söğüt ağacına istihâle etti; toprağa, göğe ve güneşe perçinlendi, yepyeni bir ruh ve iman hamûlesiyle gerçek zaman ve mekân âlemine girmiş oldu. Bozkurt’da, yalnız göğsüne taktığı hassas kalbden evvel, mücerret akış değerinden başka bir mânâ kıymeti aramayınız!

Ve işte ondan sonradır ki, Batı dünyasını, yine gerçek zaman ve mekân kıymetleri içinde ve o kıymetlere doğru toslamaya başladık.

Taarruzlarımız, iki cepheden; biri, kendi dünyamızın gevşek ve dağınık kendi artçılarına, öbürü de rakip dünyanın yine gevşek ve dağınık öncülerine karsı oldu. Bu taarruz, birini kendi nefsinde toplamaya ve öbürünü kendi nefsinde toplanmaya zorladı; ve toplanmalar muvaffak oluncaya kadar sürdü. Böylece Doğu – Batı ayrılışı ve kümelenişi, en keskin hatlarıyle, bizde ve bilhassa bozgun çığırımızda belli oldu.

Nihayet Kara Mustafa’nın düşman eline düşmüş çadırında sevgilisine mektup yazan ve şahit olduğu hazinelerin pırıltısıyla gözleri kamaşan Avrupalı prensin, mânâsını anlamadan gördüğü şeylere eş olarak, bütün taarruz hamlelerimiz, Viyana önlerinden İstanbul kapılarına kadar yolara serpili mücevher, kırık kılıç kabzaları, sorguçlar, kürkler, incili şalvarlar, kırık top namluları, cins at ölüleri, çil yavrusu yeniçeriler kadrosunun taşırdığı bir zemin üzerinde tersine döndü.

Vezir-i Âzam Kara Mustafa Pasa, kaybolan vecdimizin ve doğmaya başlayan yeni Avrupa’nın ifşacısı, ilk hazin örnek...

Ufak tefek zaman ve mekân fasılalarıyle tam o âna kadar zaferle devam eden taarruzlarımız, yine ufak ve tefek zaman ve mekân fasılalarıyle tam o anda kendini bulmaya başlayan Batının karşı taarruzları önünde hazin bir müdafaaya inkılâp etti; bu hazin müdafaa, zafer günlerinin rüyasını bile görmekten mahrum, tâ İstiklal Savasına kadar sürdü.

Ve en hazini, bu basit tarih ölçüsü, artık saldıran, boyuna saldıran Batının karşısında duyduğumuz apışma ve can havli yüzünden bir türlü terkip edilemedi, şuurlaştırılamadı, örgütleştirilemedi, sebebe bağlanamadı.

Az kaldı Peygamber sancağını bile düşmana kaptırma durumuna düsen Vezir-i Âzam Kara Mustafa Paşadan mahkûmluk âkıbeti ve ukdesi terakki ede ede bugüne kadar geldi.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Necip Fazıl’dan çocuk hak... - Sayı 125
Doğuda buhran... - Sayı 123
Devletleşen şiilik... - Sayı 122
Kıraat kitabı... - Sayı 121
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (127):
Sünnete uygun beslenme...

Son Eklenen Yorumlardan
 Bugün 18.11.2025Konu nedir? ...

 Deprem kuşağında yer alan ülkemizde: çok katlı yapılar yerine, tek katlı bahçeli evlerde yaşamak asl... yusuf

 Muazzam bir çalışma olmuş,tebrik ediyorum.... Ahmet Durmuş

 yukarıdaki hikayeyi ve eklemeleri yazan kişi biraz zorlamayla günün modasına uymuş işi dış güçlere a... HALİL KÖSE

 test"... test


Marksizm’in, her şeyin cevabını veremediği, “ilk insanı ve tabiatı kim yarattı” sorusuna “bunu ortaya atmakla tabiatı ve insanı yok farz etmiş oluyorsun. Bundan vazgeçersen, bu soruyu sormaktan da vazgeçersin” demesinden(diye karşılık vermesinden) anlaşılmaktadır. Ancak her şeyin cevabını verebilecek bir kriteryuma sahip olan “benim düzenimi kabul et, kurtulursun!” deme hakkına sahiptir.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Büyük camgözlerle yüzen karahindiba
Hakkın hâdimleri ve bâtılın vekâlet sava
Ehl-i gönül
Nesl-i muazzez
Nereye kadar?
Gelecek sayı (127) konusu


Ali Erdal - Nereye kadar?
Kadir Bayrak - Mukaddes beldelere-2
Ekrem Yılmaz - Korkaklar
Ekrem Yılmaz - Nerdeyiz
Fatma Pekşen - Dağlara çen düşende
Dergi Editörü - Ben kazandım, biz ka...
Site Editörü - Vekâlet savaşları
Necip Fazıl - Yahudi (Terkip ve Te...
Necdet Uçak - Annem var güzel anne...
Necdet Uçak - Bu vatan bizim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (127) k...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
Kardelen Dergisi - Gazze ateşkes görüşm...
M. Nihat Malkoç - Gördüm seni, gördüm ...
M. Nihat Malkoç - Gazze, ümmetin imtih...
Zaimoğlu - Gündüz, geceye muhta...
Zaimoğlu - Sağlam kulp
Halis Arlıoğlu - Hâramiler
Halis Arlıoğlu - Meçhule hitap
Ahmet Değirmenci - Geri verin
Ahmet Değirmenci - Kurban
Ahmet Değirmenci - İki ara bir dere
Büşra Duru - İslâmın meşalesi ile...
Remzi Kokargül - Malatya suskun, durg...
Murat Yaramaz - Şüphe
Murat Yaramaz - Amnezi
Gözlemci - Hadiselere bakış
Mahmut Topbaşlı - Duruldum
Mahmut Topbaşlı - Cemre sancıları
Cahit Ay - Kimdendir
Cahit Ay - Ondördünde
Cahit Ay - Sana geliyor
Rıdvan Yıldız - Kaş ve bulut
Vahid Aslan - Adam olmaq derdi
Vahid Aslan - Günəbaxanlar
Emine Öztürk - Yolun sonu
Osman Akçay - Büyük camgözlerle yü...
Mustafa Makas - Vesâyet savaşları
Yaşar Akyay - Hakkın hâdimleri ve ...
İbrahim Durmaz - Kızılelma
Mehmet Emin Armağan - Nesl-i muazzez
Mehmet Emin Armağan - Ehl-i gönül
Mustafa Kozlu - Mutluluk
Uğur Utkan - Hz. Ebubekir Sıddık
Kemal Çerçibaşı - Bir yıldırım çarptı ...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 16353496
 Bugün : 393
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 695720
 Bugün : 127
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 587
 126. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim