Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3968 kez okundu.     2 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

G?M?? BASTON ve G?M?? TELLER
Fatma Pekşen

  Sayı: 59 - Ocak / Mart 2008

Tabiri caizse kutu gibi odaydı.

Pencere önünü boydan boya kaplayan peykeyi, mavi, yeşil ve kırmızının hâkim olduğu, kilim desenli sedir halısı ile aynı renkleri okşayan halı yastıklar süslüyordu.

Peykenin karşılıklı iki köşesinde kabarıkça, içi muhtemelen yün dolu, siyah kadifeden, kenarları sim kordonlu, iki iri minder yer alıyordu.

Peykenin bir tarafında boyaları atmış, cilâsı yıllar önce yok olmuş, üzerindeki teneke bölümde, bir vazo içindeki gülleri tasvir eden yeşil bir sandık, tam karşısında ise oldukça abartılı kulpları ve oymalı kapağıyla, kıpkızıl, kocaman bir mangal bulunuyordu.

Sandık ve mangalın tam karşısına isabet eden duvarın dibinde ise eski zaman işi, açılıp kapanan iki sandalye ile ortada, ayakları ahenkli bir bükülüşle içe doğru kıvrılan, nadide bir sehpa yer almaktaydı.

Sehpanın ve sandığın üzerindeki beyaz iş örtüler ile penceredekiler birbirinin aynısı modeldendi. Sehpanın üzerindeki örtüyü, kehribar-gümüş karışımı zarif bir ağızlık ile üzeri kabartma desenli, gümüş tabaka-kül tablası takımı süslüyordu.

Sandık örtüsüne ise içine kuru çiçekler doldurulmuş kömür ütüsü ile üzeri kalemişi nakışlı bakır bir semaver eşlik etmekteydi.

Duvarların birinde mavinin iki tonuyla elde edilmiş, battal ebru üzerine “Edep yâ hû” yazılmış, kıymetli olduğu bir bakışta anlaşılan ebru bir tablo asılı olup, tam karşısına düşen duvarda ise sedef kakmalı bir muhafaza içinde, belki de yarım asırdır çalışmayan gümüş bir duvar saati asılıydı.

Yerde, belik belik örülmüş, Ayşelerin, Fatmaların saçları gibi, sarılı kahverengili büklümler içinde, elindeki kavalını yemyeşil çimenler üstündeki koyunlarına, kınalı kuzularına üflemekte olduğu hissini veren, ince renk uyumunun var olduğu, çoban türküsü gibi hüzünlü, çoban türküsü gibi sevdalı bir “Yağcıbedir” seriliydi.

Odadan çok antikacı dükkânını andıran, insanın içine derin bir sükûnet, sonsuz bir huzur veren bu mekânda, peykenin üstündeki kadife minderde, güvercingöğsü tonunda yünlü elbise giymiş, alın kısmı iğne oyalı beyaz tülbentli, burnunun üstüne yerleştirdiği gözlükleriyle, eski bir fotoğraf albümünün, artık çok gerilerde kalmış hatıralarına bakan yaşlı bir kadın oturuyordu.

Güz güneşinin ısrarla içeri girip, sevdalısı olduğu bu odada dolaşma arzusunda olduğu hissini veren bir akşamüstüydü.

Üzerinde dar, siyah bir pantolon ve kırmızı bol bir kazak bulunan, sarı kıvırcık saçlı, otuz-otuzbeş yaşlarında güzel bir kadın sertçe kapıyı açtı; tiz bir sesle konuştu:

Bana bak hanımefendi! Eğer bu odadan uluorta çıkıp gezecek olursan, kapıyı üzerinden kilitleyeceğim haberin olsun! Evin neresine gitsem senin saçının telleri çıkıyor karşıma!.. Buzdolabındaki yemekten bile senin saçın çıkacak neredeyse be!

Sonra, yeni bir şey keşfetmişçesine durakladı, eğildi ve “Yağcıbedir”in üzerinden uzun, gümüş bir teli alarak doğruldu:
Bak bak! Burada da var. Elime bir daha geçsin, yemin ediyorum makasla dibinden keseceğim o saçlarını! Dünyanın parasını verdik biz bu halıya. Güzelce serip oturalım dedik. Hanımefendinin saçlarının çöplüğü haline geldi!

*

Evlerinin o odasını hem şark odası hem de yemek odası olarak kullanan ailede o akşam şöyle bir konuşma geçiyordu:

Mübeccel; bugün Ferruh'un orada sapı gümüş işlemeli bir baston gördüm. Alsam mı acaba? Mangalın yanına dayar, nakışlarının zarafetini seyrederiz. Belki bir gün anneme de lazım olur. Ne dersin anne, alayım mı?

Sağ ol oğlum. Allah razı olsun. Mübeccel istiyorsa al. Bana lâzım olmasa bile başkasına lâzım olur...

Sarı saçlı baş kızgınlıkla çevrildi sağa sola. “senden başka kime lâzım olacak?” diye geçirdi içinden.

Birkaç gün sonra sapı gümüş işlemeli baston mangalın yanındaki yerini aldı ama itina etmesine rağmen bir türlü saçlarının dökülmesine mani olamayan yaşlı kadının, o ömür boyu hiç makas değmemiş gümüşî ipek telleri de çöp tenekesini boyladı.


*

Yıllar sonraydı. Gene aynı evde, antikaları biraz daha çoğalmış aynı odada, dokuma özelliğinden dolayı “Yağcıbedir” diye anılan halının üstünde bir sürü saç teli vardı. Ama bu saç telleri uzun, ipek gibi gümüşî olanlardan değildi; envai türü denedikten sonra kızılda karar kılan, kıvırcık, kısa saç telleriydi.

Geçirdikleri bir kaza neticesinde, hem eşini, hem de sağlığını kaybeden, gümüş işlemeli baston ile yakın dost olmak zorunda kalan gelinin saç telleri olup, onları halının üstünden toplayacak, -hatta bağırarak- can şenliği olacak kimsecikler yoktu.

Gene güz mevsimiydi; güneş antikalarla dolu odanın duvarlarında hüzünle dolanıyordu.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : F.Pek?en    06.02.2009
Yorum : Sağolun sevgili Ayşe Sena hanım. Sıkı bir okur-edipsiniz. Sizin hikayelerinizde de o lezzeti bulmak mümkün. Etrafımızda öyle çok şey var ki yazılası. Elbette gününü, vaktini, anını yakalarsak... Allah sizin de kaleminize kuvvet versin. Sevgiler




Ekleyen : A. Sena    05.02.2009
Yorum : Yüzlerce yıl önce yazılmış ve hüzünle yoğrulmuş bir hikaye tadında. Edebistan ve sanat alemi sitelerindeki hikayeleriniz de bir o kadar güzel ve etkileyici. Hepsinde farklı bir ruh var sanki. Teşekkürler...





 
Armudun Son Çiçeği... - Sayı 115
Cılga... - Sayı 112
Gönül hanım... - Sayı 110
Hastalığın adı ne?... - Sayı 108
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


*Eskiden Allah için verilen selam, artık “rüşvet deyü” veriliyor.
*İnsanlığın ölçüsü olan selamlaşmak, kaybolalı beri, çevrede insan görmek zorlaştı.
Kardelen-Gazete: Sayı 3, 1989
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Gazze günlüğü
Fatih Sultan Mehmet (4)
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13171995
 Bugün : 1159
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 605445
 Bugün : 68
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 418
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim