| Esma el BiltaciHasan Ildız
  Sayı:
							78  -  Ekim / Aralık 2013
 
							
							 
							 Yusuf çaresiz değildir kör kuyularda Esma Musa Nil suyunda sahipsiz  değil… Ölüyorsak meydanlarda yüzlerce ve binlerce Secdelerde iniyorsa o tazecik bedenimiz toprağa Vardır elbet bir sebebi canım kardeşim Çektiğimiz hiçbir çile sebepsiz değil   Sen kırmızı bir gül verdin o kavgaya “Tekbiiiiir!”diye çınlayan bir çığlık verdin. Toprağın çiçekli bir mevzi gibi sarıldı bedenine Ve halkın, Seni bir nutfeden yaradana iman eden o halkın Bir kez daha inandı seninle İnandı ki cesaretin yaşı yoktur On yedi yaşında bir kızın ömrü bile Gün gelir yetebilir büyük destanlar yaratmaya.   Sırtlanlar leş yemeyi çok sever Esma Kuzgunlar leşlerle beslenir dağ başlarında. Bizler,kardeşlerinEsma,anca senin yaşlarında Namuslu ve onurlu bir yarın için Dövüşeceğiz ve öleceğiz gerekirse… Öleceğiz ve gömüleceğiz seninle yan yana..   Artık bozulacak oyunu firavunların Yeni doğan güneş bizi de selâmlayacak inan. İnan kardeşim,sen boş yere ölmedin… Boş yere dirilmedin güneyin dağlarından… İskenderiyeden,Luksordan,Adeviye meydanından Şakağında bir nişan gülü gibi kızıl Bir kurşun yarasıyla sevgiliye koştun asıl…   Sıratta yürümeye cesareti olmayan Cennete gitmenin hayalini kuramaz Esma. Bizi bağışla cesur kız Sana yetmedi soluğumuz bu yarışta. Bekle bizi canım kardeşim Bekle bizi karşıda,İrem Bağlarında bekle İnşallah geleceğiz bir sonraki vuruşmada.   Acının suladığı ağaç mutluluk çiçekleri açmaz Esma. İnşallah yeneceğiz Firavunu Ve kanımız yürüyecek ağaçlara. İşte o zaman dünyanın en güzel insanları bizden doğacak Bu çöl yeşerecek ve biz bunu göreceğiz inan bana. Sen yine portakal çiçekleri koklayacaksın Esma. Vurulup secdeye kapandığın o meydanda Açarken orucunu birkaç hurmayla Nil yine bizim için akacak Çocuklar sürü sürü bize koşacak Kumda yanmış esmer çıplak ayaklarıyla… 
 
							
						 |