Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     8338 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Birinin değil, dâvânın adamı olmak!
Muhsin Hamdi Alkış

  Sayı: 80 - Nisan / Haziran 2014

Dâvâ adamı kimdir? Dâvâ ahlâkı ve dâvâ nedir?

Bir ülkü, erdem ve ahlâk sahibi olmak bir dâvâ ahlâkına sahip olmakla mümkündür; zira dâvâ, kişiyi nefsinden geçme ve nefsinin ötesinde yaşadığı cemiyete fayda sunmaya mecbur eder. Ahlâk ve erdem ancak dâvânın buyruğuna teslimiyet halinde insanı nefsanîlikten arındırır ve “insan-ı kâmil”e götürür. Dostoyevsky’nin “Tanrı yoksa her şey mubah” demesinin esbab-ı mucibesi de bu hikmette gizlidir. Ahlâkı vaz eden Allah değil de insansa o ahlâk rölatif(nisbî)dir; yani şartlara ve kişiye göre değişir ve mutlaklık arz etmez.

“İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” (Hadisi Şerif)

Sadece nefsanî arzularını egosunu tatmin için yaşayan kişinin esfel-i safilin seviyesine düşeceğini ilâhî emir bize bildiriyor.(1) İnsanlara faydalı olmak, cemiyetin hizmetinde olmak da eğer nefsini ve egosunu tatmin ve “ne cömert adam” denmesi şan şöhret amacına yöneliyorsa bunda da ne ahlâktan ne de erdemden bahsedilebili. Zira insanî olan rölatiftir. Oysa erdem ve ahlâk, ilâhî ve mutlak olana teslimiyet saikiyle değilse sadece ve sadece şahsî tatmine yarar ve daha büyük bir tatmin imkânı bulduğunda o kişide ne erdemden ne de ahlâktan eser kalır.

Dâvâ adamı da değişmez yeni ve mutlak hakikate teslim olmamış ve cemiyetin kendini takdir etmesi övmesi, daha çok para, pul, şan, şeref için dâvâsını araç kılmışsa mutlak hakikatin sahibinin cezası muhakkak ki onu da bulacaktır. Böylelerinin ne amelleri ne de sözleri bizleri aldatmasın.

Ne dine hizmeti araçlaştıranlar ne de millete hizmeti araçlaştıranlar dâvâ adamı olamaz. Bu doğrultuda tek, ama tek amaç kabul ederiz:

O’nun rızası.

* * *

Dinî veya siyasî bir lidere teveccüh dâvâya olan nispetiyle müsavi olmalıdır. Kişilere körü körüne teslimiyet, dâvâya ve mutlak ahlâk vaz ediciye isyanı içinde barındırır. Bu –Allah korusun– insanı şirke götürebilir. Kişiye değil dâvâya bağlı olmaktır çünkü dâvâ ahlâkı… Dâvâyı kendinden nefsinden ve menfaatinden aziz bilmektir. Ve dahi muhatabı kim olursa olsun hakkı söylemektir.

Ammenin hukukunu ilgilendiren amellerinde noksanlık ve mutlak hakikate açık aykırılık bulunan bir dinî veya siyasî lidere karşı tavır “Eğer yanlış yaparsam ne yaparsınız?” diye soran halifeye karşı: “Seni kılıcımızla düzeltiriz ya Ömer!” diyen sahabe-i kiram gibi olmalıdır.(2 )

Birbirini Allah için sevmek... Allah için buğz etmek... Ne büyük hikmet…

Allah’ın emrine riayetsizlik eden, haram yiyen, beytulmala dahleden lider milyonlarca oy almış olursa olsun ve her kim olursa olsun tecziye edilmeli, dini kendi nefsine oyuncak yapan dinî önder de –isterse milyonlarca müntesibi olsun– rezil ve rüsva edilip fiillerinde suç varsa o da tecziye edilmeli.

Ölçümüz bu olup bu ölçüden saptığımız vaki olursa Allah bizi de kılıcıyla, kalemiyle düzeltecek nesilleri var eylesin!

---------------------------------------

(1) Tin suresi 5. Ayet.

(2)Hz. Ömer halife seçildiği zaman Müslümanlar’ın karşısına çıkmış ve şöyle demiştir: “Ey insanlar! Ben bir hata yaptığım zaman ne yapacaksınız?” Bunun üzerine, içlerinden biri de kılıcını göstererek şu cevabı verir: “Seni kılıcımızla düzeltiriz.” Bu cevap karşısında Hz. Ömer ellerini açarak şöyle dua eder: “Allah’ım yanıldığımda beni düzeltecek teb’am olduğu için sana şükürler olsun.” Ve yine ganimetlerin paylaşımından sonra bir gün adaletin timsali Hz. Ömer, Müslümanlar’ın karşısına güzel bir elbise ile çıkmıştı. Teb’asından biri “Ey Ömer, en güzelini kendine mi ayırdın?”diye sordu. Hz. Ömer oğlunu işaret ederek “O cevap versin!” der. Bunun üzerine oğlu Abdullah: “Ganimetten benim hissemi babama vererek onun güzel bir elbise almasını istedim, çünkü O, Müslümanlar’ın halifesi olarak kâfirlere karşı güzel görünmeli diye düşündüm.” cevabını verir.

 


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
İsrail-SAMİRİ-oğulları... - Sayı 119
Deprem Felâketi: Âyetlere... - Sayı 116
Türk Mizahı Hikmettir!... - Sayı 113
Güzel Ahlâk ve Liyakat... - Sayı 112
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


ACIYORUM

Millet, Meclis’i seçiyor...

Meclis, millet namına kanun yapıyor...

Anayasa Mahkemesi de bu kanunları bozabiliyor...

 

Şimdi söyleyin:

Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla mı milletin?

Hâkimiyet kayıtsız şartsız Anayasa Mahkemesi’nin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla Anayasa Mahkemesi’nin mi?..

(Kardelen; 13; Mart 1997)

 

ACIYORUM

Bir takım kimselerin, yetkilerini aşarak, kanun dışı teşkilâtlar kurduğu ve kanun dışı faaliyetlerde bulunduğu artık kimsenin yok diyemeyeceği bir gerçek halinde ortaya çıktı.

Bunlar, başlangıçta en azından, kanunların kötülerle ve kötülükle mücadelede yetersiz kaldığını düşünüyor.

Böyle örgütlere karşı çıkanlar da, gizli ve kanun dışı teşkilât kurulacağına falan falan kanunlara ve filân filân mekanizmalara dayanarak şöyle şöyle mücadele mümkündür, demiyorlar...

 

Öyleyse...

Ya bu ülkede kanunlar ve işleyen mekanizma yetersizdir... Ya devleti idare edenler...

Bu işin (ya)sı, (ma)sı yok... Hem kanunlar ve işleyen mekanizma, hem idareciler yetersiz...

(Kardelen; 13; Mart 1997)
66
Tas tarak
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Fatih Sultan Mehmet (4)
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13192935
 Bugün : 2182
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 606272
 Bugün : 91
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 178
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim