Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3132 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Hz. Cevriye Binti Hâris
Yavuz Sert

  Sayı: 88 - Nisan / Haziran 2016

Efendimiz'in Hafsa validemiz ile evlenmesinden sonra evlilikleri sıklaşmıştır çünkü hadisat bunu gerektirmiştir. Efendimiz’in Cevriye validemiz ile evliliği 627 yılının Şubat’ında olmuştur.

627 yılının başında İfk hadisesi yaşanmıştır ve bu hadise Benî Mustalik gazvesinden dönerken olmuştur. Benî Mustalik, Huzâa kabilesinin kolu olan bir kabiledir. Bu kolun reisi Hâris bin Ebû Dırâr'dır ve Cevriye validemiz o reisin kızıdır. Benî Mustalik kolu, savaş gücü ve lojistiği kuvvetli, müslüman düşmanı bir kabiledir. Hendek gazvesinden önce bu kabile müslümanlara karşı bir savaş hazırlığına başlar. Benî Mustalik'in böyle bir savaşa hazırlandığını duyunca, Efendimiz bir sefer düzenler.

Benî Mustalik gazvesinden galip gelinir ve yüzlerce köle ve cariye elde edilir.  Köle ve cariyeler Medîne'ye götürülürler ve gazveye katılan Mücahidîn-i İslâmiyye'ye dağıtılırlar. Bu savaşta henüz yirmili yaşlarda olan Cevriye binti Hâris'in kocası ölmüştür. Bu nedenle Cevriye validemiz de o zamanın savaş hukuğu gereği cariyedir. Ganimet payı dağıtımı sırasında Cevriye validemiz Sabit bin Kays veya onun amcazadesine düşer. Esaretten kurtulmak için fidye-i necat vardır. Validemiz reis kızı olduğu için bu miktar onun için yüksektir. Validemiz, Sabit bin Kayz hazretleri ile bu miktarı 9 ukye altın olarak tespit ettikten sonra Efendimiz'in yanına giderler. Validemiz "Ben Huzâa kabilesinin Benî Mustalik kolunun reisi Hâris bin Ebî Dırâr'ın kızıyım, Sabit bin Kays'ın hissesine düştüm, beraber bir fidye belirledik ama şimdi bunu ödeyecek durumum yok, benim bu fidyemi ödemem için siz yardım eder misiniz?" der. Efendimiz öyle bir Zât-ı Şeriftir ki, kendisine kılıç çekenler bile ona dehalet etmekte, ona sığınmaktadırlar.

Validemizin o yaşta bu cesarette olması Efendimiz'in merhametini, şefkatini ve takdirini celb eder ve Efendimiz validemize şu sözlerle evlenme teklif eder: "Bu fidyeyi ödeyip serbest olup memleketine mi gitmek istersin, yoksa tebliğ ettiğim dini kabul edip, benimle de nikahlanıp zevcem olarak kalmayı mı tercih edersin". Validemiz Efendimiz'in bu teklifi üzerine "Sizin yüksek bir şahsiyet olduğunuzu biliyorum, dininizi de biliyorum, babamın şerrinden dininize giremiyordum" der, yani validemiz aslında İslâm'ı içinde kabul etmiş ama ızhar edememiş bir mü’minedir. Validemizin bu sözleri üzerine Efendimiz, Hz. Cevriye'yi nikahları altına almıştır ve Hz. Cevriye mü'minlerin annesi olmuştur. Efendimiz’in validemize küçük tatlı kız mânâsına Cevriye ismini vermesi de burada olur.

Ashâb-ı Kirâm ve özellikle Benî Mustalik gazvesine katılanlar, Efendimiz hazretlerinin Cevriye validemiz ile evlendiğini duyunca kendilerine düşen tüm köle ve cariyeleri azad etmişlerdir, çünkü o köle ve cariyelerin kabilesinden birisi artık müminlerin annesi olmuştur. Benî Mustalik müntesipleri Ashâb’a neden böyle yaptıklarını sorunca Ashâb-ı Kirâm artık kabile reisinin kızının anneleri olduğunu, annelerinin akrabalarını köle ve cariye olarak tutmayacaklarını söylemişlerdir. Bu yüksek ahlâk ve âlicenaplık karşısında azad edilen tüm kabile ahalisi müslüman olmuştur.

Hz. Ayşe validemizden gelen rivayetten Hz. Cevriye validemizin ibadete çok düşkün bir annemiz olduğunu öğreniyoruz. Hz. Cevriye fetva sahibi alimelerdendir. Efendimiz Hazretleri “ben yokken veya ben göçtükten sonra Cevriye’ye sorduğunuz bir sorunun cevabı ile amel edebilirsiniz” buyurmuştur.

Birgün Efendimiz Hz. Cevriye’nin hücresindeyken sabah namazının sünnetini kılıp ve farzı için mescide geçmek üzereyken Cevriye validemiz tesbihata başlar. Efendimiz bazen namazdan sonra hanesine dönünce kuşluk vakti kuşluk namazı kılar ve biraz kaykule yapardı. Türkçe’deki kaykılmak kaykuleden gelir. Efendimiz o gün de öyle yapmak için haneye dönünce Cevriye validemizin halen tesbihatta olduğunu görür ve “Sen hâlâ o halde misin?” der. Daha sonra Efendimiz “Senin bu kadar zamandır okuduğun tesbihi ben dört defada yaptım, sana da öğreteyim mi?”  der ve hem validemize hem bize şu tesbihi öğretir: “Sübhânallahi ve bihamdihi adede halkıhî ve rıdâ nefsihi ve zînete arşihi ve midâde kelimâtihi” Anlamı şudur; “yarattıklarının sayısınca, zatını hoşnut edecek kadar, arşının ağırlığınca ve kelimeleri sayısınca yüce Allah’ı hamd ile tesbih ederim.”

Validemiz Hicri 56 yılının Rebiülevvel ayında, 676 yılı Şubat’ında Âlem-i Cemâl’e intikal buyurmuştur. Cenaze namazını vali Mervan bin Hakem kıldırmıştır. Validemiz Medîne'de vefat etmiştir ve kabirleri Cennetü'l Bakî'de diğer validelerimiz ile birliktedir.

(Burç FM’de yayınlanmış olan “Ömer Tuğrul İnançer ile Seyir Defteri” programı kayıtlarından derlenmiştir.)


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Gazze biz ne öğretti?... - Sayı 119
Bir tufanın ardından: Fil... - Sayı 119
Adalet Mülkün Temelidir... - Sayı 112
Bir bürokrat şârih: Abidi... - Sayı 106
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Sanatımızın, özellikle şiirimizin şu andaki seviyesini güneş ışığının yokluğuna mı, yoksa ondan gelen ışığın yansımasını engelleyip, bizi suni bir güneş tutulmasıyla karşı karşıya bırakanlara mı bağlamalı?..
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Tas tarak
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş
Fatih Sultan Mehmet (4)
Deniz kabarıyor


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13204130
 Bugün : 198
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 606570
 Bugün : 12
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 243
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim