Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 35 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1534 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Beklediğim
Fatih Öz

  Sayı: 100 -

İskelenin köşesindeki kafeteryada, buğulu pencerelerden birinin önündeki ahşap masada oturuyorlardı. İskeleye yanaşan vapurun ışığı, beyaz masa örtüsünün üzerindeki yapma çiçeklerle dolu vazoyu aydınlattı. İpek, bakışlarını önünde duran kitaptan kaldırdı:

-Okuduğum şiirler ve şairler aklımda kalmıyor hiç, dedi.

Mehmet, oturduğu sandalyede hafifçe kımıldandı. Ellerini koyacak bir yer aradı ve masanın altında, kendi bacaklarının üzerinde kalmalarını yeğledi. Dilinin ucuna kadar gelen sözleri döküverse miydi? Biraz toparlandı, bir elini masanın üzerine koydu. Başını pencereye çevirdi. Bunu yaparken, biraz boynunun titrediğini hissetti; “Heyecan mı sardı nedir?” diye geçirdi içinden. Sonra yüzünü çevirmeden, bir çırpıda konuştu:

-Belki bir gün, bir şair sırf senin için şiirler yazar ve sen de ne şiirleri ne de o şairi unutmazsın. Mısralar aklına, kim bilir belki gönlüne kazınır.

Boğazın uğultulu poyrazı, pencereleri sarstı. Penceredeki damlaları izlemeye devam etmeyi yeğlerdi ama yapamadı, bakışlarını İpek’in gözlerine çevirdi. Kulakları uğulduyordu. Tam o sırada, iskeleye yanaşan vapurun ışığı kalkmasa, İpek’in de yanaklarının kızardığını görecekti. Loş ışığın altında, bakışlarının derinliklerinde bir şeyler aradı hızlıca. İhtimal gördü de, fakat nasıl ayırt edecekti? Arkadaşları da ha geldiler ha gelecekler. Telâşlandı:

―İpek, yani ben demek istedim ki, belki kendine yakın hissetmediğindendir, okuduğun şairleri.

―Belki, kim bilir? Yakın hissetmem için bir sebep de yok zaten. Yıllar evvel yaşamış, yazmış, göçüp gitmiş insanlar. Onların kendi hayatları için, taşıdığı anlamlar vardır elbette yazdıklarının… Aslına bakarsan, o kadar derinlemesine düşünecek kadar da şiir okumadım sanırım. Bana şiir yazacak, hattâ bence herhangi bir insana veya bir meseleye, sevgiye adı her neyse işte, yazacak şair de kalmadı sanırım bu devirde. Haksız mıyım?

Mehmet’in eli bıyıklarına gitti. Parmaklarıyla biraz düzeltti. İstemeden de olsa, bir çırpıda bulunduğu ima da boşa gitmişti. Diğer elini, paltosunun yan cebine sokup, içerisindeki çay bardağını sımsıkı tuttu.

İki hafta evveliydi. Selim’in doğum günü için gittikleri, Asmalımescit’teki o küçük bodrum katında oturuyorlardı. Mehmet, önündeki tabakta duran pasta diliminden birkaç parça yiyebilmiş, tabağın kenarındaki kremayla oyalanırken; İpek, elinde çay dolu bir bardakla gelip, Mehmet’in karşısındaki sandalyeye oturuvermişti; “Senin için” demişti. “Dalgın olduğunu gördüm ve sanırım biraz yorgunsun da…” Küçük yudumlarla, ağır ağır ve yarıdan fazlasını da soğuk halde içmişti. Tam ortasında bulunduğu sahneyi değiştirmeye o kadar eli varmamıştı ki, yan masada duran şeker kutusuna bile uzanamamıştı, çayına atabilmek için. Şekersiz mi içmişti? Bilâkis, içtiği içeceği en tatlı çaydı belki. Sonra, garson kıza ve arkadaşlarına çaktırmamaya ihtimam gösterip, atıvermişti bardağı cebine. O günden beri, cümleler biriktiriyordu içinde. İpek’in yaldızlı saçlarına, maviden yeşile ve yeşilden maviye benzersiz geçişler yapan gözlerine, heyecanlandığı vakit kızaran yanaklarına ve sesindeki, isminden yansıyan serin yumuşaklığa.

Şimdi, ansızın dökse miydi o bardakta biriktirdiği cümleleri masanın üzerine? Yoksa yine, yarına mı bıraksaydı? Usulca demlenmeye. Duraksayarak, tane tane konuşmaya başladı:

―İpek, ben sana bir şey söylemek istiyorum. Epeydir ertelediğim ve artık tekrar yarına bırakmamın da mümkün olmadığı… Söylerken, dilimin düğümlendiği…

Nefesini tuttu. İpek, doğruca O’nun gözlerine bakıyordu şimdi. Elinin bir hareketiyle saçlarını arkaya attı. Tam da o anda Mehmet, dudağının kenarındaki tebessümü yakaladı. Tuttuğu nefesini burun deliklerinden hafifçe verirken, eli sigara paketine gitti. Sigarayı dudaklarına götürürken ve masada duran çakmakla alelacele yakarken ellerinin titrediğini hissetti.

―Olmuyor, yapamayacağım, dedi ve iç cebinden bir kalem çıkarıp, İpek’in önünde duran kitabı kendi önüne çekti. Şairin ve kitabın adının yazılı olduğu ilk sayfayı açıp yazmaya başladı. Bitirdiğinde, sigarasından kısa bir nefes çekip, kitabın kapağını kapattı ve masanın ortasına bıraktı.

İpek’in yanaklarına oturan kırmızılık, alnına kadar çıkmıştı şimdi. Kitabı aldı, avucunun içerisinde tartar gibi tuttu ve ince parmaklarıyla yavaşça kapağını araladı.

Adının anlamı bölüyor artık gecelerimi.

Biliyorum, fazlasıyla arabesk bulacaksın bunu ama

Kırık kafiyelerim, uykularıma sokulan denizlerin gibi.

Farsçadan getirdim, gönlüme kattım, ismini.

Okudu, bekledi. Sonra tekrar okudu. Gözlerini yumdu. Bütün mısralar zihnindeydi şimdi. Uzandı ve elini kül tablasının yanında kayıtsızca duran Mehmet’in elinin üzerine koyup, sımsıkı tuttu. Göz göze geldiler ve yüzlerindeki tebessüm genişledi. Yanı başlarındaki radyodan yükselen Grekçe şarkıdaki solistin sesi büküldü ve Mehmet, diğer elini İpek’in elinin üzerine koyarken, gitar tellerinin son tınıları arasında tekrar duyuldu.

Kalpleri birbirleri için çarpmaya başlarken, ikisinin de gözleri buğulandı.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Beklediğim... - Sayı 100
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (127):
Sünnete uygun beslenme...

Son Eklenen Yorumlardan
 Bugün 18.11.2025Konu nedir? ...

 Deprem kuşağında yer alan ülkemizde: çok katlı yapılar yerine, tek katlı bahçeli evlerde yaşamak asl... yusuf

 Muazzam bir çalışma olmuş,tebrik ediyorum.... Ahmet Durmuş

 yukarıdaki hikayeyi ve eklemeleri yazan kişi biraz zorlamayla günün modasına uymuş işi dış güçlere a... HALİL KÖSE

 test"... test


Bayramlar da insan ilişkilerinin koparılması için bir vesile haline getirildi. Yakında bayramlar da “bayram tatili”ne çıkarsa hiç şaşmayın!...
Kardelen-Gazete: Sayı 3, 1989
Hakkın hâdimleri ve bâtılın vekâlet sava
Nesl-i muazzez
Ehl-i gönül
Gazze, ümmetin imtihanıdır
Vesâyet savaşları
Gelecek sayı (127) konusu


Ali Erdal - Nereye kadar?
Kadir Bayrak - Mukaddes beldelere-2
Ekrem Yılmaz - Korkaklar
Ekrem Yılmaz - Nerdeyiz
Fatma Pekşen - Dağlara çen düşende
Dergi Editörü - Ben kazandım, biz ka...
Site Editörü - Vekâlet savaşları
Necip Fazıl - Yahudi (Terkip ve Te...
Necdet Uçak - Annem var güzel anne...
Necdet Uçak - Bu vatan bizim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (127) k...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
Kardelen Dergisi - Gazze ateşkes görüşm...
M. Nihat Malkoç - Gördüm seni, gördüm ...
M. Nihat Malkoç - Gazze, ümmetin imtih...
Zaimoğlu - Gündüz, geceye muhta...
Zaimoğlu - Sağlam kulp
Halis Arlıoğlu - Hâramiler
Halis Arlıoğlu - Meçhule hitap
Ahmet Değirmenci - Geri verin
Ahmet Değirmenci - Kurban
Ahmet Değirmenci - İki ara bir dere
Büşra Duru - İslâmın meşalesi ile...
Remzi Kokargül - Malatya suskun, durg...
Murat Yaramaz - Şüphe
Murat Yaramaz - Amnezi
Gözlemci - Hadiselere bakış
Mahmut Topbaşlı - Duruldum
Mahmut Topbaşlı - Cemre sancıları
Cahit Ay - Kimdendir
Cahit Ay - Ondördünde
Cahit Ay - Sana geliyor
Rıdvan Yıldız - Kaş ve bulut
Vahid Aslan - Adam olmaq derdi
Vahid Aslan - Günəbaxanlar
Emine Öztürk - Yolun sonu
Osman Akçay - Büyük camgözlerle yü...
Mustafa Makas - Vesâyet savaşları
Yaşar Akyay - Hakkın hâdimleri ve ...
İbrahim Durmaz - Kızılelma
Mehmet Emin Armağan - Nesl-i muazzez
Mehmet Emin Armağan - Ehl-i gönül
Mustafa Kozlu - Mutluluk
Uğur Utkan - Hz. Ebubekir Sıddık
Kemal Çerçibaşı - Bir yıldırım çarptı ...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 16293029
 Bugün : 2547
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 692801
 Bugün : 103
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 443
 126. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim