Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     968 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Olaylara bakış - 106
Muhsin Hamdi Alkış

  Sayı: 106 -

Doğu Akdeniz'de Satranç mı Oyun Teorisi mi?

Eskiden bu yana yapılan basit bir benzetmede uluslararası alandaki mücadele büyük bir satranç oyunu gibi hattâ bazen arena tabiriyle ifade edilir. Devletler ve milletler uluslararası güç mücadelelerinde istihbaratı diplomasi ve silâhlı kuvvetleri, kamu iletişimini, medyayı, sivil toplum örgütlerini, ticareti, hukuku bir araç olarak kullanır. Kendi kazançlarını en büyük muhataplarınınkini de en küçük hale getirmek için çabalar. Kısacası sıfır toplamlı bir oyun olarak görür.

Oysa gerçekte uluslararası mücadele bir arena veya satranç oyunu gibi mutlaka ve sadece bir kazananın olduğu diğer tarafın sömürüldüğü bir oyun olmak zorunda değil.

Dahi ama şizofren Nobel ödüllü matematikçi Steve Nash tarafından sunulan Oyun teorisinde oyuncuların sadece birinin maksimum kazancı değil, oyuncuların çoğunluğun daha düşük ama garantili kazancına ulaşmak söz konusudur. Çokça ekonomi alanında kullanılan teori, oyuncular arasındaki stratejik  etkileşimi  inceler.  Stratejik etkileşim,  herhangi  bir  oyuncunun refahının  diğer  oyuncuların hamlelerine bağlı olduğu durumlardır.

Türkiye Doğu Akdeniz, Suriye, Irak, Adalar denizi, Yunanistan problemleri, AB ilişkileri, Afrika hülasa tüm coğrafyalarda taraf olduğu tüm ihtilaf ve yeni oyun kurma çabalarında maksimalist yani sadece ve bencilce kendi çıkarının en büyük hale getirilmesi değil diğer oyuncuların da menfaat ve haklarını gözeten ve herkesin kazandığı bir oyun kurulmasına gayret ediyor.

Buna karşılık başta Fransa Batı hâlâ daha sömürdüğü (sömürge vergisi almaya devam ediyor) Afrika’da ve saydığımız tüm coğrafyalarda Türkiye’nin sömürücü değil,  birlikte kazandırıcı bu tavrından duyduğu rahatsızlığı maksimalist taleplerini tehditkâr girişimlerle destekleyerek buyurgan küstah kibirli ve edebsiz bir biçimde gösteriyor.  Büyüklüğünü ve gücünü sürekli ifade etmek zorunda kalan bir devlet korkusundan böyle davranıyordur. Havlayan bir köpek aslında kendi korkusundan bunu yapar ve ısırmaz.

Küresel çetenin bir piyonu olan Mösyö Macron bilse iyi eder ki Türkiye olarak biz havuç ve sopa gösterilecek, bir ülke değiliz. Tarihte en zayıf denilen zamanda bile   olmadık amma o sopayı da havucu da sahiplerine iade etmesini bildik.

Gücümüzün etkisi millî gücün tüm unsurlarını seferber edebildiğimizde en  yükseğe çıkar ve bu unsurları bir araya getirmede eksikliklerimizi süratle giderip meselenin sadece bürokratların değil devletin ve milletin yani milli gücün bütün unsurlarının silâhlı kuvvetler, ekonomi, siyaset, sivil toplum, hukuk fakülteleri, siyaset ve toplum bilimleri kamu iletişim stratejileri, dış Türkler ve Akraba topluluklar özetle her mânâda  seferber ederek kazanabileceğimiz bir süreçteyiz.

Bu süreçte birlikte kazanma oyunu stratejisinin gereği olarak bazen sahte ricatlar bazen de sahte hücumlar yaparak millî gücün tüm unsurları kullanılacak, geçici veya kalıcı ittifaklar kurulacak bazen tavizler verilecek bazen de alınacak ve eminiz ki başarıya da ulaşılacak zira; haklı güçlüdür.

Ya Karabağ, Ya Ölüm!

Türkiye’nin Türk dünyasıyla irtibatını kesmek için bir hançer gibi saplanmış proje devlet statüsünde Ermenistan, son aylarda enerji savaşlarının bir piyonu olarak Azerbaycan topraklarına saldırıları arttırınca ülkemizin de şartsız ve tam desteğiyle Azerbaycan ordusu öncelikle işgal altındaki topraklarını ve sonra Karabağ’ı kurtarabilmek için hilâl şeklinde bir taarruz başlattı.

Esasen yaklaşık 30 yıl önce Rus tanklarıyla ezilmiş ve sindirilmiş bir öğrenilmiş çaresizlik halinden mustarip olmakla bugünkü imkânlar arasında çok büyük farklar var. Azerbaycan 30 yıldır ekonomik ve askerî açıdan bu güne hazırlanmıştı. Tüm ordusu Türkiyemizde yetişen subaylar ve kurmaylar aracılığıyla yeniden yapılandırılmıştı. Askerî donanım ve taktik stratejik açıdan Sovyet dönemi Rus bağımlılıklarından kurtulmuştu. Bu sayede savaşın ilk iki haftasında bilhassa konvansiyonel muharebe araçları olan tank ve top bataryalarına karşı SİHA ve kamikaze droneler ile tam bir üstünlük sağlanarak Ermenistan ordusunun bu imkânların yarısı imha edildi. Ordusu mevzilerini silâhlarını teçhizatlarını tanklarını toplarını bırakıp kaçtı.

Ermeni ordusunun verdiği bozgun görüntüsü ve ardından tam nihai darbe indirilerek Karabağ da dâhil tüm toprakların kurtarılması an meselesi iken Rus müdahalesi geldi ve kurnazca Türkiye dışlanarak iki ülke dış işleri bakanları Moskova’ya çağrılıp, 30 yıldır yararsız olduğu kanıtlı minsk grubuna atıf yapan bir ateşkes belgesi dikte edildi ve imzalandı. O Minsk grubunun üyesi Fransa açıkça işgalci Ermenistan tarafından olduğunu beyan ediyor.. Rusya ile Ermenistan aynı savunma anlaşması içerisinde… ABD işgalci Ermenileri değil Türkiye’yi ihtar ediyor ve safını belli ediyor.. Bu Minsk grubu devletlerine güvenip müzakere mi olur?

Maalesef o ana kadar her şeyi dört dörtlük yapan kardeş Azerbaycan sahadaki zaferlerini bu tuzağa düşerek zedelemiş oldu. Oysa Rusların Moskova davetini, işgal altındaki tüm topraklardan çekilinmesi veya en azından kesin bir takvim verilmesi ön şartına bağlayarak reddetmeli Türkiye’nin olmadığı masaya oturmayacağını beyan etmeli idi.

Uluslararası hukuk, BM ve doğal hukukun işgal altındaki topraklarını kurtarmak için savaşan devlete açık bir rıza gösterdiği, iki ülke ekonomik ve askerî olarak bu kadar avantajlı bir konumda iken, Türk konseyi destek açıklamışken, İran’da Güney Azerbaycan Türkleri ayağa kalkmışken ve Türkiye’den her türlü desteği almışken geri adım atması hayal kırıklığına yol açtı.

Müzakereler bile Rusça yürütülen Moskova’da Rusya’nın sanki SSCB dönemindeymişçesine patronluk taslamasına, halk tabiriyle racon kesmesine müsaade edilmemeli idi. Kardeş Azerbaycan gardını indirdiği an Moskova davetini kabul ettiği andı! İşte orda darbeyi aldı. Elbette ki bürokrasi kadrolarının hâlâ Rus etkisinde (hattâ belki ajanı) olduğunu daha yenice dış işleri bakanının görevden alındığını, Genelkurmay başkanı hakkında da aynı neviden söylentiler olduğunu unutmamak lâzım… Ancak hangi istiklâl vardır ki yabancıların merhametiyle vücut bulsun? Bedel ödenmeden işgal bitmeyecektir.  Karabağ ve işgal altındaki toprakları kurtarmak Azerbaycan’ın devlet olma sınavıdır.

Daha ilk saatlerinden ateşkesin ihlâl edilip sivillere direk saldırarak savaş ve insanlık suçu işleyen Ermenistan’a ateşkesin bittiği ve savaşın işgal sona erdiğinde biteceği ihtar edilip topyekün seferberlik ve kış bastırmadan her cephede taarruzdan başka çare yoktur.

YA ZAFER YA İZMİHLAL!

YA KARABAĞ YA ÖLÜM!


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
İsrail-SAMİRİ-oğulları... - Sayı 119
Deprem Felâketi: Âyetlere... - Sayı 116
Türk Mizahı Hikmettir!... - Sayı 113
Güzel Ahlâk ve Liyakat... - Sayı 112
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Devekuşunun kafasını kuma gömmesi misali kafasını toprağa gömen Avrupa bilmez mi ki, nefesi kesilince kafasını (soktuğu yerden) çıkarmak zorunda kalacak ve pişman olacaktır(pişmanlık duyacaktır).
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Tas tarak
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Deniz kabarıyor
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Fatih Sultan Mehmet (4)
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13207631
 Bugün : 3699
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 606735
 Bugün : 177
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 243
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim