Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     252 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz

  Sayı: 119 -

Gündem malûm; acıklı, zor ve tarifsiz trajedilerle dolu. Gözyaşları sel, bütün dünya ayakta ve haykırıyor, terörist İsrail’in Filistinlilere uyguladığı zulmü ve soykırımı kınıyor, lânetliyor. Her şeyi tarife ihtiyaç duyulmayacak şekilde TV kanallarında ve sosyal medyada canlı yayında izliyoruz. İşte bu şartlarda şu soruya cevap arıyoruz: Zafer kimin olur?

Hedefin Türk ve Türkün yurdu olduğunu biz 9 uncu asırdan beri biliyoruz. Haçlı seferlerinden, Çanakkale Savaşından beri biliyoruz. İstiklâl Harbinden, Afganistan işgalinden, Körfez çıkarmasından, Arap Baharından ve bugün Yunanistan’ı işgal eder gibi yığınak yapılmasından, zalim ve terör devleti İsrail’e destek olsun diye Akdeniz’e elinde nesi varsa yığmasından, Karadeniz’e sızma arzusu ve girişimlerinden biliyoruz. Bunlar kim mi: ABD, AB; kısaca Batı…

Güya Türkiye’yi çepeçevre saracaklar ve biz ahmağız (!) ya, bunu anlamayacağız; müttefikiz, dostuz, stratejik ortağız teranelerini yiyeceğiz. Hayır. Hep bildik ve bunu hiç unutmayacağız. Haçlı seferlerinden beri muratlarının bu olduğunun farkındayız, büyük devlet ve kadim bir millet olarak.

Kafalara dank etmedi mi daha, 12 Haçlı seferi ile beceremediğinizi, bundan sonra da beceremeyeceksiniz? Bundan sonra becerebileceğinizi zannederseniz kendinizi kandırmış olursunuz. Hayır! Bu hazzı tadamayacaksınız, tattırmayacağız size... Ne kadar bizi demokrasi ve hürriyet teraneleri ile kandırmış, uyutmuş olsanız da başa geçirdiğiniz hainler vesilesiyle avucunuza alınmış görünsek de millet ve fert derununda yok edemediğiniz ve edemeyeceğiniz bir şey var bizde. Korkusuz kalplerimizde… Bunu da çok iyi biliyorsunuz: O da imanımız. Türk esir edilemez, ölür esir olmaz; devletsiz kalmaz, yaşayamaz. Bunu biz söylemiyoruz: Krallarınız, büyük komutanlarınız, dahî siyasetçileriniz, akıldane istihbaratçılarınız söylüyor: “Türkü ele geçiremez, zapt edemez, yenemezsiniz” diye… Bir örnek verelim güncelden: Emekli ABD Subayı Macgregor diyor ki, “Türklere dikkat etmek lâzım, çok yetenekli orduları var. Kuvvet seviyelerini çok kısa sürede iki milyona çıkarabilirler.” (Bu söz sosyal medyada da şu an sık paylaşılan bir veri…) Ayrıca, asker millettirler demeyi de unutmuş. Veya henüz o kadar tanıyamamış Türkleri. Bunları boş yere ve bizi sevdiklerinden söylemiyorlar herhalde; sizi sevdikleri ve uyarmak için söylüyorlar. Türkü öldürmeden ve topyekûn yok etmeden muradınıza eremezsiniz. Ne kadar hayat tarzıyla oynamak, ahlâkını bozmak ve maymunlaştırmak suretiyle muradınıza ermiş gözükseniz de…

Muradınıza mutlak mânâda eremeyeceksiniz. Niçin bu arzunuz gerçekleşmeyecek? Örneğe devam edersek, Napolyon diyor ki: ‘Başka orduların pes ettiği, yenildim, bittim dediği yerde Türk Ordusunun taarruzu başlar.’ Birçok Amerikan senatörü, siyasetçisi ve istihbarat şefi, İsrail eski ordu mensupları ve istihbaratçıları ne diyor? Biliyorsunuz: Türkü sağken yenemezsiniz, o ölümden korkmaz, ölmeden de teslim olmaz. Bizim askerimiz hayatta kalmak, ölmemek için savaşırken, onlar ölümüne savaşır. Âdeta ölmek için…

Hazreti Ömer zamanında İran’ın fethi gerçekleşirken, mağlup olan İran ordusunun komutanı divanı harpte sorgulanır: Nasıl yenilirsin? Biz ki düzenli bir orduya, donanımlı askerlere, üstün teçhizata ve üstelik fillere sahibiz. O yenildikleriniz yalın ayak, dağdan inmiş, eline kılıç alıp gelmiş birileri! (Sahabelerken, İslâm Ordusundan bahsediyor.) İranlı komutan cevap vermeden önce, sadağından bir ok çekiyor, yayına yerleştirip geriyor ve bir köşede duran mermer figüre fırlatıyor. Nesne paramparça oluyor. Ve diyor ki: “Görüldüğü gibi bizim eğitim, talim ve becerimiz tam. Askerimiz de böyle… Ama benim askerim hayatta kalabilmek için savaştı. Onlar ise ölümüne ve âdeta ölmek için savaştılar.” Şehit olmak, Cennete gitmek için diyecek kadar tanımıyorlar Sahabeyi henüz o zamanlar. Anlaşılacağı üzere, ölmek, doğru ifade ile şehit olmak için savaşanı yenemezsiniz. Onun için yenilmeyeceğiz. Hamas mücahitleri, Allah’ın askerleri, soykırımcı, cani İsrail’e yenilmeyecekler. Ana vatanımızı terk etmeyeceğiz, parçalatmayacağız; Filistinliler de terk etmeyecek kadim yurtlarını ve Kudüs’ü doğusu ve batısıyla başkent yapacaklardır Allah’ın izni ve yardımıyla… Belki ölecekler amma nihaî olarak kazanacaklar.

Amerika eriyor, İsrail zor durumda, bölgede kalarak rahat nefes alamayacak. ABD, AB ve İsrail yönetici kadrolarına sadece biz, İslâm âlemi, Hamas mücahitleri karşı durmuyor. Onların kendi kamuoyları bile bu zulmü reddediyor ve Filistin’in yanında yer alıyor, mitinglerde haykırıyor, daha imana gelmeyeni bile meydanlarda Lâ ilâhe illallah diye sesleniyor, birçoğu da hidayete eriyor bu vesile ile… Kendi toplumları bile zalim ve vicdansızca yapılan bu saldırılara isyan ediyorlar. İngiltere, Almanya, Amerika’da tarihlerinin en büyük mitinglerine şahit olunuyor. Bütün dünya da ayakta, meydanlarda ve terörist İsrail elçiliklerine yürüyor, paçavralarını yakıyorlar. İsrail’in normal Yahudi vatandaşları bile bu zulme rıza göstermiyor ve hükümetlerini ve Netanyahu’yu lânetliyorlar. Bu genel destekle, cılız ve zayıf zannedilen mücahitler ordusuna yenilecektir İsrail ve destekçileri… Hak ve vicdan galip gelecek ve elbet zulüm payidar olmayacaktır.

İran ordusu örneğinde görüldüğü gibi mesele teknoloji, âlet edevat, donanım, teçhizat değil, mesele ruh!.. İman ve ebediyet şevki, Cennet arzusu… Bunları başka ne yaptırır? Güç, donanım, silâh, tank, top, atom vesaire değil önemli olan, önemli olan o tetiği çekecek veya düğmeye basacak parmak neyin emrinde ve o parmağın sahibi ne uğruna savaşıyor, ölümü göze alabiliyor mu? Hangi iman ve arzulara bağlı? Kaybeden onun için kaybedecek; iman, ruh ve aşk yok. Kazanan da şunun için kazanacak ki, aşk ve şevk var; ölüme, ebediyete, Cennette visale… Böyle bir iman ve dâvâ sahibi ölse ve savaşı kaybetse bile kazanıyor ve kazanacaklar. Yaşamışım ölmüşüm ne çıkar, gözüm ve arzum ötelerde, ölüm geçidinden sonrasında, ebedî âlemde diyen adamlar… Neden kazanacağımızın, Hamas mücahitlerinin de neden kazanacağının ruhu ve mânâsının örneği olarak:

"Bedir ve Uhud savaşlarına katılan Âmir, hicretin 4. yılında Necidliler’e gönderilen yetmiş kişilik irşat heyetinde yer aldı. Heyet Bi’rimaûne’ye geldiğinde tuzağa düşürüldü. Cebbâr b. Sülmâ’nın attığı mızrak, henüz kırk yaşında olan Âmir’in sırtından girip göğsünden çıktı. O anda Âmir, “Kazandım vallâhi!” diye haykırınca öldürdüğü insanın son nefesindeki bu sözüne bir manâ veremeyen Cebbâr, günlerce üzerinde düşündüğü bu olayın tesiriyle daha sonra Müslüman oldu." Böyleler ebediyeti kazanıyor, ebedî yurtlarını mamur ediyorlar. Bugünün Filistinli Mücahitleri de onlardan... Mısraın ifade ettiği gibi, ebet onların:

”Gün doğmuş, gün batmış ebet bizimdir.” (Necip FAZIL)

“İnanıyorsanız üstünsünüz.” (Âyet meali)

Sonunda ayakta kalacak ve kazanacak olan doğru iman ile hakikatin köleleridir.

Herkes boğulurken beniyle seyahatinde

Bir tek iman doğrulur yolun nihayetinde


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Mektup... - Sayı 119
Bitti kelimelerim... - Sayı 119
Kazandım vallahi!... - Sayı 119
Kalem-kılıç... - Sayı 118
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Öğretmen ve öğrenciye “okul sigortası” hakkı verilmiş. Pek yerinde, artık disiplinsizlik yüzünden okutmak da, okumak da “risk unsuru” taşır oldu. 
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Tas tarak
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Deniz kabarıyor
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Fatih Sultan Mehmet (4)
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13209941
 Bugün : 802
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 606781
 Bugün : 10
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 213
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim