XVI. ve XVII. Y?zyyl Osmanly Islahat Risaleleri Cavid Kasımlı Sayı:
58 - Ekim / Aralık 2007
BİR ANEKDOT: Fransa’da "Dün- yanın en büyük devleti hangisidir?" konusu tartışılınca, Fuad Paşa’nın; "Şüphesiz ki Osmanlı Devletidir"cevabı herkesi şaşırtır. Paşa izah eder; "Bu devleti üç yüz yıldır siz dışarıdan, biz içeriden yıkmaya çalışıyoruz, hâlâ yerinden oynatamadık".
Ondördüncü yüzyıldan itibaren gelişen ve Fatih’le beraber dünya devleti olma sürecine giren Osmanlı Devleti, Sultan Süleyman Kânûni devriyle bunu fiilen gerçekleştirme aşamasına gelmişti. Devlet ve toplum düzeninde çarklar muntazam işliyor, adalet prensiplerinden hiçbir zaman taviz verilmiyor, refah seviyesi yükselmiş ve ahlâkî değerlere sahip olan halk gelişmiş bir toplum örneği sergiliyordu. Öyle ki, Fatih döneminde zekât verilecek fakir bir insan bulunamayınca içine zekât parası konulan kese Cağaloğlu’ndan bir ağaca asılıyor, o kese üç ay boyunca orada kalabiliyordu. XVII. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti, dünyanın en kuvvetli devletlerinden biri idi. Devlet tutarlı, dengeli bir toplum ve devlet düzenine sahipti. Kaynaklar, nüfusun ihtiyacına yetiyor, fethedilen yerlere medeniyet götürülüyor, devlet ve halk uyum içinde yaşıyor, herkes hak ve görevlerini biliyor, sorumluklarını yerine getiriyor, devletin kurumları ve ekonomik düzen halkın menfaatini gözeterek işliyordu. Fakat Osmanlı, XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bunalımlı bir devreye girmişti. XV. yüzyıldan XVI. yüzyılın sonlarına kadar olan ve Osmanlı "klâsik devri" olarak nitelendirilen devreden sonra bu düzende değişiklikler meydana gelmiştir. Bu değişime sebep olan bir takım siyasî, iktisadî, sosyal ve kültürel gelişmeler söz konusudur. Osmanlı Devleti, XVI. yüzyılda yayılışının tabiî sınırlarına ulaşmış ve hem denizden ve de karadan oldukça kuvvetli rakiplerle karşı karşıya kalmıştır. Uzun yıllar devam eden bu savaşlar insan ve malî kayba sebep olmuştu. Transit ticaret imkânları kaybedilmiş, Amerika’dan gümüş ithali sebebiyle baş gösteren enflâsyon, nüfus artışı ve işsizlik, ateşli silâhların üstünlük kazanması gibi olaylar, Osmanlı Devletinde büyük ölçüde ortaya çıkan problemlerin kaynağını teşkil etmektedir.
Osmanlı Devleti’nin bozulmaya yüz tutması, Osmanlı aydınlarının dikkatini çekmiş ve onlar, toplumun ve devletin bir buhran veya dönüşüm geçirdiğinin, onların ifadesiyle "nizam-ı âleme ihtilâl ve reaya ve berayaya infial" geldiğinin farkındaydılar.
Osmanlıda devlet adamı, ulema ve "altın çağ"ı düşünen aydınlar ve bürokratlar çareler aramaya başlamışlardı. Aydınlar, hem teorik hem de pratik olarak sultanlara, vezirlere ve ilgili devlet adamlarına layihalar(projeler) ve siyasetnameler sunarak ikaz etmeye çalışmışlardı.
Devrin Osmanlı aydınları devlette meydana gelen "buhran" veya "dönüşüm-değişim"i ortadan kaldırmak için Risale (ıslahat layihaları) hazırlamayı kendilerine manevî borç bilirlerdi.
XVII. yüzyıl Osmanlı devlet adamlarından Koçi Bey, Sultan IV. Murat’a takdim ettiği risalenin kaleme alınmasını şöyle kaydeder:
"Hamd ve senâyı önsözün tacına süs ve çok iyi, şerefli peygamberlere salât ve selâmı, güzellikle sona ermesi duâsıyla kitaba başlık yaptıktan sonra devletin sığınağı olan padişahın yüce eşiğine ve adaletli Şehinşah’ın yüce katına âciz kulunun arzuhali budur ki:
Saltanat-ı Âliye’nin çok yüksek hânedânı -Cenab-ı Hak ezelî inayetleriyle muhafazada devam eylesin- tasalı ve Osmanlı hânedânının iyiliğini isteyen, hayırları çok bilginler ve itaata hazır olup, gözden düşmüş olan emekdar kulları, dünyâ ahvalinin bu çeşit değişmesi , şer ve şuunun, fitne ve fesadın hadden aşırı olmasının sebeplerini düşünüp pâdişâh hazretlerinin kulağına ulaştırmak fırsatını aradık.
Yüce Allah’a hamdolsun, hünkârımızın düzen gösteren ve cihanı süsleyen yüksek rey ve bereket meydana getiren nurlu fikirleri, zulüm ve fesadın kökünü kazımak ve âdalet örtüsünü yaymak tarafına yönelmiş bulunduğu bütün insanların malûmu olmakla herkes düşüncesini pâdişâh cenablarına bildirmeğe başladılar. Bir zerre olan bu fakir kulunuz da uzun lâyihayı, devletin sığınağı pâdişâh eşiğine arzetmekte acele ettim ki, âlemin bozukluğu ve insanların ahvalinin değişmesi sebebi- nin ne olduğu ve Allah’ın inâyeti ile ne suretle düzeleceği kısaca pâdişahımızın malûmu olup, gittikçe şâhâne ve güzel eserler meydana gele..."
XVI–XVII. yüzyıllarda Osmanlı Devleti’nde, devlet adamları veya ulema tarafından kaleme alınan layiha türünde (Risale) eserlerin sayısı çok miktardadır. XVI. yüzyılın ilk yarısından itibaren Osmanlı ıslahat risaleleri ciddi bir artış göstermiştir. Sayıdaki artışın bir sebebi zikredilen dönemde yozlaşmanın yoğunlaşması, diğer sebebi ise müelliflerin bu olumsuzluğu vaktinde tesbit etmeleridir. Müşahede, tecrübe ve birikimlerini güçlü bir şekilde eserlerine yansıtmalarıyla da tür içerisinde mükemmel örneklerin ortaya çıkması sağlanmıştır.
XVI-XVII. yüzyılda Osmanlıda devlet adamlarına sunulmuş risalelerin önde gelen örneklerinden bazıları şunlardır:
1. Lütfi Paşa, Âsafnâme. 2.Gelibolulu Mustafa Âlî, Nushatü’s–Selatin (Sultanlara Tavsiyeler) 3.Anonim, Hırzü’l–Mülûk (Hükümdarların Tılsımı) 4.Anonim, Kitâb-i Müstetâb (Güzel-hoş Kitab) 5.Veysî, Habnâme 6.Koçi Bey Risalesi. 7.Veliyüddin Telhisleri 8.Kanûn-nâme-i Sultânî Aziz Efendi. 9.Anonim, Kitâbu Mesâlihi’l- Müslimin ve Menâfi’i’-Müminîn (Müslümanların İşleri ve Müminlerin Çıkarları Kitabı) 10.Kâtip Çelebi, Düsturu’l–Amel li-İslahi’l-Halel (Bozuklukları Düzeltmede Eylem İlkeler) 11. Hezarfen Hüseyin Efendi, Telhîsü’l-Beyân fî Kavânîn-i Âl-i Osman.
Lütfi Paşa Âsafnâme
Osmanlı sadrazamlarından biri olan Lütfi Paşa, devlet teşkilâtlarına ait Âsafnâme eserini kaleme almıştır. Eserin yazılış sebebinden bahsederken, sadarete geldiğinde devlet teşkilâtını karışık bulduğunu, kanun ve nizamların eski dönemlerden farklı uygulandığına şahit olduğunu, bu yüzden kendisinden sonra iş başına geçeceklere faydalı olmak üzere tecrübesine ve görüp işittiklerine dayanarak bu risaleyi kaleme aldığını söyler. Lütfi Paşa’nın Âsafnâme’si başlıksız bir giriş ve dört bölümden ibarettir. Girişte saraya gelişini ve daha önceki hizmetlerini anlatan Lütfi Paşa, kalan dört bölümde aşağıdaki konulardan bahsetmektedir:
I. bölümde: Veziriazamların vasıflarından, padişahla, devlet erkânı ve halkla olan münasebetlerinden. II. bölümde: Kara ve deniz seferlerinden. III. bölümde: Hazine idaresinden ve emeklilikle ilgili hususlardan IV. bölümde: Reayanın korunmasından ve seyyid, şerif gibi imtiyazlı zümrelerin durumlarından. Lütfi Paşa risalesi Osmanlı tarihini öğrenmek için en önemli kaynaktır.
Gelibolulu Mustafa Âlî, Nushatü’s–Selâtin
Tanınmış Osmanlı bürokratlarından biri olan Gelibolulu Mustafa Âlî, sırasıyla Divan kâtipliği, yeniçeri katipliği, defter eminliği gibi idarî mevkilerde bulundu, fakat yüksek Devlet makamlarında görev yapamadı. Gelibolulu Mustafa Âlî Osmanlı Devleti’nde müşahede ettiği "bozukluklar" hakkında muhtelif eserler kaleme almıştı. Bu eserler içerisinde en mühim yeri "Nushatü’s –Selatin" tutar. "Sultanlara Tavsiyeler" anlamına gelen eser, başlıksız bir giriş, mukaddime ve dört babdan ibarettir. Anonim, Hırzü’l–Mülûk
Müellifi malum olmayan bu risale, Sultan III. Murat’a sunulmuştur. Eser, sekiz bölüm halinde tasarlanmış olmakla beraber eldeki metin dört bölüm ihtiva etmektedir. Bölümlerde, idarecilerin ve diğer tabakaların durumu değerlendirilmektedir.
I. bölümde: Padişahın durumu. II. bölümde: Vezirlerin durumu. III.bölümde: Beylerbeylerinin, askerin ve diğer ümeranın durumu. IV. bölümde: Ulema, şeyh ve seyyidlerin durumu
Anonim, Kitâb-i Müstetâb
XVII. yüzyılda kaleme alınmış anonim risalede, idareci tabakanın, kul ve tımar sistemlerinin, Osmanlı toplum düzeninin esasını teşkil eden ilkelerin nasıl bir "çözülme"ye uğradığı izah edilmiştir. Risale, bir giriş, on iki fasıl ve zeyl kısımlarından oluşur. Müellif, sırasıyla aşağıdakileri izah etmiştir: 1. Adaletin önemi 2. Kul taifesinin ahvali ve nizamı. 3. Hazineye zarar gelmesinin nedeni ve rüşvetin zararları. 4. Zeamet ve tımar sitemindeki aksamaların nedenleri.
Veysî, Habnâme Kadı ve aynı zamanda şair olan Veysî, devrindeki bozuklukları ortadan kaldırmak düşüncesiyle, Sultan I. Ahmet’e risale takdim eder. Seleflerinden farklı olarak Veysî, durumu sultana arz etmesinde, ilginç bir metottan istifade etmiştir. Anlattığı hadiseleri rüyasında görmüş gibi Sultan I. Ahmet’e söyler.
Müellif, bir gece rüyasında bir meclise rast gelir ve İskender’le konuşmaya başlar. İskender, devletlerin nasıl çöktüğünü Veysî’ye anlatır.
Koçi Bey Risalesi
XVII. yüzyılda yaşamış Osmanlı bürokratlarından biri de Koçi Bey’dir. Asıl adı Mustafa olup kendisi Arnavut asıllı bir devşirmedir. Enderun’da eğitim görmüş ve bir sıra önemli mevkilerde görev yapmıştır. Sultan I. Ahmet devrinden Sultan IV. Murat devrine kadar Enderun’da çeşitli görevlerde bulunmuş, sonra Hasoda’ya alınmıştır. Hasoda’da hem Sultan Murat’a hem de Sultan İbrahim’e sır arkadaşlığı ve danışmanlık yapmıştır.(A.Yaşar Aydın) Koçi Bey hem Sultan IV. Murat’a, hem de Sultan İbrahim’e risaleler sunarak ıslahat yapmanın yollarını göstermiştir.
Veliyüddin Telhisleri
Sultan IV. Murat’a sunulan Veliyüddin Telhisleri’nin müellifi malûm değildir. Yedi telhisten oluşan bu ıslahat layihasında üst yönetim mevkileri ve tımar sistemi ile ilgili çeşitli bozukluklar ele alınmaktadır. Telhislerin yazarı düzenin bozulmasına yol açan muhtelif faktörleri inceleyerek bu sistemin tekrar ne şekilde ihya edilebileceğini araştırmakta ve buna devletin yeniden güçlenmesi açısından merkezî bir ehemmiyet atfetmektedir.
Kanûnnâme-i Sultânîli Aziz Efendi
Bu eser Sultan IV. Murat’a sunulmuş ve ıslahat maksadı ile yazılmıştır. Aziz Efendi’nin kimliği hakkında fazla bir bilgimiz yok. Kaynaklara göre Kalemiye’ye mensup olmuş ve divan kâtipliği yapmıştır. Eser giriş, dört ana kısım ve sonuçtan ibarettir.
I. bölümde: Vezirlerle ilgili eski kanunlar anlatılır II. bölümde: Ulufeli kapıkullarının durumu ve gerekli ıslahat anlatılır III. bölümde: Kürt beylerinin güçlü devirleri ve bu devirlerde yaptıkları hizmetler, sonraki zayıflıkları ve bunu düzeltmenin çareleri anlatılır IV. bölümde: Sahte seyyidlerin artışı ve bunu önlemenin yolları ve sonuçta da bahsedilen konularda yapılacak ıslahatın faydaları anlatılır.
Anonim, Kitâbu Mesâlihi’l-Müslimîn ve Menâfi’i’-Müminîn
Anonim bu risale, 1639’da yazılmış ve Veziriazam Kemankeş Kara Mustafa Paşa’ya sunulmuştu. Bazı sayfaları eksik olan risale, elli iki babdan ibarettir. Müellif, Osmanlı toplumunda yapılması gereken ıslahatla ilgili teklifler ileri sürmüştür.
Kâtip Çelebi, Düsturu’l– Amel li-İslahi’l-Halel
Tanınmış Osmanlı âlimi Kâtip Çelebi ilmî, çalışmaları ve eserleri yanında çok yönlü ıslahatçı şahsiyet olarak tanınmıştır. 1652 yılında bütçe açığına --çare bulmak maksadıyla toplanan divana katılmış ve bu vesileyle bir mukaddime, üç fasıl, netice, neticetü’n-netice ve tenbih ve tebşir kısımlarından oluşan Düsturü’l-Amel li –İslahi’l-Halel adlı bir risale kaleme almıştır.(Mehmet Öz) Devleti "örgütlü insan toplumu" olarak tanımlayan Kâtip Çelebi, meselelere çözüm üretirken kendisini "devlet adamı –doktor" yerine koymaktadır.
Hezarfen Hüseyin Efendi Telhîsü’l-Beyân fî Kavânîn-i Âl-i Osman
XVII. yüzyılda yaşamış risale müelliflerinden biri de Hezarfen Hüseyin Efendi’dir. Osmanlı Devleti’ndeki "bozukluklar" la ilgili tespit, gözlem ve fikirlerini açıklamak maksadıyla Telhîsü’l –Beyan fî Kavânîni Âl-i Osman eserini kaleme almıştır.
Risale Müelliflerine göre, Osmanlı’daki Çözülmenin sebepleri: Genel olarak risale müellifleri, Osmanlıdaki çözülmenin nedenlerini aşağıdaki sebeplerde gömüşlerdir:
1.Kanun-ı kadime muhalefet edilmesi 2.Devlet görevlerinin rüşvetle satılması 3.Tayinlerde liyakate önem verilmemesi 4.Devlet görevlilerinin sahip olduğu makamları, yalnızca şahsî menfaati için kullanmaları 5.İlmiyenin bozulması 6.Tımar ve zeametlerin bozulması 7. İdarî teşkilâtın bozulması 8.Toplumun birliğini sağlayan dürüstlük ve samimiyetin kaybolması. 9.Devletin temelindeki temel dinamik olan i’la-yi kelimetullah gayesinin kaybedilmesi. 10.Yeniçeri ocağının bozulması. 11.Kanunların fena uygulanması. 12.Padişah ve devlet adamlarının keyfî yönetimi. 13.Ordunun uğradığı bozgunlar. 14.Yer yer çıkan isyanlar (celâli) 15.Hazinenin israfı 16.Reaya ile ilgilenmeme Risale müelliflerine göre, devlet adamının sahip olması gereken özellikler:
Osmanlı risale müellifleri, tekrar "altın çağa" dönmek için yöneticilerde gerekli gördükleri değer ve davranışları vurgularlar. Risale müelliflerine göre, devlet adamı aşağıdaki özelliklere sahip olmalıdır.
1.Adalet 2.Zulmün önlenmesi 3.İşi ehline verme 4.İlim, bilgi 5.Meşveret 6.Ölçülü, ihtiyatlı ve uyanık olma 7.Akıl 8.Tevazu 9.Kontrol 10.Cömertlik 11.Doğruluk ve dürüstlük
SONUÇ Risale müellifleri, Osmanlı devletindeki bozulmayı "nizam-ı âleme ihtilâl ve reaya ve berayaya infial" olarak değerlendirdiler. Onlar, karşılaştıkları bu gelişmeyi dairey-i adliye ve erkan-ı erbaa gibi ilkelere dayanan Osmanlı devlet ve toplum anlayışı çerçevesinde izah etmeye çalışmışlardı. Devletteki bozuklukların çözümü ile ilgili bazı ıslahatlar önermişlerdir. "Altın çağı" arayan risaleciler, evvelki devre geri dönmeyi ileri sürseler de, gelişmekte olan Avrupa’ya önem vermiyorlardı. Kaynaklar Zuhurû Danışman Koçi Bey Risalesi, İst.-1993. Mehmet Öz, Osmanlıda "Çözülme" ve Gelenekçi Yorumcular. A. Yaşar Aydın, Koçi Bey’in Gözüyle Osmanlı’da Çözülme. Coşkun Yılmaz Siyasetnamelerde ve Osmanlılarda Sosyal Tabakalaşma Emine Yeniterzi, Divan Şiirinde Osmanlı Devletindeki Sosyal, Ahlâkî ve İktisadî Çözülmenin Akisleri. Kayhan Atik, XVII. Yüzyıl Osmanlı Aydınlarına Göre İlmiye Teşkilâtındakî Çözülmeye İlişkin Tespit ve Teklifler. Mehmet Öz, Klâsik Dönem Osmanlı Düşüncesi Tarihî Temeller ve Ana İlkeler. Özer Ergenç, Osmanlı Klâsik Düzeni ve Özellikleri Üzerinde Bazı Açıklamalar. Bekir Günay, III. Selim’in Hatt-ı Hümayunlarına Göre Sakarya ve Bölgesi. (Dia, Cilt 3, İstanbul-1991, 456) Nevin Güngör Ergan, Siyasetnamelerimizde Çizilen "Devlet Adamı" Portresinin Temel Özellikleri. Ahmed Uğur Osmanlı Siyasetnameleri, İst.-2001
|