Zoraki Evlilik Bedran Yoldaş Sayı:
60 - Nisan / Haziran 2008
İçeri girdiğinde saçı başı dağınıktı. Yüzü, ağlamaktan şişen gözlerini saklamaktan acizdi... Rengi solmuştu... Ve uykusuzluk yüzünden okunuyordu adeta... Ruh hali değişmiş sesi soluğu çekilmişti. Kabuğuna çekilmişti. yaşayan bir ölüydü adeta... Zorlukla konuşuyordu., dokunsan ağlayacak gibi... Konuşmamakta direniyordu, hani nasıl derler "kerpetenle ağzından lâf almak" işte öyle bir şey... Üzüntü yüzüne vurmuş, kararan hayalleri, yelkenleri indirilerek azgın sulara bırakılan gemi gibi sağa sola yalpalıyordu. Dümen kendi kendine dönüyordu. Rota belirsiz, uçsuz bucaksız ufuklara doğru yol alıyordu... Ne dümeni kıracak biri, ne de umutlandığı biri vardı... Ne de sığınacak liman... Belirsizlik tüm hayallerini alıp götürmüştü...
Daha düne kadar şen şakrak, güle oynaya ayrıldığı iş yerine bugün, bu kadar değişerek gelmesinin önemli bir sebebi olmalıydı. Ama ne? Bizler olabilmiş işler için kafa yora duralım, o renk vermiyor; yaşadıklarından, başından geçenlerden... Belli ki, önemli bir şey saklıyordu... Meraklı gözlerle beklemekten başka da yapılacak bir şey gelmiyordu elimizden...
Hava soğuk... Çok soğuk... Bulutlar yeryüzüne doğru çökmüş sisli hava ruhları baskı altına alarak, daraltmaya yetmişti... Hava "yağdı yağacak" diye beklenen bir durumda... Yani yağışa gebe... Yağmur mu olur, kar mı bilinmez... Soğuk rüzgâr da cabası... İliklere kadar işleyen soğuk, insanların ruh halini de ister istemez etkiliyor... Sonra yavaş yavaş çözülüyor... Ağzındaki baklayı çıkararak...
–Bu gece beni istemeye gelecekler.
–Eee!.. Ne var bundan. Kim gelecek seni istemeye?
–Amcamın oğlu...
–Sevinmen lâzım gelmez mi, ne bu yüzündeki matem havası?
–Yok ama... Ben istemiyorum ki... Zorla evlendirecekler... Oysa ben başkasını seviyorum. Ağabeyim dediğim biriyle nasıl evlenebilirim ki!
–O zaman evlenmiyorum dersin çıkarsın işin içinden. Bu kadar üzülmeye değer mi?
–Ya! O kadar kolaydı... Beni isteyen amcamın oğlu. Ailem baskı yapıyor... İllâ ki evleneceksin diyorlar, yani anlayacağınız aile kararı... Ben şimdi ne yapacağım...
Evet... Sabahtan beri hindi gibi düşünmesinin sebebi kendini açığa vurmuştu... Aile baskısıyla evlenmeye zorlanıyordu. Akşam olmasın istiyordu... Ama bu mümkün müydü ki...
Rüzgâr uğuldayarak yüzümüzü yalıyor, kaskatı kesilen vücudumuz rüzgârın etkisiyle buza dönmüştü... Ellerimizi ovuşturmamız nafile... Kar yağdı yağacak, eli kulağında... Akşam oldu. Ayakları diretirken evin yolunu tuttu istemeye istemeye... *
–Ne yaptınız?
"Olmadı" cevabını verirken ağzı kulaklarına varıyordu.
–Ben diretince, ailem vazgeçti.
Töre bugün gününde değildi..
|