İçimde bir yara var, kaynıyor bulgur gibi,
Yanarak küle döndüm, eriyen bir mum gibi.
Niçin karardı ufkum? Gözlerimde hüzün var,
Kaldım nâçâr burada, etrafımda duvarlar…
İnancımız horlandı, mağdurun içi yandı,
Zulüm kana boyandı, can hulkuma dayandı.
Yükselmedi bir nefret! Sanki yaşanan “fetret”,
Ne basiret ne ibret, tüm olanlar bir vahşet…
Nasıl geçti o gençlik, yaşlılığa dayandım,
Ben gurbeti hasreti içimde hep yaşadım.
Çok mutluluk hülyasın, uzaktan hayâl ettim,
Ağlamak inlemekten kendimi harâp ettim.
Az gülüp çok ağladım, niçin olmaz muradım?
Yanıp yakılsam bile hatırlanmaz bu adım.
Hep yakınlar el oldu, dinmez akar gözyaşım,
Gam keder benim için oldu ekmeğim aşım.
Onulmaz derde düştüm, ne hayaller kurmuştum,
Uçup gitti hülyalar, işte kaldı bu dertler.
İnliyor dağlar taşlar, uçmuyor artık kuşlar,
Bozguncular yaşıyor, yiyip içip azmışlar.
O zalimler kahrolsun! Mazlumun yüzü gülsün,
İnanç ve ahlâkımız bu zilletten kurtulsun!
Kanı bozuk reziller şimdi olmuş “vezirler”,
Çağdaş laik hezeyan, bunlar akıl iz’âna ziyan…
Kahrolsun o zalimin kör olsun iki gözü,
Bu inanç düşmanlığı kararttı ufkumuzu.
Sürmez elbet bu zulüm, özgür olacak mazlum,
Yediler bu soysuzlar, yetmez kepçe kazan.
Bu inkâr denizinde bazen garip bazen zinde,
Her güçlüğün içinde, gidiyoruz izinde. (sav)
Önümüzde ışığı yolu aydınlatıyor,
Onun muhabbetleri her dertleri atıyor.
Akıp akıp coşuyoruz, küfre inat yaşıyoruz,
Hep izinde yaşıyoruz, kerem inayete geldim.
Başka izler bize züldür, o sünnetin doğru yoldur,
Bu kâinat sana kuldur, feryat figan ile geldim.