Nerdeyiz Ekrem Yılmaz
Acep biz şimdi neyiz?
Terakkide yerimiz!
Var mı hiç bilenimiz?
Acep biz şimdi neyiz?
Doğudan nasıl ki koptuk;
Batıyla uygar(!) olduk
Ya büsbütün soyulduk,
Ya bir rafa konulduk!
Teslimiyet derecesi
Batıya güvencimiz…
Kalmamış şeceresi
Yaşayan Türk genciyiz. Devamı iıin tıklayın | Annem var güzel annem Necdet Uçak
Doğuran ve büyüten,
Besleyen ve yürüten,
Bildiğini öğreten,
Annem var güzel annem.
Tutar beni gezdirir,
Bazen nasihat verir,
Seslensem koşar gelir,
Annem var güzel annem.
Kâh pazara götürür,
Ne dersem alıverir,
Arzum yerine gelir,
Annem var güzel annem.
Okula götüren o,
İhtiyaç bitiren o,
Hem de giyindiren o,
Annem var güzel annem.
Ali benim kardeşim,
Hem oyun arkadaşım,
Altıya erdi yaşım,
Annem var güzel annem.
Teyzem oğlu Barbaros,
Sarılırız, dostuz dost,
Salonda koşturmak hoş,
Annem var güzel annem.
Haydi, kahvaltı hazır!
Sanki uğramış hızır,
Yumurta haşlanmış, kır,
Annem var güzel annem.
Babam mı? Yurt dışında,
Ekmek, kazanç peşinde,
Gelir işi bitince,
Annem var güzel annem.
Bazen onu üzeriz,
Oynar, evde gezeriz,
Sarılır, “anne” deriz,
Annem var güzel annem.
İki dedem, annanem,
Elbette mutluyum ben,
Dayım çoğunluk gelmez,
Annem var güzel annem. Devamı iıin tıklayın | Bu vatan bizim Necdet Uçak
Dağı, toprağı,
Dalı, yaprağı,
Bahçesi, bağı,
Bu vatan bizim.
Semada ezan,
Çayırda gezen,
Mutlu bir düzen,
Bu vatan bizim.
Bülbülü, kuşu,
Rüyası, düşü,
Baharı, kışı,
Bu vatan bizim.
Memur, öğrenci,
Yaşlısı, genci,
Canın güvenci,
Bu vatan bizim.
Turnası, kazı,
Erkeği, kızı,
Bayırı, düzü,
Bu vatan bizim.
Esen rüzgârı,
Yağmuru, karı,
Kolayı, zoru,
Bu vatan bizim.
Baklava, döner,
Açlığın gider,
Kirazı yeter,
Bu vatan bizim.
Kale, saraylar,
Geçen alaylar,
Tuğlar, sancaklar,
Bu vatan bizim.
Gez, her yer senin,
Horon ve düğün,
Bakıp gördüğün
Bu vatan bizim.
Havası, suyu,
Yat, rahat uyu,
Güzellik dolu
Bu vatan bizim.
Gece, gündüzü,
Savrulan tozu,
Halısı, bezi,
Bu vatan bizim.
Çayı, bozası,
Tayı, tazısı,
Bal dolu tası,
Bu vatan bizim.
Kanyon, ovalar,
Şirin adalar,
Dolu sofralar,
Bu vatan bizim.
Tarih ve müze,
Gör geze geze,
Gerek yok söze,
Bu vatan bizim.
Sahiller, koylar,
Çocuklar oynar,
Bayramlar, toylar,
Bu vatan bizim.
Kırkpınar güreş,
Pehlivana eş,
Tepede güneş,
Bu vatan bizim. Devamı iıin tıklayın | Gördüm seni, gördüm katil M. Nihat Malkoç
Vahşi milenyum çağında
Kudüs'te, Zeytin Dağı'nda
Bir yetimin kundağında
Gördüm seni, gördüm katil!
Ellerin kana batmıştı
Kör kurşun cana batmıştı
Yüreğin kine batmıştı
Gördüm seni, gördüm katil!
Karşımızda durmuştun sen
Bir körpeyi vurmuştun sen
Besbelli, kudurmuştun sen
Gördüm seni, gördüm katil!
Gerçekçi ol, hayal kurma!
Akılsız kafanı yorma!
Kanlı üstündeki arma
Gördüm seni, gördüm katil!
Viranesin, viranlıksın
Kanlı katil, tiranlıksın
Gece gibi karanlıksın
Gördüm seni, gördüm katil!
Su değil kan içiyordun
Gök ekinler biçiyordun
Saçmalıklar saçıyordun
Gördüm seni, gördüm katil!
Gökten şarapnel yağarken
Zalim mazlumu boğarken
Üstümüze gün doğarken
Gördüm seni, gördüm katil!
Kulaklar feryada sağır
Taşa dönmüş vicdan, bağır
Seni ebleh, seni sığır!
Gördüm seni, gördüm katil!
Yarınlara kurşun sıktın
Nice hayalleri yıktın
Aradan sıyrıldın, çıktın
Gördüm seni, gördüm katil! Devamı iıin tıklayın | Meçhule hitap Halis Arlıoğlu
Yıllarca hayalinle bekledim hep yolları,
Umut dağın ardında soldurmadım gülleri,
Mecnun gibi çöllerde bir vahâ aradım hep
Ne sevdi ne terk eyledi bu hâlime o sebep.
Yıldız gibi uzaktan bir doğup bir batardı.
Sevgi diye okları can evime atardı.
Hayaliyle avunur göremezdim yüzünü.
Kaç yıl oldu unuttum bulamadım izini.
Hasretiyle geçirdim koca bir elli yılı,
Saçlarına ak düşmüş bükülmüş ince beli.
Bukleli zülüfleri dökülürdü yanağa,
Rüzgâr gibi geçerdi bakınmazdı bu yana.
Umutsuz bir hüzünle bakıyordum peşinden,
Ayağında bir nalın değildi o meşinden.
Eteğinde peştamal başında beyaz örtü,
O salınıp giderken beni alırdı korku.
Yıllar yılı hep böyle yaşadım heyecanı.
En sonunda kavuştuk geçti o gençlik çağı.
Yeşil gözler ok gibi batıyordu kalbime,
Bir melekti o sanki girerdi hayalime.
Çaresizdim gariptim açamazdım derdimi,
Yüreğim titriyordu o aklıma geldi mi.
Bazen dilim tutulur, yâr çıkınca karşıma,
Onulmaz dertler açtı benim garip başıma.
Söner mi bilmiyorum o yıl yanan ateşim,
Şimdi burda duruyor karşımdaki o eşim.
Onbeş gün cezaevi bu aşkın keffareti,
Hacı Sinan camiinde yaşadım sefâleti.
O yıl pamuk pazarında kaldım ramazanında,
Yardım, iyilik gördüm güzel insanlarında.
Yaralı kalbim benim mutlu olmaktı emelim,
Çok acılar bıraktı mâzîde çektiklerim.
Hayalimden gitmiyor o hüzünlü yıllarım,
Hatırlayıp andıkça için için ağlarım.
Bakmayın güldüğüme içim hicran yarası.
Gurbeti çok yaşadım artık yerim burası.
Bayındır çarşısında derbeder gezindim hep,
Kaderim böyle imiş kimse değildir sebep.
Çok zorluklar yaşadım yalnız ve çaresizdim,
Talihin cilvesiyle hayli yerleri gezdim.
O kudret kalemiyle yazılan bu çizgiler,
Silinmiyor çok derin bıraktığı darbeler.
Eşim garip ben garip yaşadık hep muzdarip,
Bu mutlu manzarayı böyle yaptık tedarik.
Gariplik benim mizacım artar günden güne acım,
Bazen sanki yok gibiyim hep rahmete muhtacım. Devamı iıin tıklayın | İki ara bir dere Ahmet Değirmenci
Sakız gibi döner durur ağzımda.
Nice vakittir kan tükürdüm amma...
Delice bir sevda atar göğsümde
Ya Allah diyerek vururdum amma...
Bülbül güle küstü, yuttum dilimi.
Kar düştü dağlara, büktü belimi.
Sam rüzgârı değdi, kırdı dalımı
Gül misali soldum, sarardım amma...
Gökyüzü kararmış, vakit ikindi
Gönlümün karası bitmez bir kindi.
Bir inşirah, birden göğsüme indi
Nedir bu hâl diye sorardım amma... Devamı iıin tıklayın | Duruldum Mahmut Topbaşlı
Nice tılsımlı sözü biriktirdim avuçta
Beyhude savaşlardan kaça kaça duruldum
Cezbeli hülyaları terk ederek bir uçta
Aydınlık ufukları seçe seçe duruldum
Kervanım mıhlanmadan çorak kurak bir yere
Atımı mahmuzladım aşkla sürdüm sefere
Dökülen yıldızları topladım da kaç kere
Yeniden âsumana saça saça duruldum
Aradım ömür boyu yüreğimin dengini
Yücelere çıktıkça buldum kutlu engini
Sevdalara buladım gökkuşağı rengini
Ne ektimse bahçeme biçe biçe duruldum
Adıma mühürlettim aşk mühürlü tapuyu
Sevgi iklimlerinden güçlendirdim yapıyı
Gönül coğrafyam için kilitlenmiş kapıyı
Kırk bir bismillah ile aça aça duruldum
Akıl denen efendi mantığa dizerken ip
Hiçliğin aynasında göründü en berrak dip
Gönlümüm fıtratınca önce sevmeyi sevip
Şiirden kanatlarla uça uça duruldum Devamı iıin tıklayın | Cemre sancıları Mahmut Topbaşlı
Bahar yüreğime adım atınca
Görklü yaylar gibi gerilirim ben
Cemre sancıları başlar aniden
Kış yorgunu yere serilirim ben
Kararsız düşlerim bakmaz mevsime
Havaya düşmeyi özler her gece
İlkyaz umutları yansır resime
Bir müjdeyi sunar yerde bilmece
Omuzlara küskün ipekli çuha
Güz deyince ürker bin bir tuzaktan
Suya ve toprağa düşen yapraklar
Hoyrat parmakları tanır uzaktan
Tutkulara dizgin vurmak hünerse
Ferhat’ın gönlüne tak kelepçeyi
Duyunca kalbinin tutuştuğunu
O yüce makama yaz dilekçeyi
Düşlerime güneş yağsa inceden
Bileylesem cânân için sözümü
Turuncu sabahlar düşse geceden
Çocukların eli sarsa sızımı
Muştular büyütsem avuçlarımda
Altı köşe zulme zincirler vursam
Ceylan gözlerine çeksem sürmeler
Cennet kuşlarını kalbime sorsam Devamı iıin tıklayın | Kaş ve bulut Rıdvan Yıldız
Şiir getirdim gözlerine
Gölgemi çektim sesinden
Aynalar kendi sıkıntısında
Başımı döndürüyor gülüşün
Uzağa gidelim çok uzağa
Yıldızlar tünemiş sulara
Sessizliğimiz bile renkli olsun
Kelimeler sığmazsa şarkılara
Şimdi camlara dağılan akşam
Gözlerin kedersiz şiir şimdi
Zamana gömülü sensiz harfler
İnsan beklemeyi de öğrenir senle Devamı iıin tıklayın | Adam olmaq derdi Vahid Aslan
Bu dünyanın əzəldən,
Namərdi var, mərdi var.
Şüşədən də kövrəyi,
Poladdan da sərti var.
Boşalmağın, dolmağın,
Açılmağın, solmağın,
Qeyri-adi olmağın,
Öz zəruri şərti var.
Ha nazlanıb gülə də,..
Etibar yox gülə də.
Çoxlarının hələ də
Adam olmaq dərdi var. Devamı iıin tıklayın | Günəbaxanlar Vahid Aslan
Təzə çiçəkləyib günəbaxanlar,
Məhləmdə hərəsi bir günəş kimi;
Mənim istəyimdən boy verib onlar,
İçib damla-damla şair eşqimi;
Baxıb göy üzünə gülümsəyirlər,
Hələ balacadı, körpədi onlar;
Görən göy üzünə nə söyləyirlər?!.
Yerlərdən göylərə körpüdü onlar;
Onlar şirə verir arılara da,
Sevgilər ürəkdə bal olsun deyə;
Uşaq gözlərini yumur arada,
Səhərlər nəğmə tək doğulsun deyə; Devamı iıin tıklayın | Büyük camgözlerle yüzen karahindiba Osman Akçay
Bir yıldız düşerken karanlığına paldır güldür,
Yardılar göğsümü.
Yüreğime yeni yollar eklediler,
Tıpkı karanlığa düşen bir yıldızın mevkii gibi
Yeri bomboş kalan aldıkları damarla.
Bir yıldız düşerken karanlığına paldır küldür
Gökyüzünün derin mavisi kaybolmuş farkına vardım.
Beyaz bulutların üstüne çıkıp
Derin kahkahalar arasında kaybolmadan
Gökyüzünü kendi rengine yeniden boyamaktır arzum.
Yeter ki bir fırsat ver!
Yeryüzünden olabildiğince uzaklaşmak için
Bir kartal gibi süzüle süzüle
Everest’ten daha yükseğe çıkacağım.
Oradan okyanusun en derin noktasına atlayıp
Büyük camgözlerle birlikte kıtalararası yüzeceğim.
Rahmetinle yeter ki bir fırsat ver!
Yeryüzü bana göre değil artık.
Nerede bir toprak parçası görsem beni almak istiyor içine,
Nerede bir ağaç görsem ip sallıyor,
Nerede bir uçurum görsem hoş geldin diyor.
İnsanın onurunu tarumar eden hüzün dalgalarından
Göğüs kafesim kırılacak gibi oluyor.
Sonunda karahindiba tohumu misali
Rüzgârın ulaştığı her noktaya zerrelerim dağılıyor.
Her zerremle bulacağım seni,
Yeter ki bir fırsat ver Yâ Rabbi! Devamı iıin tıklayın | Kızılelma İbrahim Durmaz
Kılıç şakırtıları inletir maziyi sessizce derinden
Tuna boylarından nal sesleri akıncı gönüllerinden
Ağlayan tarihtir, öksüz kalmış iman erlerinden
Gözü yolda bekler Kızılelma, döner diye seferinden
Tarihe sığmayan yiğitler nereye gömüldüler
Şehit çocukları şehit değil, şehadete güldüler
Tek dişi kalmış canavarın narına yandık belki
Babalar savaşta şehit, oğullar barışta öldüler... Devamı iıin tıklayın | Nesl-i muazzez Mehmet Emin Armağan
Gözü yaşlı mazlum analar arş-ı alayı titretiyor,
Kara toprağın bağrından naşi Fatihler, Yavuzlar, Selahaddinler:
İlahi muştuyu alayı illiyyinden ümmete tebşir ediyor,
Maziden müstakbele kızılelma sevk-i ilahiyi bekliyor.
Onlar ki ashab-ı suffede rahle-i tedrisat,
Nur-i Peygamberi ile meşbu yürekler ilahî mükâfat.
Kelâmı zülfikar, ef'ali vakur, ahlâkı imtisal,
Cihanın sinesinde zulmet haili envarıyla pâmâl. Devamı iıin tıklayın | Ehl-i gönül Mehmet Emin Armağan
Bir nazarı binlerce devaya seyrangâh,
Fikriyat ve fiiliyat, o dem tecelligâh.
Fatihler ki o dergâhı mualladan nasibdar,
Şafak vakti "Ya Fettah" deyip, ilahî intizar.
O feth-i mübin ile meşmul mamure-i cihan,
Şer-i mübinin meriyeti ile saadet-i bîpâyân. Devamı iıin tıklayın | Bir yıldırım çarptı sanki İstanbula Kemal Çerçibaşı
Bir yıldırım çarptı sanki...
İstanbul'un en yüksek tepesine...
Çamlıca gel söyle sen bana bu sevda kime ne?
Ayrılırsak biz seninle ayrılalım yar...
İstanbul bizi kıskansın neye yarar...
Aslında tek bir gerçek var...
O da yalnız kaldı İstanbul...
Beni asla terketme sen dur...
İstanbul bana bakma...
Niye diye sormayacağım ama...
Sebebi zaten farklı, sen yüksektesin ben alçakta...
Olsun kaderimiz zaten aynı bir masalda…
Yolun açık olsun İstanbul...
Yolcunu sen sağlam yere bağla... Devamı iıin tıklayın | |
|