|
Nereden nereye!..
Peygamber emrini yerine getirip, "dünyanın kilidini" İslâm dünyasına açtığı için "Fatih" unvanlı; krallar valisi mesabesinde kaldığı için "Muhteşem" lâkaplı devlet başkanlarından; "Avrupa ne der?" korkusuyla titreyen sadrazamlara; ve "Avrupa kriterleri" peşinde ömür ve haysiyet tüketen politikacılara...
Bugünkü devlet adamlarının konuşmalarına tahammül edin, göreceksiniz dünyaları, günübirlik basit tartışmalardan ibarettir... Tarih idrakleri, yaşadıkları zaman; mekân görüşleri, seçime katıldıkları yer... Fikirleri, seçime katıldıkları yerin sevdalısı (?) olmaktan; dünya görüşleri, yurt dışından aldıkları telkin ve tesirlerden ibarettir. Tarzları, rakibi kabul ettikleri kişiye karşı bağırıp çağırmak... Vaadleri, sigara paketinin üstünde, sözleri dünde kalır... Sayfalar dolusu programlarının özeti, günü kurtarmaktan ibaret... Şahsiyetlerinin esas maddesi Ziya Gökalp, Tevfik Fikret halitası... Diğer tesirler, yemeğe eklenen tuz, karabiber vesaire gibi.
Bir beyitleri, sözleri, kararları, azimleri bugünlere kadar gelmiş, darbımesel olmuş devlet adamlarını düşünün, bir de bugünküleri... Nereden nereye!.. Everest tepesinden, Lût gölüne!..
Kılavuzlarından biri Gökalp, "Osmanlı Musikisi, Bizans'tan tercüme ve iktibas olunmuştur!" diyor. Hem Türk sanat müziğine iftira ediyor; hem Osmanlı'yı, yani Türk'ün en büyük zuhurunu; Türklüğün dışında sayıyor... Memleketimizde iki musiki varmış; biri ilhamla bizden doğmuş, diğeri taklitle dışardan alınmışmış... Halk müziği yerli, sanat müziği yabancı imiş... Farabî oturmuş, satranç taşını alıp başka bir yere koyar gibi Bizans'tan almış, Osmanlı sarayına koyuvermiş... Köklerimize yabancılaşan saray ve çevresi de, ilhamla kendimizden doğmuş halk müziği varken, "tercüme ve iktibas"la aparılan Bizans müziğini, hay sen çok yaşa Farabî deyip, baş tacı edivermiş: »Devamı |
|
 |
Musikî Necip Fazıl |
Kâinatta her şeyin kendisine göre ses çıkardığı, suyun şırıldadığı, kuşun öttüğü, koyunun melediği, telin inlediği ve göğün gürlediği bir âlemde, perde perde nispet helezonlariyle, mutlak hakikat arayıcılığından başka bir şey olmayan musikîyi, asliyle nasıl inkâr edebiliriz?..
Davut Peygamberin, erkek sesine sıfat olan yakıcı sedasiyle Zebur'u okurken etrafında insanlar ve cinlerden ölenler bulunduğunu biliyoruz. Fakat buna âdi mânasiyle musikî diyemeyiz.
|
|
|
 |
Oluklar çift
Dergi Editörü
|
"Musikî bir silâh da olabiliyormuş. Görünmez mermileriyle gönülleri hedef alıyor, vuruyor ve avlıyor..."
Yukarıdaki cümle, az sonra derginin sayfalarında tamamını okuyacağınız, Ekrem Yılmaz'ın "Musikî ötesi haz" başlıklı yazısından. Yazarımızdan Allah razı olsun, ne kadar doğru bir tespit.
|
|
|
 |
Müzik, kültür kimliği oluşmasında dil kadar önemlidir
Site Editörü
|
azının başında sizlere melodilerini muhtemelen hemen anımsayacağınız birkaç eseri hatırlatacağım. İlki "taleal bedru"... Kendi kendinize bu eseri mırıldandığınızı veya Çağrı filminden aklımıza kazınan hali ile şarkıyı dinlediğinizi düşünün, hangi duygularınız depreşti, Efendimiz mi aklınızda düştü, yoksa Umre hatıralarınız ya da Kâbe'yi ziyaret arzusu mu? İki dakika önce uyuyan bir güvercin gibi olan duygular bir melodi ile nasıl başını kaldırdı, değil mi?
|
|
|
 |
 |
"SALKIM SÖĞÜT SUYA K...
İlkay Coşkun
|
"Salkım Söğüt Suya Küsmüş" Hikâyeci Yazar Fatma Pekşen'in, Otantik Yayınları etiketiyle, Ekim 2021 tarihinde okurlarıyla buluşturduğu öykü kitabı. On beş öykünün yer aldığı kitap, yüz elli iki sayfa hacmindedir. Arka kapak yazısında da dendiği gibi, kış gecelerinde harlanmış soba sıcaklığında buram buram hasret kokan öyküler diyelim biz de. Ama bunların yanında, bir öyküde yer alan annenin çocuğuna oyalanması için cep telefonu vermesi gibi kimi ifadeler, bu günün hikâyelerinden de olduğunun göstergesidir.
Daha &...
|
|
 |
MEHMET AKİFİN RUHANİ...
Halis Arlıoğlu
|
Okuyup yazmaya başladığımdan beri merhum Mehmet Akif’in şiir ve yazıları hayatıma yön vermiştir. Kıymetli şairimizin eserlerinden coşan duyguların gönlümde ve kalbimde hissettiklerimle aynı olması; yazılarımda, mütalaalarımda O’nun mısralarına sıklıkla atıfta bulunmamın başlıca sebebidir.
Bütün millî ve manevî duygularımızı dile getiren, bu uğurda çok acılar ve çileler çeken merhum Serdengeçti, Necip Fazıl, Yahya Kemal gibi yazar ve edebiyatçılarımızın yazılarında, eserlerinde yer alan konular kaynak olarak hep merhum Akif’i gösteriyordu. ...
|
|
 |
Kelebeğin Cesedi
Ahmet Mahir Pekşen
|
Bismillahirrahmanirrahiym. Rabbim seni kurtarmak için tez öldürdü.
Beyaz bulutlar irileşmeye başladı. Gri bulutlar da geldi yanlarına. Sanki onla...
|
|
 |
MÜSLÜMAN MİLLÎ İRADE...
Halis Arlıoğlu
|
Evet, mecazi değil, gerçek mânâda oy “namus”tur, ve kişinin inanç, ahlâk ve karakterinin idealinin, yaşantısının ve zihniyetinin dışa yansıyan aksi, aynasıdır. Ve oy, namus, şeref, haysiyet ve duruş demektir. O yüzden; şahsiyetli, haysiyetli ve izzeti İslâm’a sahip bir kişinin ve oyun, bunların azılı ve amansız düşmanı olanlara gitmesi, onlara destek ve güç vermesi; hıyanetin ihanetin, inançsızlığın, ideal ve faziletsizliğin, şuursuzluğun, hayâsızlığın bir zaferi ve benzer mukaddeslerimizin katlinin, hakaret ve tecavüzlerin müşahhas bir örnekleridir.
» Devamı
|
|
|
 |
Ruh ve Musikî
Kadir Bayrak
|
“Sâf mânâsıyla musiki ve bilhassa insan sesi (semâ), İlâhî tefekkür ve tahassüse hizmet ettiği, sır ve hikmetleri düşündürdüğü nispette helâle, göbek ve nâra attırmaktan ibaret kaldığı çapta da harama kaçar, iki kutuplu bir sanattır ve bu kıstas içinde İslâmîdir.”
(Necip Fazıl, İman ve İslâm Atlası, Musikî, 312)
Ruhun hafızası olur mu…
Hüzün, mutluluk, ayrılık, kavuşma… Bu duyguların en yoğun olduğu ...
|
|
|
|
|