Gurbetin ocağı harlıdır Hızır İrfan Önder
Her akşam kapımı çalar yalnızlık,
Gurbetin ocağı harlıdır anne!..
Hem gecesi uzun hem de gündüzü,
Gurbetin kucağı narlıdır anne!..
Hasret, yüreğime aman vermiyor,
Gözden ırak kaldım, kimse sormuyor,
Kanayan yaramı dostlar sarmıyor,
Gurbetin yolları karlıdır anne!..
Zaman zaman kasvet basar evini!
Yenemezsin cücesini, devini!
Çürütürler iddianı, savını!
Gurbetin sınavı zorludur anne!..
Sıkıştıkça sıkışıyor başımız!
Zehir olur soframızda aşımız!
Hasret çeşmesinden akar yaşımız!
Gurbetin yüreği korludur anne!..
Düşme ey Sükûtî ağyâr eline!
Hiç güvenme sakın, kışın yeline!
Kapılıp gidersin gurbet seline!
Gurbetin ırmağı kirlidir anne!.. Devamı iıin tıklayın | Özür Ahmet Değirmenci
Dört bir yandan sarıp vurunca dertler,
Dua dua huzur ben olamadım.
İnerdi ovaya çakallar, kurtlar…
İmdadına hazır ben olamadım.
Karanlık çöker de bela çıkardı.
Bulutlar bir olup şimşek çakardı;
Düşerdi bir alev topu, yakardı;
Köz değince yağmur ben olamadım...
Gözlerin seylâplar gibi çağlarken,
Feryadın yükselip yürek dağlarken;
Bir gece el açıp medet dilerken;
Bin ay geçti, “Kadir” ben olamadım.
Girift bir bilmece sanki sözlerin,
Bir sadık dost ister, arar gözlerin,
Vefasız rüzgârlar eserken serin;
Fincan fincan hatır ben olamadım
Dualar yollarım her gün, her gece.
Gözyaşın dökülür yağmurdan ince,
Gönlüne onulmaz bir dert girince,
Beklediğin Hızır ben olamadım… Devamı iıin tıklayın | Otuz yıl Ahmet Değirmenci
Derin voltalar,
Beni yaralar.
Ah! şu yaralar,
Durmaz, sızılar.
Nice badire,
Vursa da yere,
Bulur bir çare,
Götürür Pir’e.
Yüreğim yanık.
Divanda sanık,
Yalancı tanık,
İçinde panik.
İpim çekildi.
İçim döküldü.
Aklım takıldı,
Hançer sokuldu.
Gayya kuyusu,
Bulundurmaz su,
Hayat bir pusu,
Yerindedir süsü.
Dünyada gözüm,
Ölümde çözüm.
Sanadır sözüm,
Kavrulur özüm.
Yolların ırak,
Her yanım tuzak.
Aşk, bana yasak,
Hayalin kızak.
Türküm sanadır,
Aşktan yanadır.
Saçım kınadır.
Otuz senedir.
Devamı iıin tıklayın | Muhasebe Cahit Ay
Nârınla oyalan sen, bir sisin ardında dün!
Yarınla avundukça, düne eklendi bugün!
Yarım’ı savundukça, elde kesir kalmadı.
Ömür zevâle döndü, artık tehir kalmadı…
Gözümdeki fer söndü, dizde derman bitiyor,
Gençlik pınarı ile gelen iksir kalmadı.
Benim diyen ben bile, meğer senin lütfunmuş.
Zaman öyle anlattı ki müfessir kalmadı!
Her yel bir yana attı, ne tüyden sıkletmişim.
Boğuldum her sahilde, batmadık kir kalmadı.
“Ne istersin” değil de Sultan’ın kapısında
Derlerse “Ne getirdin”; evvel-ahir kalmadı!
Hâk diyecek şairdin hani sen, sözümona?
Ne diye yavaş yavaş dilde tesir kalmadı?
Nerde gözündeki yaş? Nerde nefs ile savaş?
Gün be gün öldürdüğün kalpte zikir kalmadı.
Bir sisin ardında dün, oyalan sen nârınla,
Düne eklendi bugün, avundukça yarınla!.. Devamı iıin tıklayın | Anlaşma teklifi Cahit Ay
Cayalı çok oldu, hayâllerinden…
İkide bir girme, düşümü bırak!
Sıkıştırıp durma her bir yerinden
Bir nefeslik olsun, döşümü bırak…
Çetin dünya, hep bağladı kolumu.
Umduğuna erdirmedi yolumu.
Bin parçaya böldü zaten gönlümü,
Sen de gazaplanma, hışımı bırak…
Tehdit değil, öğüt say bu ihtarı:
Orada kal, terk etme o diyarı.
Sen sevinçle karşılarken baharı,
Sürdüreyim ben de kışımı, bırak…
Eski hesapları niye deşelim?
Bak bu böyle gitmez, gel anlaşalım!
Bundan sonrasında ben adım adım
Elbet sürüklerim nâ’şımı, bırak!
Elim sende deyip, el etme artık.
Masaldan masala gel etme, artık.
Kerevet mi kaldı; del’etme artık!
Çocukluğum, artık peşimi bırak… Devamı iıin tıklayın | Nev gazel Bekir Oğuzbaşaran
Yeryüzünün en garip kulu benim
Öksüzü, yetimi ve dulu benim.
Yaradan’dan başka dayanağım yok
Hiç mezun vermeyen okulu benim.
Yedi milyarı aşkın insan içinde
Say herkes sağlam, tek defolu benim.
Yetmiş beş yaşında bir sabî gibi
Yüzü buruşuk, gözü sulu benim.
Bütün günahkârların çiğnediği
Çakıl taşlı, dikenli yolu benim.
Topraktan rahmet, bereket fışkırtan
Rüzgâr, bulut, yağmur, kar, dolu benim.
Sanat-edebiyat dâvâlarının
İlk mahkemesi, karakolu benim.
Varlıklı, atlastan döşekte yatsın
Yoksulun altındaki çulu benim.
Yeryüzünün en garip kulu benim
Öksüzü, yetimi ve dulu benim. Devamı iıin tıklayın | Çocuğum İbrahim Durmaz
Kamyonların şirket değiştirdiği
Bir dünyada yaşamak
Hayaller üstüne hayal kurabilmek savaşıdır
Ve yeniden işe başlamak
Köroğlu dağlarından, Çamlıbellerden
Sessiz sedalı çığlıklar duyabilmek işidir
Unutulmuş aslan yeleli öfkeler boyu
Ala kanlara bulanmış sevda aramak
Gene de bir boşluğun tükenişidir
Anılar yüreğin ortasına çekildiğinde
Çelik kaosları eskilerle eritmek
Prangalıların en soylu direnişidir
Bir gül destanı yoğurup gönüllerde
Yürümek üstüne yürümek
Yüreğin yağmurlara bilenişidir
Milyonlarca yalnızlık katarında
Bir gönlü çokluğa asi kılmak
Yalnızlığın yiğitliğe yükselişidir
Sen çocuğum büyürsen bir gün
Bil ki arsız paletlerden selâm almak
Muştunun zaferi yenilginin yenilişidir. Devamı iıin tıklayın | |
|