Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1826 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Molla Kasım şiiri üzerine tefekkür
Gönüldaş

  Sayı: 110 -

İslâmî dönemde şiirlere başlık konmadığı malûmdur. O devrin şiirlerine verilen isimler, günümüz idrakinin mahsulüdür. Bazılarına verilen isimlerde, millî ittifak hâsıl olmuştur. Dağlar (Köroğlu) ve Elif (Karacaoğlan) gibi... Yunus’un “gelir” redifli, sigaya çekileceğine işaret eden şiiri de “Molla Kasım şiiri” olarak hafızalarımızda yer almıştır. Türk irfanı bu muhteşem şiire; “Molla” veya “Kasım” veya “Molla Kasım” veya sigaya çekilmeyi ifade eden bir isim değil, “Molla Kasım şiiri” demek edep ve inceliğini göstermiştir.

Tarihe mühim bir not düşen, tasavvufa şaşı bakanları şaşırtan ve düşündüren bu muhteşem eser için şerhler yazılmalı, tahliller yapılmalı; tezler, ödevler verilmeliydi. Ama sadece dar çevrelerde Yunus’un sırat köprüsü, cennet, cehennem hakkında söyledikleri üzerine, uç noktalara kayan kısır tartışmalar yapıldı.

Şerh bir seviyedir, tahlil de öyle… Ama tefekkür kademe kademe olabilir ve bu kademelerden birinde yer alınabilir. Bu sebeple yazıma, “Molla Kasım şiiri üzerine tefekkür” başlığını koydum.

7 beyitlik (Yunus’un tarzına göre 14 kıtalık da denebilir) şiir, yanında bulunmayan birinden bahisle başlıyor… Birine “ün etmek” istiyor. Bugün de kullanılan “ünlemek” uzaktaki kişiye olur. Yunus, ‘dervişim diyene söylüyorum’ demiyor, “ün edesim geldi” diyor. Desem mi, demesem mi; desem iyi olacak... Dervişim diyen uzaktaki kişiye ün etmeyi arzuluyor. Onu “tanıyuben/tanıyıp”, zaman yolculuğunda bulup, şiirini duyurmak istiyor. Dervişlik iddia eden birine “varup yetmeyi” yani ulaşmayı umuyor; bu işi de “şimdiden” yani şiir, sığ idrakin eline geçmeden yapıyor. Peşin peşin... Umulur ki, bu şiirden haberdar olur. İlerde karşılaşmaları mukadder olan kişiye, “şimdiden” yani şiirini yazdığı zamandan, onun okuyacağı zamana seslenmek istiyor. Sadece seslenmek değil, hızlıca gidip ona yetişmek emelinde... Zamanda yolculuk... Kendisi değilse bile şiiri ile... Bu; şevkle, heyecanla hasreti çekilen bir vuslat değil... “Eve dervişler geldi” şiirindeki coşkuyu, sevinci, heyecanı hatırlayalım... “Feda olsun canımız eve dervişler geldi!”… “Üzerinde türlü otlar bitenler / Ne söylerler ne bir haber verirler” hüznü de yok. Bu şiire ise mesafeli bir hitapla başlıyor “dervişim diyene”... Zerre kadar hakaret yok ama kırgınlık, güceniklik muhakkak... Onun için doğrudan ona hitap etmiyor, kendisine yakıştırdığı, Yunus’a ise lâyık görmediği vasıfla uzaktan âdetâ el sallıyor... “Ün ediyorum” demiyor. Öyle olsa bir dostla yakın temas kurar gibi olacak. Hattâ “ün edesim geldi” bile de demiyor; “Ün edesim gelir” diyor... Onu muhatap kabul etmeden... Dilbiliminde “geniş zaman” diye ifade edilen fiille, ün etmeyi tahayyül ediyor. Hem şiiri yazdığı zamanı, hem Molla Kasım’ın okuduğu zamanı ifade eden fiille; “gelir” diyor. Dün kendisine çok çektiren dervişim diyene, şiiriyle meramını anlatmak istiyor... “Şimdiden”... “Tanıyuban şimdiden varup yetesim gelir.” Yarın bu mısraları okuyabilmesini ümit ve temenni ediyorum.

İlk 6 beyitteki kafiyeler (7 tane) dilek kipi... Dilek kipleri, gelecek zamanlı fiillerden farklı bir gelecek ifade ederler... Gelecek için ümidi, hayali, temenniyi, isteği, arzuyu ifade ederler... Kişi doğrudan yapmıyor, tahayyülünün gerçek olmasını diliyor.

Sırat köprüsü üstüne evler yapma isteği; kabaca ve hoyratça ‘senin nasıl geçerim diye tir tir titrediğin bu sırat köprüsü var ya; üstüne ben evler yaparım. İstersem hızlıca geçerim, istersem bir süre kalır ondan sonra geçerim’ iddiası değil… Evet, “Sırat kıldan incedir, kılıçtan keskincedir”... Ömür, doğarken aldığımız ilk nefesle, ölürken verdiğimiz son nefes arasındaki “an”... “Şol göz yumup açmış gibi”… Buna rağmen Rabbim izin verdi de ne evler kondurduk yeryüzüne… Şimşek gibi geçmeyi umduğum sırat köprüsünden Rabbimin uygun gördüğü sürede geçerim inşallah… Hoyratça ve kabaca iddia, “yaparım, yapabilirim” fiillerini kullanmayı gerektirir. Dünyadan “şol yel esip geçmiş gibi” geçip gittiğimiz gibi, sırat köprüsünü de öyle geçmeyi ümit, temenni ve hayal ediyorum mânâsına “üstüne evler yapasım gelir”... “Yaparım” değil, “yapasım”…İrademle dilemek mânâsına “geldi” bile değil, mahcup “yapasım gelir”... Dua bile diyebiliriz. Nasıl evlerimizde rahat ediyorsak, sırat köprüsü üzerinde de rahat olmayı temenni eden, kuvvetle ümit eden dua…

Üçüncü, dördüncü ve beşinci beyitlerde, iman edenin, günahlarının cezasını çektikten sonra cennete gideceği inancı dile getiriliyor. Molla Kasım’a, cehennemde arındıktan sonra cennete gidilebileceğini gözardı ediyorsun diye ima ile sitem ediliyor.

Beşinci beyitte… Cennete “varma” ve cennette Hakkı “görme” iştiyakı kuvvetle ifade ediliyor. İnsan sevincini sarılarak yakınları ile paylaşmak ister. Cennete kavuşunca huri ve gılmanlarla bir bir kucaklaşmayı istiyor. Dikkat buyurunuz; bu isteği yine dilek kipi ile “koçasım” diye temenni olarak ifade ettiği halde cennete varmayı “varayım” ve Hakk’ı görmeyi “göreyim” diye ifade ediyor (istek kipi). “Varasım gelir” ve “göresim gelir” demiyor. Yunus ne zaman ne diyeceğini biliyor.

Son beyitte bizzat Molla Kasım’a, baştan beri muhatap kabul etmediği Molla Kasım’a ismiyle ve sıfatıyla birden hitap ediyor. Tavır da, üslûp da, kafiye şekli de değişti. Şimdi hesaplaşma zamanı… Âdetâ geçmiş zamandan gözlerinin ta içine bakıyor. Şiirleri üzerinde bir tasarrufta bulunulacağını ve böylece sigaya çekileceğini “şimdiden” ölmeden önce, şiirin yazıldığı zamandan haber veriyor. Bunu kimin yapacağını da… Yunus öyle bir gözlerinin içine bakıyor ki… 6 beyitte 7 kafiyeli kelime kip olduğu halde, son beyitte kafiyeli kelime isim… Hem de Yunusun “eğri büğrü söylediğini” iddia eden, dervişim diyen kişinin ismi… Adıyla ve sıfatıyla: “Molla Kasım”… Devrinin bir aydını olarak, şiirdeki imaları, kelimelerin tasnifini ve kafiyelenişteki inceliği, takınılan tavrı, değişen üslûbu gayet iyi bilecek durumda. Zararlı olduklarından öylesine emin ki, okumadan yırtıp sayfaları havaya savuruyor, toprağa gömüyor, denize fırlatıyor… Rivayete göre iki bin şiir okunmadan heba ediliyor. Nihayet birini okumak aklına düşüyor… Aklına düşürülüyor. Okuyunca, iyi niyetli ama derinlikten mahrum Molla Kasım’ın aklı başından gidiyor, dehşete düşüyor. Daha doğrusu aklı başına geliyor. Şiirleri havaya savurduğu, toprağa gömdüğü denize fırlattığı için pişman oluyor… Kalan şiirleri zaptediyor. Belki saçtıklarından kurtarabildikleri de olmuştur. Bir rivayete göre, şiirleri okuyor, bu caiz değil, bu küfür, bu haram, bu günah vesaire diyerek üç bin şiiri yok ediyor.

Molla Kasım İslâm’a aykırı olduğunu zannettiği şiirleri yırtıp havaya, suya atıyor, toprağa gömüyor… Kendisinin ikaz edildiğini idrak ettikten sonraki şiirler bize kalıyor. Menkıbenin gerçekle ne kadar mutabık olduğunu, bu muhteşem şiirde gördüğümüz gibi Yunus’un başka şiirlerinden de anlayabilir miyiz? Üzerinde durmaya değer


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Arabeske Methiye... - Sayı 117
Molla Kasım şiiri üzerine... - Sayı 110
Türk birliği... - Sayı 107
İşte bu!..... - Sayı 104
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (125):
Çocuk; insanlık zincirinin ebediyet halkası...

Son Eklenen Yorumlardan
 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer


Marksizm’in, her şeyin cevabını veremediği, “ilk insanı ve tabiatı kim yarattı” sorusuna “bunu ortaya atmakla tabiatı ve insanı yok farz etmiş oluyorsun. Bundan vazgeçersen, bu soruyu sormaktan da vazgeçersin” demesinden(diye karşılık vermesinden) anlaşılmaktadır. Ancak her şeyin cevabını verebilecek bir kriteryuma sahip olan “benim düzenimi kabul et, kurtulursun!” deme hakkına sahiptir.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Ana baş tacı olmalıdır
Dervişan bohçası III
Annelerin zaferi
Hayatın merkezi anneler
İddiamıza arşivimiz delildir


Ali Erdal - Annelerin zaferi
Ali Erdal - Yolculuk
Ali Erdal - Kardelen’in 35. topl...
Kadir Bayrak - Anneme...
Bedran Yoldaş - Kelimelerin dansı aş...
Ekrem Yılmaz - Ana güç
Ekrem Yılmaz - Esip geçen ömürmüş
Ekrem Yılmaz - Aşk ile
Dergi Editörü - İddiamıza arşivimiz ...
Site Editörü - Hayatın merkezi anne...
Necip Fazıl - Şiirlerim ve şairliğ...
Necdet Uçak - Deme
Necdet Uçak - İster ağla istersen ...
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Mustafa Büyükgüner - Gazzeye ağıt
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Analar baş tacımızdı...
M. Nihat Malkoç - En sıcak sözcüktür a...
Hızır İrfan Önder - Bir anne arıyorum ac...
Ayhan Aslan - Toprak
Ayhan Aslan - Vuslat
Olgun Albayrak - Aşkın tarihi
Mehmet Balcı - Trabzon’dan üç portr...
Mehmet Balcı - Bizdedir
Mehmet Balcı - Ağıt
Hasan Tülüceoğlu - Göbeklitepe’de Hz. İ...
Ahmet Çelebi - Efendim
Kubilay Ertekin - Putlar ve putperestl...
Halis Arlıoğlu - Şaşırmadık
Murat Yaramaz - Anne duası
Gözlemci - Hadiselere bakış
Muammer Zeki Aygur - Hani nerede
İsmail Güçtaş - Demokrasi
İsmail Güçtaş - Örümcek ağı
Cemal Karsavan - Mutluluğumsun her za...
Heybet Akdoğan - Bu kaybedişler bizi ...
Ayşe Yaz - Sivil itaatsizlik
Servane DAĞTUMAS - Modern Azerbaycan ed...
Yaşar Akyay - Ana baş tacı olmalıd...
İbrahim Durmaz - Annem
İbrahim Durmaz - Anne
Turgut Yörükoğlu - Dervişan bohçası III
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15717690
 Bugün : 823
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 656096
 Bugün : 9
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 1079
 124. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim