Kardelen'in 124. sayı konusu "Annelerimiz" olarak seçilince, "ne çok annem var" diye düşündüm. Aslında "ne çok anne dediğim hanım var" demelisin diyebilirsiniz. Ama onlar, evlâtlarını seven rahmet yüklü bulutlar, sıradan hanımlar değil. Ve lâf olsun diye anne demiyorum.
üBaşta annem, anneciğim!.. Her sıfatın üstünde. Her sıfat söner, annenin anneliğin mânâsı önünde ve anne tek başına hepsini ifade eder! Meseleyi şahsîleştirme kaygısı taşımasa neler neler yazar kalemim! Ama hiç olmazsa Yunus'un ve annemin hakkını bir nebzecik olsun ifade etmeliyim. Ümmî anneciğimden öğrendik Türk'ün olmazsa olmazını, vaz geçilmezini; Yunus'u. Ve sevdiğini nefsine tercih etmeyi. Meselâ. Bayramlarda babamın akrabalarına ziyareti ağırdan alıp geciktirdiğimiz zaman -gitmemek söz konusu bile olamaz- bize şiddetle kızar ve hemen gitmemizi emrederdi. "Babanız duymasın". Terlik fırlatmaz, ilenmez, "Anneniz olmayacağım" demez. Dilinde Yunus'tan bir kaç mısra. Çok bilinen bir hadis, bir atasözü. Onun akrabalarını ihmal etmişsek bize gücenir, yüzümüze bakmaz, azarlamaz; ama hiçbir hizmetimizi aksatmaz. Bizim anlamamızı bekler. Yine de harekete geçmezsek bizi tedip eder: Akrabaya yakınlık emreden sözleri hatırlatır. Sevdiklerimizi nefsimize tercih etmek... Annemde gördük ve onunla birlikte sevdik.
Birbirinden şefkatli, sevgi dolu üç sütanne.
Amcamın hanımı: Cicianne.
Dedemin kardeşinin hanımı: Hamma (hanımanne).
Dedemin kardeşinin gelini Selime Anne. »Devamı
Şairliğim on iki yaşımda başladı.
Bahanesi tuhaftır:
Annem hastahanedeydi. Ziyaretine gitmiştim. Beyaz yatak örtüsünde, siyah kaplı, küçük ve eski bir defter. Bitişikte yatan veremli genç kızın şiirleri varmış defterde. Haberi veren annem, bir ân gözlerimin içini tarayıp:
Ana başa tâc imiş
Her derde ilaç imiş
Bir evlat pîr olsa da
Anaya muhtaç imiş
(Yunus)
Mücerret insan. Varlıklar içinde en mükemmel yaratılan olmakla birlikte, kudreti, yaratılışta tayin edildiği kadar, aciz. Ne kadar debdebe, ihtişam içinde olsa da gücü sınırlı.
On yıldan fazla olmuştur, havaların soğuk olduğu bir dönemdi, kombimiz arızalandı. Parçaydı, tamirdi derken bir iki gün arızalı kaldı, haliyle o birkaç gün ev biraz soğuk oldu. Annemle telefon konuşmalarımızda sürekli kombiyi soruyordu, düzeldi mi, ısınıyor musunuz diye. Gayet normal sorular. » Devamı
Bilimsellik adına batının bir öğretisi olarak hepimize daha ilkokulda iken fenbilgisi kitaplarında insanın başlangıçta ilkel olduğu, konuşamadığı, birbirleriyle işaretle anlaştığı, giysilerinin olmadığı, mağaralarda ve ağaç» Devamı>
Gönüldaşlar, geçen toplantımızda zamanın ruhu demiştik. Düşünmeye devam edelim.
Allah, her yarattığına, o mahlûkuna has kabiliyetler ve imkânlar da veriyor. Fil şöyle, karınca böyle… Demir sert, pamuk yumuşak vs… Bu kabiliyet ve imkânların kullanılması veya kullanılmaması yeni şartlar ortaya çıkarıyor. Sebepler yeni sonuçlar meydana getiriyor…
Meselâ gündeme gülle gibi düşen Bolu’daki otel yangını pek çok şeyi değiştiriyor. Yeni bakış, yeni algı, yeni hisler, ye...
Yazarlarımızdan Fatma Pekşen’in hikâyeleri tez çalışmasına konu oldu. Bursa Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı öğrencisi Burcu Katrancı, “FATMA PEKŞEN’İN HİKÂYELERİNDE YAPI VE TEMA” konulu yüksek lisans tezi hazırladı. Tez, Prof. Dr. Nesrin Karaca’nın danışmanlığında yürütülüyor. Hikâyelerini zevkle okuduğumuz yazarımız, hikâyeleri hakkı...
Başlığa bakarak içteki siyasî kurum ve ideoloji sahipleri alınıp gocunmasınlar. Maksadım genelde ve dünyadaki kanlı ve canlı putların, putperestlerin insanlığa yaptığı zulüm ve vahşetleri dile getirmektir. Aslında tarihe geçmiş olan ya da tarihte belirtilen Lat, Menat, Hubel, Nemrut, Firavun, Buda gibi asırlar önceden yaşatılan, o dönem halkı tarafından tapınılan putlar; bugünkülerin yaptığı vahşetler yanında hiç kalır. Çünkü onlar taştan, demirden ve başka cisimlerden insanlar tarafından yapılan sonra da tapınılan basit cisimlerdi. Bu cisimler zulmetmiyor, onlar ilâh ka...
Hâkimiyet kayıt ve şartla Anayasa Mahkemesi’nin mi?..
(Kardelen; 13; Mart 1997)
ACIYORUM
Bir takım kimselerin, yetkilerini aşarak, kanun dışı teşkilâtlar kurduğu ve kanun dışı faaliyetlerde bulunduğu artık kimsenin yok diyemeyeceği bir gerçek halinde ortaya çıktı.
Bunlar, başlangıçta en azından, kanunların kötülerle ve kötülükle mücadelede yetersiz kaldığını düşünüyor.
Böyle örgütlere karşı çıkanlar da, gizli ve kanun dışı teşkilât kurulacağına falan falan kanunlara ve filân filân mekanizmalara dayanarak şöyle şöyle mücadele mümkündür, demiyorlar...
Öyleyse...
Ya bu ülkede kanunlar ve işleyen mekanizma yetersizdir... Ya devleti idare edenler...
Bu işin (ya)sı, (ma)sı yok... Hem kanunlar ve işleyen mekanizma, hem idareciler yetersiz...