Putlar ve putperestler Kubilay Ertekin Sayı:
124 -
 Başlığa bakarak içteki siyasî kurum ve ideoloji sahipleri alınıp gocunmasınlar. Maksadım genelde ve dünyadaki kanlı ve canlı putların, putperestlerin insanlığa yaptığı zulüm ve vahşetleri dile getirmektir. Aslında tarihe geçmiş olan ya da tarihte belirtilen Lat, Menat, Hubel, Nemrut, Firavun, Buda gibi asırlar önceden yaşatılan, o dönem halkı tarafından tapınılan putlar; bugünkülerin yaptığı vahşetler yanında hiç kalır. Çünkü onlar taştan, demirden ve başka cisimlerden insanlar tarafından yapılan sonra da tapınılan basit cisimlerdi. Bu cisimler zulmetmiyor, onlar ilâh kabul edilip onlar adına zulmediliyordu. Yani insanlar putları kendi icat ediyor kendileri tapıyordu. Şimdikiler ise siyasî ve şahsî hırsları, kaprisleri ve çıkarları için milyonlara zulmediyor asıp kesmek bir yana canlı canlı toprağa gömüyorlar. Ayrıca icat edilen teknoloji sayesinde bir bombayla binlerce insanı öldürüyorlar. Nitekim M. Akif’in şu ifadeleri ülkeleri kan deryasına döndüren canavarları anlatmaktadır:
“Yoklarım taşları, toprakları: İzler kan izi;
Yurdumun kan kusuyor mosmor uzanmış denizi!”
Bu ifadeleri mağdur ve mazlum Müslümanlarına teşmil edebiliriz.
Peki, kim bunlar? Şefler, liderler, diktatörler... Son yüzyıldan Hitler, Stalin, Mussolini buna örnek verilebilir. Bunların kopyaları olan Saddam, Nasır, Enver Sedad, Hafız Esad ve oğlu, Netanyahu gibi cani katiller de eklenebilir. Yani bunlar kanlı ve canlı varlıklardır. İşte bunları putlaştıran kesimler de din iman yoksulu feraset ve basireti olmayan insan şeklindeki putperestlerdir. Unutulmaması gereken bir gerçek şudur: İslâm dini putların ve putperestliğin dünya yüzünden kaldırılması için gönderilmiştir. Nitekim tarih kitaplarında Kâbe’de 360 put olduğu yazılmaktadır. İşte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) putların ve putperestliğin kaldırılması için hayatını ortaya koymuş, kısa zamanda onların yok edildiği gibi dünyanın dört bucağına İslâmiyet’i götürmüştür. Nitekim cehaletin verdiği sonuç insanlar bazı cisimleri putlaştırdığı gibi çakıl taşına, deve sidiğine, yılana çıyana tapacak kadar insanlık zîr u zeber edilmiştir. Hattâ sahabeden birisinin şöyle dediği ifade edilmiştir: “Biz hurmadan put yapar sefere gittiğimizde ona tapar, azığımız bittiğinde de onu yerdik.” Üstelik putlar ve putperestler helâlın, hayânın, diğer faziletlerin düşmanı olduğu için haramı, soygunu, vurgunu, hayâsızlığı ve haydutluğu teşvik eder, ülkelerde haramzadelerin yetiştirilmesine vesile olur. Nitekim savcıların soruşturmasına göre ve kendi içlerindekilerin şikâyeti sonucu Âsitane’nin (İstanbul) başındaki şehremini denilen zat 120-130 civarındaki yandaşlarıyla koca bir soygun, vurgun, rüşvet, hırsızlık, irtikâp gibi iğrençliklerle adeta bir imparatorluk kurmuş. Dünyada namuslu, şerefli bir insan ve topluluk bu haramzadeliğin yani soygunun, vurgunun, haydut ve haytalığın irtikâp ve hırsızlığın meşru bir yol olduğunu iddia etmez ve asla savunmaz. İşledikleri bu yolsuzlukların gizlenmesi için haramla, yalanla mülevves bir çapulcular grubunu ayaklandırdılar ve ülkeyi talan ettiler. Merhum M. Akif bu zihniyettekileri şöyle tarif ediyor:
“Ne Hudâ korkusu bilmiş, ne utanmış ebedî,
Güç okur, hiç yazamaz bir sürü hırsız çetesi…
Hani can sağlığıdır doğrusu bundan ötesi!
… Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!”
Bu hırsız çetesi ve sırtlan kümesi basındaki haberlere göre 160 polisimizi yaralamış, hattâ yanıcı maddeyle birisini yakmış, bir diğerini baltayla linç etmiştir. İnanç ve millî irade düşmanı olan bu zihniyetin tekrar canlanıp cüret kazanmasına iki zümre sebep olmuştur. Birincisi Ak Parti döneminde hasbelkader önemli mevkiler işgal eden umut sömürücülerin Tayyip Erdoğan’a olan kin ve nefreti sonucu saf değiştirmesi ve onlara yardım ve yataklık yapmaları ile kendilerini muhafazakâr olan ve olmayan şeklinde Müslüman tesmiye eden gürûhun ekonomik kriz bahanesiyle siyasî hayatlarını 80-90 yıldan beri İslâm’la mücadeleye hasreden kesimin safına geçmiş olmalarıdır. Nitekim adamlar daha iktidar olmadan ülkede birçok belediyeyi kazandıkları için “Nerede kalmıştık?” diyerek tıpkı 1930-1940 yıllarında Millî Şef döneminde olduğu gibi mabetlerimize saldırmaya başladılar. Örnek Şehzadebaşı Camiin duvarına idrar yapmaları, Caminin bahçesindeki asırlık Müslüman mezarlarını tahrip ve talan etmeleri, Cumhurbaşkanının ailesine küfür etmeleridir. Aslında bu idrarlar o ucube zihniyeti destekleyenlerin suratına yapılmış ve onların mezarları tahrip edilerek yine bu habis zihniyete yardım ve yataklık yapan kesimlerin ailelerine küfür edilmiştir. Sol ideoloji çığırtkanlarının ağırlıkta olduğu belediyelerde lağım patladı. Bu lağımın habis kokusundan yalnız üç kesim rahatsız olmuyor: Bir; Ak Parti kaçkınları, iki; kendine Müslüman denilen ama Müslümanlara ve İslâm’a düşman olanlara yardım ve yataklık edenler, üçüncüsü zaten lağım olan kesimler. Konuyu kaç sefer yazdığımı hatırlamadığım tarihî bir zulüm belgesiyle bitirmek istiyorum.
|