İktidar düşmanları Halis Arlıoğlu Sayı:
101 -
Ne hikmettir bilinmez. Ülke için hiçbir hizmeti olmayan, sürekli problem çıkartan ve bu milletin birliğini-dirliğini dinamitleyenler yine aynı iktidarlar tarafında semirtilip milletin başına belâ edilmektedir. Bunlardaki millî irâde, inanç ve iktidar düşmanlığı, her türlü târif ve tafsîlin üstünde bir vehâmet, vahşet ve barbarlık göstermektedir. En basiti, şahsî- siyâsi ikbal ve ihtirasları için, iç ve dış düşmanla işbirliği yapma onursuzluğunda bulunmalarıdır. Örneği; siyâsî beyanatları ve Batının desteğiyle ülkemizle savaş hâlinde olan ve hâlen günde 3-5 şehidimizin geldiği, PKK başta olmak üzere tüm şer güçlerle işbirliği içinde olmalarıdır. Ama geçmişte ve hâlen ülkenin birliği ve dirliği için çırpınanlar hep aynı kaderi, mahrûmiyetleri paylaşmışlardır. Çok basit bir örnek; o yılların en mağdurları ve baş kahramanları; isimsiz nice ilim ve fikir adamlarının yanında Süleyman Efendi, Gönenli M. Efendi, M. Z. Kotku ve benzerleriyle pek çok çok kimselerin, cumhurbaşkanı dâhil, mevcut kadroda ve daha öncekiler üzerinde çok büyük emekleri vardır ve genelde hepsi onların eseridir. Ayrıca sayısız insanımız gibi rejimin mağduru olan ve hâlen hayatta bulunan muhterem M. Ş. Eygi beyin bu konularda hayli bilgi ve birikimi vardır. (Bu yazı tashih edilirken, rahmetli oldu. Allah rahmet eylesin) Umarım bunları hâtıralarında yazmıştır. Çünkü (dînin îmâ) ile bile anlatılmasının yasak olduğu öyle bir dönemde bu kimselerin hizmetlerini unutanlar azîm bir nankörlük etmiş olurlar. Ne yazık ki CHP, halka yaptığı bunca zulmün, vahşet ve denaetin, inanç düşmanlığının, câmi kıyımlarının mücrimi olduğu halde gerekli bir müeyyideye uğrayıp hiçbir zaman bedel ödememiştir. O yüzden her zaman şirret, her zaman yüzsüz ve saldırgandır. Ayrıca bu seçim o zihniyetin hiç değişmeyen yüzünü bir kere daha göstermiştir. O da şudur;
“Asrın yeni bir umdesi var, Hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
Geçmez ele bir pâye, kavuk sallamayınca…
Kürs-i liyâkat pezevenk, puşt olanındır.” (Neyzen Tevfik)
Yazarlar içinde ise herkesin bildiği gibi, Merhum N. Fâzıl ve Serden Geçti’nin meşhur zindan hayatları ve benzeri kimselerin uğradığı haksızlıklar, mâruz kaldığı zulümler bunun en acı örnekleridir. Özellikle onun, Üstat’la birlikte derginin kapağındaki saçı-başı dağınık heybetli bir şekilde polis ve jandarmalar eşliğinde cezâevine götürülüş resmini (956) görünce 16-17 yaşımda olmama rağmen, içime sebebini bilmediğim garip bir hicran ve acı çökerdi. Hâlâ da o hüznü yaşıyorum. Din görevlileri ise zâten baştan suçlu (!) ve topyekûn rejim düşmanı olarak görülüyor, (sarıkları yılan şeklinde)tasvir ediliyordu. Öyle ki sağcı (!) partinin bir bakanı bile Diyânet işleri başkanı için şunu söylemişti. “Diyânet İşleri Başkanı da kim oluyor, onun kadastro memurundan ne farkı var?” diyerek onu aşağılamış ve hakârette bulunma seviyesizliğini göstermişti. Şimdi Diyanet İşleri Başkanımızın her gittiği yerde Cumhurbaşkanı ile birlikte olduğuna bakıp da sakın geçmişte de böyle idi zehâbına kapılmayın… İşte böyle bir dönemden sonra merhum O. Yüksel Serdengeçti ile Konya-Cihanbeyli Yeni câmiinde (961)onun müezzinliği ile birlikte namaz kılmış ve kendi eliyle dergisine 6 aylık için 6 tl. abone yapmıştı. Oraya milletvekili olmak ve kendini tanıtmak için geldiğini söylemişti. Yine komünist çetelerin şehit ettiği merhum Kemâl Fedâi Coşkuner ile İzmir’de bizzat yazıhânesinde tanışıp dergiye abone olmuş ve birkaç tâne de yazım çıkmıştı… Daha sonraları ise değişik mahallî gazetelerde ve Kuşadası-Hisar’da, yine Kuşadası-Halkın Sesi’nde Tokat-Hür Söz’de, Bilecik-Sakarya’da; Ayrıca yayın hayâtına girdiğinden beri bu dâvânın hasbî yolcusu olan sevgili Kardelen ve benzeri yayınları tâkip etmeye çalışıyorum…
On yıla yakında ulusal basın olan Akit’te bu hakîrin ‘Okurun Sesi’ sayfasında yazıları çıkmaktadır. Yayınlanmadık 350 şiir denemeleri ve yine yayınlanıp-yayınlanmayan 8 cilt bilgisayar çıktıları ile 330 sayfalık “Tasvîri ahlâk” kitabının kısmen günümüz diline aktarılması gibi çalışmalarda bulundum. Tabii maddî imkânsızlıklardan hiç birini kitaplaştıramadım. Kısaca yıllar sonra ve 80 küsur yaşıma rağmen, bir ot ve hayvan gibi yaşamadığıma, bu kutlu kervanda basit bir (hergele çobanı) olarak bulunmamızı ve bizim de fâsık ve bozgunculara, millî irâde ve inanç düşmanlarına karşı bir taş atmamızı bahşeden Cenâbu Hakka sayısız hamd ve şükürler ediyorum. Çünkü dînince dinlenesi Çetin Altan ve benzerleri bu milletin inançlı kesimine ölünceye kadar “TAŞ” atmışlardı.
Bütün bunları kendimi anlatmaktan ziyâde, ülkenin nerden-nereye geldiğini ve içinde bulunduğumuz hürriyet ortamının kıymetini çok iyi bilmemiz ve her Müslüman’ın var gücüyle bu uğurda çalışması gerektiğini anlatmak için yazıyorum. Ayrıca hiçbir okula gitmeden çâresiz ve imkânsızlık içindeki bir kimsenin neler yapabileceğini ve özellikle böyle bir iktidar döneminde dahi karşı cephenin nasıl çalıştığı bu seçimlerde görüldü ve görülmektedir… Koskoca başkentlerin onca yatırım ve hizmetlere rağmen bir nankörlük ve kıskançlık uğruna, ihmal ve ihânet yüzünden nasıl kaybedildiği bilinmektedir. Kim tarafından yapılırsa yapılsın. İyilik ve hizmetleri inkâr, en büyük nankörlük ve soysuzluktur. Eskiden CHP, milleti inancından koparmak için câmileri kapatmak, ahır-samanlık ve bar-pavyon yapıp (Lise 2. ders kitaplarında İslâmî inançların tümüne “Bunların hepsi bittabi, sonradan uydurulmuş masallar, hikâyeler ve ritüellerdir” (hâşâ) şeklinde S. 85 Yavuz Bahadıroğlu. CHP iktidârında satılık câmiler ve din konusu. 6/4/2019 Akit) Ayrıca “On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan” efsânesiyle Marksist bir gençliği kullanarak, darbecilerle iktidarları gasp etmeye çalışırlardı. Şimdi de mâlum zihniyetle, PKK-DHKP-C ve din düşmanı din baronu olan FETO ve benzeri hâinlerle işi kotarmaya çalışıyorlar. Burada en önemli görev; yıllarca o zihniyet tarafından mağdur edilen, haksızlığa uğrayan, ikinci sınıf muamelesi gören ve mâzidekileri unutma gafletinde bulunmayan tüm inançlı kesime düşmektedir. Üstelik bunu yapmak o kadar zor da değildir. Eğer gerçekten şuurlu bir Müslüman ve olayın önemini bilen bir insan isen, seçim dönemlerinde öylesi bir yapıya oy verme gaflet ve dalâletine düşmez, görevini bilirsin. En azından (oyun da bir silah) olduğunu artık anlarsın! Netekim onlar bunu yaptılar ve sonucu aldılar. Ne diyorlardı? “AKP ye Batıda kaybettirip, Doğuda-Kürdistanda kazanacağız!”(Bu yazı yenilenen seçimden önce yazılmıştır) O yüzden, ülkemizde yaşanan hâdiselere inanç ve mukaddesine hakâret yönünden bakarsan ve kendin de bir Müslüman isen durum budur. Merhum Üsdat N. Fâzıl’ın bir târifi vardı.
“Müslüman; Aşksız-dertsiz, çilesiz, enerjisiz, heyecansız, gâyesiz ve şuursuz boş bir konserve kutusu gibi olamaz!” Ama bunu yapman için önce neleri okuyup hangi medyayı tâkip ettiğini ve onların zihniyetini iyi bilmen lâzım. Hâdiseleri sırf parti taassubu ve ırkî yönden değerlendirip Marksist-Leninist=dinsiz ideolojileri savunanların peşlerinde gitmeyerek basîret ve ferâsetini göstermen gerekir. Çünkü bu devirde tek parti ve millî şef dönemindeki gibi; “ASLAN KÖY ve SENİRKENT” fâciası şeklinde zorbalıklar yapılarak, hiç kimsenin kulağından tutulup zorla oraya götürülmüyor. İşte bu açılardan Müslümanların çok uyanık ve basîretli olmaları gerekir. Nitekim merhum M. Âkif;
“Bir baksana gökler uyanık, yer uyanıktır.
Âlem uyanıkken, uyumak maskaralıktır.”
Diyor…
|