Yörükler (3) Halis Arlıoğlu Sayı:
79 - Ocak / Mart 2014
Derbeder bir kesimdir, bu Yörükler ülkede.
Ömürler böyle geçmiş, develerin üstünde..
Ne evi var ne köyü, çadırlarda bir hayat..
Koyun-kuzu peşinde, yaylada-bayırda yat
Yaşanılan o şartlar, dağlara mahkûm etmiş
Farkında olmasa da, çokları yitip gitmiş
Belli değil doğduğu, öldüğü hangi yerdir?
Hem garip-hem çileli, yaşananlar elemdir
Ardıç altında doğar, kıl çadırda büyürler.
Doktor-ebe bilinmez, hastalanıp-ölürler
Beş-on Yörük gelerek-yıkayıp-kefenlerler
Bir garip derviş gibi, dağ başına gömerler.
Dikilir mezarına, isimsiz bir kara taş.
Dağların kurdu-kuşu, onlara olur yoldaş.
Ne ismi var ne cismi, bilinmez kim olduğu.
Yoktur onun bir resmi, hatırlanmaz doğduğu..
Başında kayrak taşı, yoktur ekmeği-aşı.
Çileli bir ömürdür, hiç gülmez garip başı.
Kaderine razıdır. “Harama” bakmaz şaşı.
Bu vakur duruşuyla, direnir zulme karşı
Bir dığan bulgur pilav... Pişirirler yağlıca.
Yufka ekmek yayılır. Dökerler üstüne bolca.
Çoluk-çocuk toplanır. Kaşık çalar ayrana.
Kıl çadırın etrafı. Döner artık bayrama
Niceleri böylece, sessiz gelip-giderler.
İsimsiz bu garipler, o dağları beklerler.
Koyun-keçi güderken, zavallı ölür-gider.
“Yörükçülük böyledir, kaderi buymuş” derler.
Yurdun dört köşesinde, böylesi bekçi çoktur.
Bu garip insanları, arayıp-soran yoktur.
Sonra ordan geçenler, taşına bir bez bağlar.
Bir “ermiş dede olur” kendine konuk dağar.
Böyle geçer asırlar, yürekleri kan ağlar.
Kimi “Fatiha okur” kimisi çaput bağlar.
Benim garip Yörüğüm, olur artık bir “derviş”.
Zâten hayat böyledir, kim aksini söylermiş?.
Bakarsın mezarının, üstü ottan yeşermiş.
Vatanın her yanında, çoktur böylesi “ermiş
Kim olduğu bilinmez, binlerce “yatır” vardır.
Bu yurdun dört tarafı, onlar ile duvardır...
Çevrilmiştir etrafı, mânevî bir sur gibi.
Etkilemez onları, ne boranlar ne tipi..
Kar yağar-yağmur yağar, mezarının üstüne.
Zâten kavuşmuşlardır, onlar artık dostuna.
Çok efsâne yazılmış, başı yüce dağlara.
Bunlar hep anlatılmış, ölülere-sağlara..
Şairler şiir yazmış, romancılar hikâye.
Hepsine vermişler, kendince birer pâye..
Bitsin yeter bu çile, inin artık düzlere.!.
Sizin garip hâliniz, dert oluyor bizlere.
Sen dağları beklerken, şehir haydutla doldu.
O kahraman leventler, hepsi de şehit oldu.
Mâneviyât düşmanı, kan kusturdu millete,
Sizin gibi Yörükler, mahkûmken sefâlete.
Ülkeye sahip çıkın! dağlar yerinde dursun..
Yine isrâr edersen, daha mahrum olursun!.
Sakın “kader”dir deme!, elindedir irâden.
Geçti artık o dönem.. hayat değişti birden..
Belki rızkın ordaydı, ama şimdi her yerde..
Sen bu halde gidersen, vatanın düşer derde.
Her tarafta ihanet, her yer fitneyle dolu..
Düşmanlık açıklandı, bilenmiş kahpe dölü.
Saldırıyor îmâna, hayâsızlar-yüzsüzler!
Dağ başında durulmaz, bu dâvâ sizi gözler..
|