İddiamıza arşivimiz delildir Dergi Editörü Sayı:
124 -
 Ana başa tâc imiş
Her derde ilaç imiş
Bir evlat pîr olsa da
Anaya muhtaç imiş
(Yunus)
Mücerret insan… Varlıklar içinde en mükemmel yaratılan olmakla birlikte, kudreti, yaratılışta tayin edildiği kadar, aciz… Ne kadar debdebe, ihtişam içinde olsa da gücü sınırlı… O kadar ki kralların sarayında dünyaya gelse bir anneye muhtaç. Anne olmasa insanlık bir hiç… Sadece annelerdeki merhamet, geldiği yere, göklere çekiliverse, çok değil bir nesil sonra insan diye varlık kalmayacak. Bu kadar, muhtaç…
Şükür ki, insanı yaratan, onu yalnız bırakmadı, ona anneyi lütfetti… Kardelen, elinizdeki sayıda ilahî bir lütuf olan “anne”yi, anneliği ele aldı. Son birkaç sayıdır baskı maliyetini azaltmak amacıyla olabilecek en az sayfayla yayınlanma gayretimize rağmen bu sayı anneliğin bereketiyle doldu taştı. Mevzu anne olunca kalemlerine ilkbahar coşkusu, hayat gelen ve pek çoğu birden fazla nesir ve şiirle bu sayıda yer almayı arzu eden yazar ve şairlerimize kıymetli eserleri için teşekkür ederiz.
Kardelen, 34 yıl 124 sayıdır, cennetin ayaklarının altına serildiği annelik gibi bizi biz yapan değerleri ele almayı, yapı taşlarımız üzerinde tefekkür etmeyi ve bu değerleri hem bugünün insanına hem de nesillere aktarmayı vazife bildi. İddiamıza arşivimiz delildir. Milletinin tefekkür mükellefiyetini omuzlarına alan Kardelen ve benzerleri, içinden çıktıkları cemiyeti, kötülüklerden uzak orta bir yol üzerinde sabit tutmayı ve onu hem maddede hem mânâda yükseltmeyi hedefledi, hedefliyor. Uzun bir çöl yolculuğunda ağaç gölgesinde gölgelenmek kadar dünyada ömür sürecek insanın yaratılış gayesinden uzaklaşınca nasıl vahşi bir varlığa döndüğünü Filistin’de, Gazze’de, Doğu Türkistan’da ve zulmün hüküm sürdüğü coğrafyalarda dehşetle, hayretle izliyoruz. Bugünkü dünya, içlerinde hakka davet eden toplulukların olmadığı yığınların halini gösterirken bir avuç zalimin iki milyarlık İslâm âlemini nasıl esir aldığını, etkisiz hale getirdiğini ibretlik bir şekilde gözler önüne seriyor.
İki milyarı aşan bir topluluğun biraraya gelse tükürüğüyle boğacağı Yahudi karşısındaki zilletinin temelinde dünya sevgisi ile ölüm korkusunun yattığını Varlığın Sebebi (sav) asırlar öncesinden haber vermişti. Cihadı terketmenin akıbeti de bildirilmişti.
Cihad kavramının, değerlerinden koparılmak için bir asrı aşan zamandır üzerinde sistemli bir çalışma yürütülen bu toprakların insanının ruh dünyasında, zihninde nasıl olumsuz bir etki meydana getiridiğini bilmiyor değiliz. Bu sinsi plânın, propagandanın etkilerini silmek, zihinleri özgürleştirmek için ilk sayılarımızdan itibaren bu devrin cihadının söz ve fikirle olduğunu ısrarla dile getirdik, yeri geldi kapaklarımızdan yüksek sesle haykırdık. Mücadelenin, katarları peşine takmış lokomotif gibi; ekonomiyi, ticareti, eğitimi, savunmayı hayatın bütün alanlarını peşine takan klavye ve mouse ile yani teknoloji üzerinden yürüdüğünü görmemek için kör ve sağır olmak gerekirdi, zira...
Anne, cemiyeti rahminde büyüten, yetiştiren bir öğretmen... Cehaletin babasının Bedir Harbinde ortadan kalkmasına vesile olan karanlıkları aydınlığa çeviren üç kutlu kardeş; Avf, Muaz ve Muaviz (ra)... Ve onları bu amaç için yetiştiren bir kutlu anne; Afrâ Hatun...
Hakkın rızasını her şeyin üstünde gören ve evlatlarını bu düstura göre ve cihad aşkıyla yetiştiren annelere, Afrâ Hatunlara su gibi, hava gibi, ekmek gibi muhtacız.
Dua yerine geçmesi ümidiyle sayımızı arz ediyoruz.
İyi okumalar...
|