Hadiselere bakış Gözlemci Sayı:
124 -
 “DÜNYAYI YUTACAK HALE GELMİŞTİR”
Kardelen kitap okuma faaliyetinin 227. si, Trump’un göreve başladığı, şurayı burayı alacağım diye tutturduğu, işine gelmeyen devletleri ve devletlileri tahkir ettiği zamana isabet etti. Okuduğumuz, Necip Fazıl’ın İdeolocya Örgüsü isimli eserinde Amerika ve Avrupa için bir teşhis var. Yarım yüzyıl önce konmuş bu teşhis; Amerika başkanının güçlülük kibri, Avrupa’nın acz içinde olduğu şu zamanda ayrı bir değer kazanıyor.
Kitap ilk defa 1968’de basılmış. Ondan önce dergilerde parça parça da yayınlanmış. Dergilerdeki yazıları hesaba katmasak bile eserde; yarım asır önceden bir felâkete, hem de “dünyayı yutacak bir felâkete” işaret edildiğini görüyoruz. Bu canavar; söylemde maddeci değil ama eylemde hayata geçirilmiş olarak maddeci, paracı, faydacı, kendi ifadeleri ile “pragmatist”, menfaatçi; hem de kendisinden çok Yahudi menfaati peşinde Amerika... Faydalanmak için yapılan her şey meşrudur… Kitaptaki ilgili kısımları dikkatlerinize sunuyorum:
“Batının, kendi içinden taşırdığı kısımlarla, daha Batıya doğru ve (Yeni Dünya) ismi altında meydana getirdiği bulamaç, yani Amerika, Batıda kaybolmaya başlayan ruh ve âhengin doğurduğu çileye yabancı, bütün hızını madde plânının cümbüşlerinden alan ve henüz buhranını yaşayacak kadar ihtiyarlamamış bir cemiyet ve kemmiyet harikasından ibaret; ve Batının içinde değil, kenarında bir hâdise olarak kalıyor. O sonradan erme, hazırlop tarafından olma, sıhhatini melezlikte bulma, ruh plânında iğdişliğe sığınma ve madde oyuncaklarıyle avunup sırt çevirme tecrübesinin amelî dehâsı, muhteşem hiçlik...” (42)
“… korkunç bir amelî maddecilik âlemi teşekkül etmeye başlamış ve bu âlem şimdi bütün dünyayı yutacak hale gelmiştir. bu yeni dünya dedikleri Amerika’dır” (54)
“Bugün Amerika, bütün iş şubeleriyle, keyfiyeti ikinci plâna alan muazzam bir kemmiyet köpürüşü; Avrupa da, kemmiyete mağlûp hazin bir keyfiyet çöküşü…
Keyfiyet olmadan kemmiyet, milyonların sıfıra darbına müsavidir.” (351)
“(Amerika) … elinde tuttuğu madde vasıtaları ve manivelâları yüzünden itiraz ve mukavemeti imkânsız kılan bir ucuzluk hegemonyası kurmuştur. Artık fikir mahkûm, âlet gâliptir.
Bugün hayatı, aslâ hesabı sorulmaz, sadece hoş ve ızdırapsız geçirilmeye çalışılır bir ilcaîlik menşuru içinden seyreden Amerikalı, maddeye nihaî derecede tasarrufu yüzü suyu hürmetine ihtiyar Avrupa’nın olanca sesini ve iddiasını boğazına düğümlemiş ve kemmiyette nâmütenahi girift bir ucuzluğu atom bombasıyle müdafaa edecek hale gelmiştir.
“Artık yeni bir ruh tepkisinin yeni ve mânevî bir atom çekirdeğini infilâk ettirebilmesi, şimdiki Amerika’yı Fransız ihtilâli başındaki haline ricat ettirmek kadar çetinleşmiştir.
Batının ucuzluğu, bugün Amerika vâkıası ile müeyyidelidir; ve bunun Batı dünyası içinden değiştirilmesi ancak Avrupa’nın gebe bulunduğu yeni bir davranışa bakmaktadır. Batı ölmeyecekse, bu davranış gelecektir.” (54)
Bedbinlik ve ümitsizlik çığlıkları atmaktan başka bir şeye gücü yetmeyen Avrupa fikircileri ve kuyruğu dik tutmaya çalışmaktan başka ellerinden bir şey gelmeyen madde başarıları ile gururlu siyasîleri, korku ve şaşkınlık içinde; bu zamana kadar her şeye ilgisiz ruhçu doğu, gözlerini ovuşturarak olanları anlamaya çalışmakta...
Madde başarılarının akıbetinin serap olduğunu batı; bâtıl ruhçuluğun hiçlik olduğunu doğu anlasın; anlayacak!
PARLAYAN YILDIZA NE OLDU?
Manzara-yı umumiye demiştik ya… CHP’nin parlayan yıldızı E. İmamoğlu yönünden bakalım manzaraya…
Adalet huzuruna çıkarılmasıyle uzaktan bir mırıltı gibi duyulan inanılamayacak mal varlığı kamuoyu önüne serildi. Gayr-i ihtiyarî dilime, Nedim’in beyti takıldı:
“Mest-i nâzım kim büyüttü böyle bîpervâ seni
Kim yetiştirdi bu gûne servden bâlâ seni”
Ey güzelliğinden dolayı kendine hayranlıkla mest olmuş sevgili, seni böyle her engelden azade kim büyüttü ve selviden daha vezinli ve endamlı hale seni kim getirdi? Sana da seni bu hale getirene de hayran olmamak elde mi?
Sadece yurt içindeki değil, yurt dışındaki mal varlığı da dost düşman herkesin dudağını uçuklattı. Bir liste yapsak sayfalar tutar, hattâ kitap olur. Hazinelerinin anahtarlarını 300 katırın taşıdığı rivayet edilen Kârun, bugün yaşasaydı onu kıskanırdı.
Herkes gibi ben de merak ediyorum bu kadar dünyalık nasıl elde edildi? Ortalama bir kişinin bir ömür; bir evi, bir arabası –haydi bir de yazlığı olsun– olabildiği bir ülkede 54 yaşındaki E. İmamoğlu’nun sihirli formülü mü var? Leblebi avuçlar gibi villalar… Boğaz’a nazır hem de… Yerlere saçılmış bilyeler gibi daireler, muhteşem halılar gibi tarlalar, araziler… İçerdeki ve dışardaki bankalarda hesaplar… Liraya burun kıvıran, hazır asker gibi dizili banknotlar vs… Bu kadar servet edinebilmek için ne kadar sermaye, ne kadar çalışan gerekir? Ve kaç yıl? Evet, “kim büyüttü böyle bîpervâ seni?”
Az zamanda büyük işler yapmış bir ekonomi dehası ile mi karşı karşıyayız? Sadece ekonomi değil, mevki merdivenlerini hızla çıktığına göre siyaset dehası da olmalı… CHP üyeliği, ardından Beylikdüzü ilçe başkanlığı ve başkanı olduğu ilçenin belediye başkanlığı… Dönem sonu rekor seviyesinde bir yüksek atlama; İstanbul belediye başkanlığı… Arkasından CHP’de hâkimiyeti ele geçirme… Partisi adına cumhurbaşkanı adayı olmayı, daha seçime üç yıl varken garantileme...
Şimdi sıra cumhurbaşkanlığında derken… Bir sabah öğrendik ki, öteden beri duyulan üniversite diplomasının geçersizliği, şayia olmaktan çıkmış, haber olmuş. Cumhurbaşkanı adayı olma yolu kapandı. İşler tersine döndü. Üstelik haksız kazanç için örgüt kurma ve teröre yardım iddiaları ile adalet huzurunda...
Balona, partisinden birileri, parti oklarını batırdı. Sönen balon, “bîperva” görünmek gayretinde ve “bu soruyu muhatap kabul etmiyorum” diye efeleniyor.
Kul Himmet üstadım çok yaşa:
“Dünya kadar malın olsa ne fayda!”
Diploması haksız yere iptal edilmiş olsa da… Çalmamış çırpmamış, teröre destek olmamış; yağmur suyundan arı ve temiz ekonomi ve siyaset dehası bir mazlum olsa da… Saçından topuğuna kadar suça bulanmış olsa da… Yol tek… Hukuk yoluyla hakikati ifade… Kendisi için de yandaşları için de… En yapılmayacak olan da şirret yaygaralar. Yenileceğini anlayan güreşçi, minder dışına kaçar. Hukuk dışı her çaba –meşru olsa da, gayrimeşru olsa da– iddiaların doğruluğunu itiraf ve ifadedir sadece.
|