|
Malatya suskun, durgun ve yorgun Remzi Kokargül Sayı:
126 -
 Malatya sokaklarında dolaşırken, hangi evin yüzüne baksam, hiç birinin ağzını bıçak açmıyor… Suskun, durgun ve yorgunlar.
6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş’ta meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki deprem, sadece Kahramanmaraş’ı değil; on bir ili etkilemişti. Evler yıkılmış, iş yerleri zarar görmüş, altyapı hizmetleri kullanılamaz hâle gelmişti. Resmî rakamlara göre 53.537 kişi hayattan koparken, 107.213 kişi yaralanmış; geride kalan binlerce, milyonlarca insan ise sevdiklerini, ailelerini, komşularını kaybetmenin acısını derinden yaşamışlardı. Niyetim, yaşamış olduğumuz tarifi imkânsız acıyı hatırlatmak değil. Belki yaşamış olduğumuz acıdan kalan ve ondan kaynaklanan bir başlık bu…
İki yılı aşkın bir zaman geçti halen her yerde enkaz, her yerde inşaat bütün hızıyla sürüyor. Şehirdeki bu şantiye tablosu öyle gösteriyor ki; daha uzun bir süre devam edecek. Kepçeler şehrin altını üstüne getirirken, kamyonlar da sürekli hafriyat taşıyor. Kamyonlar hafriyatı götürürken cadde ve sokaklara da döke döke taşıyorlar. Her yer toz. Tozdan göz gözü görmüyor. Uzaktan şehre baktığımda şehrin üstü tozdan bir sis kaplamış gibi görünüyor.
Yol boyu evlerin, ağaçların, dükkânların üstlerini toz kaplamış. Ne yazık ki bu tozu orada oturan veya yolu oradan geçen insanlar yutuyorlar. Bu da hastalık ve nefes darlığına yol açıyor.
Günün hangi saati olursa olsun, hızlı giden arabaların rüzgârı, yerdeki tozları savururken; dışarıda yürüyen insanlara acıyarak bakarım. Bu yüzden kendi aracımla bu gibi yerlerde yavaş gitmeye gayret ederim.
Devletimiz var gücüyle çalışıyor. İster hükümet yetkilileri, ister yerel yöneticilerimiz ellerinden gelen bütün gayreti gösteriyorlar. Neden bu kadar bu uzadı diye zaman zaman eleştirdiğimiz de oldu. Ancak insaflı olup facianın büyüklüğünü düşündüğümüzde, onlara da hak vermemek mümkün değil.
Toplu konut inşaatları hız kesmeden devam ediyor. Şehrin doğusundan batısına kadar, özellikle güneye baktığımda; uçlarını göğe salmış, modern ve mutlu yaşamak arzusundaki konutlar sahiplerini bekliyorlar. Kendimi bildim bileli apartman ve özellikle site tarzı toplu konutları hiç sevmedim. Bana göre bu tür yapılar insanın doğasına ters. Kaldı ki bilimsel araştırmalar her canlı gibi insanın da tabiatla iç içe olması gerektiğini söylüyor.
Araştırma hastanesinde genel cerrah olan profesör dostum anlatıyor. Üniversite yönetimi kendi personeli için çevre yolunun altında boş bir sahada 100 metrekarelik hobi bahçeleri yaptı. Personele kira karşılığı verilen bu küçük bahçelerde boş yer kalmadı. Herkes bu yüz metrekarelik minik bahçelerde neler ekmediler ki. Gidip orada kahvaltı yapanlar, sedir bostan ekenler, minyatür ağaç dikenler; bunların budamasıyla, sulamasıyla uğraşanlar ailecek mutlu olurlardı. Benim de orada minik bir bahçem var. Her fırsatta oraya gideriz. Zamanımız müsaitse sabahtan gider, akşam geç saatlere kadar orada iyi vakit geçirirdik. Ben en ağır ameliyatlara girmeden önce, o bahçede bir gün önceden gider, toprakla ve bitkilerle bir süre uğraşır orada kazandığım pozitif enerji ile ertesi günkü ameliyata girerdim. Bunun çok faydasını gördüm. Demişti.
Doğru söze ne denebilir ki. Günümüzde dijital teknolojinin esiri olmuş yavrularımızı doğayla tanıştırmak lazım. Zira çocuklar ne bir makine parçası, ne de elektronik eşya. Onlar doğanın bir parçasıdır. Doğayla iç içe yaşamalıdırlar.
Ah! Ne olaydı bizim de büyük bir bahçesi olan bir evimiz, içinde havuzu, salıncağı olsun. Küçük bir kuzum, bir de horozum, yağmur kokusu dolsun odama, hafif hafif esen rüzgârın sesi uğuldasın penceremde, ağaçların yaprakları nazlı nazlı hışırdasın.
İşte bu özlemle doğa ve Anadolu konulu bir kitap bile yazdım. “Ver… Elini Mavi Dağları Yurdumun” kitabını okudukça Anadolu kırlarına, dağlarına veya köylerine gidiyorum. Bazen tepede yalnız bir ağacın mis gibi meyvesini yiyorum. Bozkırda bir köyde misafir olur, ocakta pişen aşı yer, sonrada damda yatarken, yıldızların gülücüklerini seyreder gibi olurum.
Depremle yerle bir olmuş bir şehirde, kış gelmeden çadırlardan, konteyner kentlerden kurtulup blok bir konuta kavuşma realitesi dururken, ben de nelerden bahsediyorum.
|