Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     24 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Çoban çeşmesi
Remzi Kokargül

  Sayı: 122 -

Küçük bir çeşmeyim yurdumun

Unutulmuş bir dağında.

Hiç eksilmeyecek suyum

Yıldızların aydınlığında,

Boyuna akar akar… Dururum. (Cahit KÜLEBİ)

 

Kış, dağlarda korkunç rüzgârların yönettiği müthiş senfonilerle geçer.

Göz alabildiğince uzanan kar görüntüsü, dağlara düşsel bir hava verirken, uzaktan karın yarattığı sihirle, sanki sonsuzluğun öteki yüzünü göstermektedir. 

Kar rahmetin beyaz rengidir. Bulutlar önce dağlara getirir karı, yağmuru. Önce dağlara yağar kar. Su onun bağrından süzülerek gelir avuçlarımıza. Bunca yükseklikte suyu nasıl tutmuş ki dağlar; bağrında gözelerle, ince kıvrım kıvrım yollarla çağlayıp gider.

Fırat nehrinin kuzeyinde görmüştüm bulutların dağlarda yürüyüşünü, dağları kapladığını. Dağlar çepeçevre kar altındaydı. Ara sıra kar yığınları çığla birlikte toz duman olup; sis olarak Fırat’ın üzerini örterken, yumuşak bir ışık saçardı.

Uzaklardan bakınca karlı dağlara, daha görkemli olduğunu görürüz. Dağlar tüm soğukluğuyla erişilmez bir ışıkla, soluksuz bırakır insanı. Her çeşit yabani çiçeğin kokusunu, ıtırını, rengini ve çimenlerin yeşil rengini; dağlarda buluruz.

Bozkırın kışı da çetindir. Kış boyu dalga dalga bir beyaz halıyla karlar altında kalan bozkırın düzlükleri, sonsuz ufuk çizgisine kadar karlarla kaplanmıştır. Sis ise bozkırın gelinliğidir. Bu dingin gökyüzü altında, bozkırla sarmaş dolaş olur.

Ve… Cemre, dağlarda kozmik bir uykunun kollarında rüyalarla dopdolu zengin baharı uyandırır. Bozkırın ayaz kesen sert Ocak ve Şubat ayı, yerini baharın müjdecisi Marta bırakır. Bir bahar kokusu sarar dört bir yanı.  Keklik yavrusu palazların ötmesi, baharın gelişini müjdeler. 

Baharda, toprağın altında demlenen suyun serinliği duyulur. Her çeşit çiçeği bağrına basmış tepelerde sümbüller, menekşeler, nergisler ve daha ismini bilmediğimiz onlarca allı pullu çiçek; çoktan sarar dağ yamaçlarını. 

Rüzgârsa; dağlardan, ormanlardan, kırlardan topladığı bütün çiçek kokularını alıp ovalara getirir. Çiçeklerin güzelliği ve kokusu bizleri başka bir âleme alıp götürür.

Dereler daha bir sevinçle akar. Dağ doruklarında konaklayan kar sularını çaylara ırmaklara denizlere indirir…

Mevsim artık olgunlaşmıştır ve Kış’a ait ne varsa geride kalır. Bulutları kendi aralarında garip bir telaş alırken; güneş de yavaş yavaş ısıtır içimizi. Artık dallar, çiçekler bahara merhaba deme telâşındadır.

Bahar artık yağmur diliyle selâmlıyor yeryüzünü. Önce havada bir ısınma, bir yumuşama; sonra sularda derinlere doğru akma başlar. Karlar erirken, billur sularda akar.

Kristal gibi ışıltılı bu kaynaklar, dağlar üzerindeki karların altından kurtulup aşağı doğru ilerlemeye başlar. Dağlarda eriyen karlarla gümüş renkli billur sular, geçtiği her yere hayat verir.

Su hayatın temeli, insanoğlunun vazgeçemeyeceği hayat unsurudur. Yüce yaratıcı, suyu yeryüzüne indirip; onu dağlarda depo ederek rahmetini insanlara bol bol ihsan eder. Suyun topraktan çıktığı yere kaynak ya da göz denir.

Serçe parmağı kadar akan suyuyla eğilip kana kana sularını içmek isteyip de; soğukluğundan iki üç yudumdan fazla içemediğimiz o su kaynaklardır. Her birinin ayrı bir sesi, ayrı bir hikâyesi vardır. Hepsi kendi hikâyesinin duyulmasını ister.

Bozkıra yolunuz düştüğünüzde, yolunuz üzerinde bir göze, bir oluk, bir kurun, veya çoban çeşmesine rastlarsınız.  Uzaktan uzağa, bir şarkı gibi çağlayıp akan bu çeşmelerin, sesi, gecenin büyülü sessizliğinde, daha bir derinden duyulur.

Bozkır çeşmeleri, ıssız yayla ve dağ yollarında genellikle oluklarla akar. Havuzundan taşan sular, metrelerce akar kendi halinde. Yeşile boyar geçtiği o küçücük vadiyi. Kuş uçmaz, kervan geçmez yaylalarda, çobanın kavalına eşlik etmiş bir pınardan; insanın gönlünü serinleten daha ne olabilir ki.

Bizim de yaylamızda uzaktan tepesinde yıldızların oynaştığı küçük çam oluklu çeşmeden de şırıl şırıl akardı su.

Uzaktan uzağa bir şarkı gibi çağlayıp akan çeşmenin sesi, zifiri karanlıkta sadece; ayın ışığının olduğu gecelerde daha bir derinden duyulurdu. Akarken de şarkı söylerdi, ninni söylerdi. Kendisine küçük bir yatak yapmıştı, onun içinden akardı, nazlı nazlı.

Yeşil otlar, yemyeşil dallar, ağaçlar, oluktan süzülen su sesi, kuş cıvıltıları, böcek sesleri ve tatlı bir huzur...

O çoban çeşmesinde; kim bilir kaç kişi susuzluğunu giderip başında dinlendi? Kim bilir kaç mübarek abdest alıp önünde kıbleye durdu?


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Çoban çeşmesi... - Sayı 122
Bir Şehrin Gözyaşları... - Sayı 116
Kayısı Çiçeklerinin Düğün... - Sayı 89
Işığı yanan evler... - Sayı 88
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Çaresizlik yoktur, umutsuzluk vardır. Engellerin yıkılması umut etmeyi umut etmekle başlayacaktır.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Yalnız ve başıboş değiliz
Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi
Tevhid yoksa huzur da yok
Gülerek günah işleyen ağlayarak cehennem
İranın neye ihtiyacı var?


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14506568
 Bugün : 1077
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 628950
 Bugün : 29
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 134
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim