Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 35 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1709 kez okundu.     1 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Kıyam
Oğuz Askan Kocagöz

  Sayı: 99 -

Yağmurlu bir gündü, hayallere dalmaktan onu alıkoyansa bir rüzgâr uğultusuydu. Suyun ve rüzgârın aziz buluşması içerisinde melankoli halinden uyanıklığa şöyle bir süzüldü. Karşısında Saat Kulesi tüm hışmıyla “ben burdayım” dercesine duruyordu.  Soğuk ne yağmura ne de rüzgâra aldırmadan yüzüne inen bir şamar gibiydi.

Son yıllarda bu saat kulelerinden ülkenin tüm şehirlerinde neredeyse ilçe ve kasabalarında dahi inşa ediliyordu. Zira bu kulelerin olduğu şehrin merkezi olduğu, önemli bir yer olduğu inancı olduğu halk arasında muteber bir inanç gibi yaygınlaşıyordu. Lakin bu kuleler ne öyle çok muteber bir mekân ne de şehrin göbeğiydi. Altı üstü batıl bir inancın ürünüydü. Ecnebi memleketlerden özenti namına alınan son eserdi. Dönemin önemli sayılan hadiseleri; kutlamalar, törenler, halka mâl olmuş insanların davaları vs. birçok hadise bu kuleler önünde gerçekleşiyordu. Sanki kuleler şahit tutulmak istenircesine.

Küçük, kendini bu düşüncelerden alıkoymaya çalışsa da sabah serininde zihninden atamadığı fikirler içerisinde sürüklenirken iki yanında izbanduta benzer iki adamla; kısa boylu bizim Efe çıkıp geliyordu. Hayatının kahramanı Efe Kerim kendinden emin ancak bir o kadar da vakarlı ilerliyordu. Küçük, kendini birden içinde bulunduğu hadisenin şahidi olarak buluverdi. Efe Kerim halkı galeyana getirmekle suçlanıyordu. İki gün önce devletin ileri gelenleri onu burada mahkeme etmişler hüküm vermişlerdi. Bugün Efe’nin bu meydanda verilen hükme göre idamı gerçekleştirilecekti. O kısa boylu, sıska vücutlu Efe yaptıklarıyla hem padişahın hem vezirlerin hem de önemli devlet adamlarının gözünü korkutmuştu.

Kerim aslen Anadolu’nun küçük bir kasabasından gelmişti. Amcası Patrona Halil uzun yıllar önce devlete isyandan yargılanıp idam edilmişti. Denilene göre o da amcasının izinden gitmiş. İstanbul’a geldikten sonra halkın içinde devlet adamlarının saltanatına ileri geri laflar etmiş, neticesinde ise böyle yargılanıp idama mahkûm edilmişti.

Kerim’in cellâtlar arasında öyle bir yürüyüşü vardı ki. Ya korktuğunu belli etmiyordu yahut hâlâ durumdan ümidi kesmemişti. İki uzun adam ortasında bu küçük adamı görenlerin aklına İmam-ı Azam’ın lenâ hadisesi geliyordu. Zira iki uzun boylu öğrencisi arasında yürüyüş yapan İmam’a öğrencileri “hocamız aramızda lenâ’nın nunu gibi durdu” demişler. İmam da onlara “oradaki nun olmasa ne lâ ne de nâ’nın bir anlamı olur” demiş. Arap ve Farsi lisanlarını bilenler bu iki sözcükte sözlük anlamlarında yok demektir. Büyük İmam bu cümlesiyle iki öğrencisine ders vermiştir.

Kerim izbandutlar eşliğinde halkın arasından yürüyüp kendisi için kurulan darağacına kadar yürüdü. Ta ki iskemleye çıkacağı an durakladı ve içinden kim bilir neler geçirmişse de hiç birini dillendirmedi. Sadece yüksek sesle şehadet getirdiği herkes tarafından duyuldu. Ardından kimsenin yardımına ihtiyaç duymadan iskemleye sıçradı. Elleri ardından bağlı olduğu için boynuna tabiri caizse yağlı kemendi geçirmesi için celladına işaret etti gözleriyle. Halk, izleyenler ve hattâ cellâtlar bile gözlerinin içine bakıyordu. Sanki emri verenlerin sözüyle değil de Kerim’in bir işaretiyle hareket ediyormuş gibi. Kerim cellâttan bile yardım almadan kendi iskemlesine kendi tekmeyi vurdu. İzleyenlerin hayretleri içerisinde yağlı urganda cansız bedeni sallandı.

Soğuktan ve rüzgârdan donmuş, yağmurdan sırılsıklam olan Küçük ünizlediği hadisenin etkisinde kaldığı her halinden belliydi. Meydana toplanmış halkın arasından yavaş yavaş geçip celladın önüne gelince durdu. Elini yumruk yaparak cellâdın ayağına vururken bir yerden de bağırıyordu “kıyaaaaaaaaam”. Halk Küçük’ün nidalarını bekliyormuşçasına galeyana geldi. Efe’yi darağacından indirdiler ve cellâtları paraladılar. Ne çare Efe canını teslim etmişti.  Ardından meydana gelen padişah muhafızları halkı evlerine dağılmaları konusunda uyardı. Olay büyümeden halk dağıldı. Neticesinde kulaklarda sadece “kıyaaaaaam” sözü kaldı.

Olayın şahitleri ise bir bizim Küçük bir de hışmıyla koca Saat Kulesi kalmıştı.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : BEYZA ATEŞ    13.06.2019
Yorum : 👍👏👍👏👍👍





 
Ruhsa sızan şiir... - Sayı 100
Kıyam... - Sayı 99
Yüreğinle gel... - Sayı 77
Yüreğinle gel... - Sayı 76
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (127):
Sünnete uygun beslenme...

Son Eklenen Yorumlardan
 Bugün 18.11.2025Konu nedir? ...

 Deprem kuşağında yer alan ülkemizde: çok katlı yapılar yerine, tek katlı bahçeli evlerde yaşamak asl... yusuf

 Muazzam bir çalışma olmuş,tebrik ediyorum.... Ahmet Durmuş

 yukarıdaki hikayeyi ve eklemeleri yazan kişi biraz zorlamayla günün modasına uymuş işi dış güçlere a... HALİL KÖSE

 test"... test


Batı; kaybettiği noktanın idrâkinde ve kazanacağı noktanın gafili olduğunu -yalnız kendine- ihtar ederek bugünkü buhranını yaşıyor. Biz; tüm taklitçiliğimize rağmen hem birincisinin, hem ikincisinin gafletindeyiz.
Eğer batı gibi kaybettiğimiz noktanın idrakinde olabilseydik, elimizden kaçırdığımız bunca zamandan ötürü eyvahlar eder; kazanacağımız noktanın gafletinden de sıyrılabilirdik…
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Büyük camgözlerle yüzen karahindiba
Hakkın hâdimleri ve bâtılın vekâlet sava
Ehl-i gönül
Nesl-i muazzez
Nereye kadar?
Gelecek sayı (127) konusu


Ali Erdal - Nereye kadar?
Kadir Bayrak - Mukaddes beldelere-2
Ekrem Yılmaz - Korkaklar
Ekrem Yılmaz - Nerdeyiz
Fatma Pekşen - Dağlara çen düşende
Dergi Editörü - Ben kazandım, biz ka...
Site Editörü - Vekâlet savaşları
Necip Fazıl - Yahudi (Terkip ve Te...
Necdet Uçak - Annem var güzel anne...
Necdet Uçak - Bu vatan bizim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (127) k...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
Kardelen Dergisi - Gazze ateşkes görüşm...
M. Nihat Malkoç - Gördüm seni, gördüm ...
M. Nihat Malkoç - Gazze, ümmetin imtih...
Zaimoğlu - Gündüz, geceye muhta...
Zaimoğlu - Sağlam kulp
Halis Arlıoğlu - Hâramiler
Halis Arlıoğlu - Meçhule hitap
Ahmet Değirmenci - Geri verin
Ahmet Değirmenci - Kurban
Ahmet Değirmenci - İki ara bir dere
Büşra Duru - İslâmın meşalesi ile...
Remzi Kokargül - Malatya suskun, durg...
Murat Yaramaz - Şüphe
Murat Yaramaz - Amnezi
Gözlemci - Hadiselere bakış
Mahmut Topbaşlı - Duruldum
Mahmut Topbaşlı - Cemre sancıları
Cahit Ay - Kimdendir
Cahit Ay - Ondördünde
Cahit Ay - Sana geliyor
Rıdvan Yıldız - Kaş ve bulut
Vahid Aslan - Adam olmaq derdi
Vahid Aslan - Günəbaxanlar
Emine Öztürk - Yolun sonu
Osman Akçay - Büyük camgözlerle yü...
Mustafa Makas - Vesâyet savaşları
Yaşar Akyay - Hakkın hâdimleri ve ...
İbrahim Durmaz - Kızılelma
Mehmet Emin Armağan - Nesl-i muazzez
Mehmet Emin Armağan - Ehl-i gönül
Mustafa Kozlu - Mutluluk
Uğur Utkan - Hz. Ebubekir Sıddık
Kemal Çerçibaşı - Bir yıldırım çarptı ...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 16369755
 Bugün : 4843
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 700421
 Bugün : 1448
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 1672
 126. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim