NE OKUYORUZ?.. Ekrem Yılmaz Sayı:
44 - Nisan / Haziran 2004
Herkes bir şeyler okuyor! Kimi kitap, kimi şifre, kimisi de kâinatı okuyor.
Yazarlık, kâinatı okuma vergisi; sosyolog cemiyeti, fizikçi eşyayı, ekonomist parayı, Derviş Yunus dört kitabın mânâsını, gazeteci de fert ve cemiyetteki olayları, yenilikleri, değişimleri, gelişimleri okuyor. Kimisi de meramını okur karşısındakinin.
İnsanlarımızı o kadar da töhmet altında bırakmamalıyız, “okumuyoruz” diye… Öyle ümmilerimiz var ki, ciğerimizi okur, kalbimizi okur, adamı gözünden okur.
Hem milletimiz ille yazılmış sayfaları kastetmeden; rahmet okur, dua okur, lânet okur, belâ okur, oğlu bina okur, döner döner gene okur, mevlit okur…
Şimdi, her şey… Herkesteki her şey içimizde… Bütün iyi kötü duygularıyla insan; ihtiraslarıyla, yumuşak karnıyla, zaaflarıyla; iyi ahlâkıyla herkesteki benzer duygular içimizde…
İnsanımız… Yaratılmışların içinde lisanı olan; konuşan, yazan, okuyan insan… Kâinat içimizde, lisan içimizde… Bu kadar mı? Gönlümüzde olan biz ve dış dünya (masiva) mı sadece? Hayır… Yaratan’ın Sevgilisi diliyle Kendisi de “insan”ın gönlünde…
Buyuruyor ki, hadis-i kutsîde:
“Hiçbir yere sığmadım, mü’min kulumun gönlüne sığarım.”
Gönül, madde değil, mekân değil, zaman değil… Ruhtan insan ne bilecek? “Çok az şey”… Öyle değil mi? İmanını ve beyan etmeyi ona öğretenin diliyle hakkında çok az şey bileceğimizin, yani ruhun yuvası gönül…
Gönül, kalp okuyabiliyor muyuz? Ona bakalım… Gönlün de gözü varmış ya, “Kalp gözü”, o gözü açık olanlar ise kâinatı okuyorlar. Dahası var mı? Milletimize “okumuyor” demekten vaz geçelim. O ariftir; arife tarif gerekmez.
|