Asırlarca Gönüllerde Çağlayan Bir Ses: Mevlid-i Şerif Hacı Lüy Sayı:
68 - Nisan / Haziran 2011
Allah adın zikredelim evvelâ
Vacip oldur cümle işte her kula
XIV. yüzyılın başında (1300) Osmanlı devleti zamanla büyüyerek önce Avrupa'ya daha sonra Afrika'ya uzanarak cihan devleti olmuştur. Kuruluştan yaklaşık yüz yıl sonra (1400) bu şehirde Süleyman Çelebi tarafından kaleme alınan Mevlid de devletle beraber Avrupa'ya ve Afrika'ya uzanmış Hazreti Peygamber sevgisini söz konusu coğrafyanın insanlarına Türkçe olarak sunmuştur.
Süleyman Çelebi Bursa'da yaşamış ve eserini Bursa'da telif etmiştir. Yıldırım Bayezid'in 1392 da inşa ettirdiği Ulu Cami'de uzunca bir dönem imamlık yapmıştır. 1402 Ankara Savaşı sonrası Timur orduları şehre girip Süleyman Çelebi'nin imamlık yaptığı Ulu Camiyi ahır olarak kullansalar da birkaç sene sonra 1409 da asıl adı Vesiletü'n-necat (Kurtuluş vesilesi) olan Mevlid yine bu mübarek mekânda yazılmıştır. Vesiletü'n-necat'ın yazılmasına sebep olan hadise de Bursa Ulu Cami'de cereyan etmiştir: Bir vaiz, kürsüde Bakara suresinin 285. ayetini kendi bilgisine göre tefsir eder. Allah-ü Teâlâ'nın gönderdiği peygamberler arasında hiçbir fark görmediğini ve Muhammed Aleyhisselâm'ın Hazreti İsa Peygamber'den daha üstün tutulmayacağını söyler. Süleyman Çelebi de bu düşüncede olanlara cevap olarak Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm'ın muallâ mevkisini ve faziletini anlatan Mevlid-i Şerifi kaleme alır.
Mevlid; Ehl-i sünnet itikadını, Allahü Teâlâ'nın mutlak iradesini, âlemi yoktan var ettiğini ve Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) hiçbir mahlûkta bulunmayan üstün, yüksek ve emsalsiz vasıflarını anlatır.
Bursa'da Ulu Camii'nin o güzel atmosferinde dünyaya gelen Mevlid zamanla Gelibolu üzerinden Galiçya'ya, Bosna üzerinden Budin'e, Kayseri'den Kahire'ye, Kastamonu'dan Kazan'a, Bolu'dan Bağdat'a, Kars'tan Kafkasya'ya uzanmıştır. Yani Mevlid, sadece Anadolu'da tanınan ve okunan bir eser değildir; yazıldığı dönemden itibaren, Osmanlı Devleti'nin fetih hareketiyle birlikte genişlemesine paralel bir yayılma alanına sahip olmuştur. Bu bakımdan Balkanlar'da ve Kafkasya'da dinî ve edebî bir metin olarak günümüze kadar okunagelmiştir. Son yıllarda eserin Arnavutça gibi bazı balkan dillerine, Gürcüce'ye ve Arapça'ya çevirileri de yapılmıştır. Eserin, edebî nitelikleri ve bu kadar geniş bir coğrafyada oluşturduğu etki oryantalistlerin de dikkatini çekmiş; Almanca ve İngilizce'ye çevrilip, üzerinde akademik çalışmalar yapılmıştır.
Mevlidin bu zaferi, samimi, bilgili, Allah'ına ve Peygamberi'ne bütün varlığı ile bağlı duygulu bir şahsiyetin eseri olmasındandır. Bu meziyetleriyle Mevlid, bu geniş coğrafyanın insanları arasında hiçbir esere nasip olamamış derecede büyük rağbet görmüş, halkın her çeşit dinî toplantılarında, bilhassa ölenleri anmak için yapılan törenlerde asırlarca okunmuştur.
Osmanlı, bütün dünyada mukaddes değerlere bağlılığı ile bilinen bir toplumdur. Ve Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa (sav) bu değerlerin zirvesinde yer almaktadır. Bundan dolayı Osmanlı insanı, gündelik hayatta sünnete uygun yaşamaya çalışmış ve her fırsatta Peygamberine sevgi ve bağlılığını bir şekilde göstermenin yollarını aramıştır.
Peygamberimize duyulan hislerin açığa vurulmasının en güçlü yöntemlerinden biri Peygamberimizin hayatının anlatıldığı mevlidin okunmasıdır. Mevlid, yazılışından itibaren Osmanlı tarihi boyunca gerek resmî erkân gerekse halk arasında kandil geceleri, açılışlar, evlenme, sünnet gibi önemli günlerde büyük bir huşu ve coşkuyla okunmuştur.
Osmanlının 500 yıldan fazla hükmettiği Balkanlar, önce bölgeye yayılan gönül fatihleri olan mutasavvıf zümreler ile daha sonraları da Osmanlı'nın askerî açıdan gelip fethetmesinden sonra İslâm'ı kabul etmiştir. Osmanlı'nın kuruluş yıllarından itibaren değişik vesilelerle Rumeli'ye yerleşen Sarı Saltık, Seyyid Ali Sultan, Harabati Baba gibi sufî âlimler Rumeli insanının İslam hamurunu aşk şerbeti ile yoğurmuşlardır. Balkanlarda yaşamış ve yaşamakta olan Müslümanlar, alperenlerin ve dervişlerin kalıcı etkisiyle Peygamber Efendimiz (sav)'e topluca sevgi ve ihtiram gösterisi anlamına gelen mevlide büyük önem vermişlerdir. Mevlid, en sıkı dönemlerde bile, Balkan Müslümanlarının doğumundan ölümüne kadar yaşadığı sevinçli ve üzüntülü günlerini aydınlatmış, millî ve manevî değerlerini bir nebze olsun ayakta tutma gücü vermiştir.
Balkan Müslümanlarının parçası oldukları büyük Türk Milleti'nden koparıldıkları/koparılmaya çalışıldıkları, din adına her şeyin yasaklandığı dönemlerde de Mevlid geleneği Müslüman-Türk kimliğinin korunmasında önemli rol oynamıştır.(1)
Mevlid'in Müslüman halkın dinî duygularını güçlendiren, ayrıca komşuluk, akrabalık ve dostluk ilişkilerini canlandıran bir yapısı vardır. Bu hususları iyi okuyan komünistler, 1940'larda Balkan Müslümanları arasında mevlidin yasaklanması için büyük çabalar sarfetmişlerdir. Ancak Balkan Müslümanlarının geleneklerine sadakati Mevlidin günümüze kadar okunur olmasını sağlamıştır. Namaz kılanların, sünnet yaptıranların, Allah diyenlerin tutuklandığı, çeşitli cezaya çarptırıldıkları bir dönemden geçen Bulgaristan Müslümanları Mevlid uygulamasına en zor şartlarda bile ara vermemişlerdir. Balkanlarda eskiden olduğu gibi bugün de Peygamberimize olan sevgi, saygı ve İslâm dininin aşk boyutu hala devam etmektedir.(2)
Aynı şekilde Boşnakların da İslâmiyet'le ilk temaslarından itibaren din, kültür ve edebiyat geleneğinde Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm mevcuttur. Bosna-Hersek'te Türkçe eğitim gören Müslüman Boşnakların ilk yazdıkları beyitler, Peygamber Efendimize karşı büyük sevgi yansıtmaktadır. Vesiletü'n-necat, Boşnak halkının gönlünde de öyle yer etmiş ki Türkçe bilmedikleri halde uzun yıllar Boşnakça versiyonuyla önemli gün ve gecelerde okunmuştur. (3)
Süleyman Çelebi'nin yazdığı Vesiletü'n-necat Kırım'da da asırlarca dinî duyguyu ve yaşantıyı besleyen bir eser olarak ölüm, doğum ve nikah gibi, sevinç ve üzüntü hallerinde bir tören havası içerisinde okunmuştur. Komünizm altında tamamen ezilmiş Kırım halkı tesellisini vatana özlem dolu şarkılarında buluyordu. O zamanlar din yasaktı, insanlara dinleri, kültürleri unutturulmaya çalışılıyordu ve başardılar da. Çünkü insanlar kendi tarihinden, kültüründen kopuk, dinden uzak yaşıyorlardı. Ama inananlar arasında onlara Müslüman olduklarını unutturmayan bazı uygulamalar dolaşıyordu. Bunun en önde geleni Kırım tatarlarının benimsedikleri kendilerine has dualı mevlidleri idi. Ama kimse ne şairi ne de Vesiletü'n-necat hakkında ayrıntılı bir bilgiye sahip değildir. Türkiye'deki Mevlid olduğu gibi Kırım aydınları tarafından alınıp benimsenmiştir. (4)
Gürcistan'da da Gürcü Müslümanlar altı asırdır İslâm'la iç içedirler. Son bir asırda ise komünizm rejiminin gelmesiyle dinlerini baskı altında yaşamışlardır. Bu dönemde tüm dinî vecibelerin gizli yapıldığı gibi Mevlid de gizli okunurdu. Merhum Süleyman Çelebi'nin yazmış olduğu mevlid-i şerifi Gürcüstan'daki hocalar da Türkiye'deki uslûpla okuyorlardı. Komünizm zamanında cuma namazları, bayram namazları, cenaze namazları ve beş vakit namazın cemaatle veya ferdî kılınması yasaklanmış, camiler kapatılmıştı. Müslümanların vaaz edecekleri bir mekânları ve bir araya gelerek dinî nasihatleri dinleme ortamları yoktu. İşte bu zor şartlar ve sıkıntılı zaman içerisinde de Gürcü Müslümanlar Mevlidin okunmasını/ okutulmasını hiç kesintiye uğratmamışlardır. SSCB dağılıp komünizm sona erdikten sonra gizlilik sona ermiş ve Mevlid açıktan okunmaya başlanmıştır.(5)
Ey Süleyman Çelebi, senin ve senin yazmış olduğun Mevlid-i Şerifi Asya'da, Avrupa'da, Afrika'da asırlarca en sıkıntılı dönemlerde bile gizli de olsa okutanların, okuyanların ve dinleyenlerin ruhları şad olsun, mekânları cennet olsun.
Vesiletü'n-necat gibi yeni eserlerin yazılması dileği ile.
Ya İlâhi, kılma bizi dallin
Bu duaya cümleniz deyin âmin âmin.
KAYNAKLAR
1-Dr.Metin İZETİ, Rumeli İnsanında Peygamber Sevgisi, Üsküp, Makedonya.
2- Vedat S. AHMED, Bulgaristan Müslümanları Arasında Mevlid Geleneği, Sofya, Bulgaristan.
3-Prof: Dr. Fehim NAMETAK, Bosna-Hersek'te Mevlit Geleneği.
4-Raim GAFAROV, Bursa Uldağ Üniversitesi, Günümüz Kırım'ında Mevlid. 5-Kemal ATEŞOĞLU, Gürcistan'da (Acara-Batum'da) Mevlid Geleneği, Acarya, Gürcistan.
|