"Baba" olabilmek... Mehmet Balcı Sayı:
70 - Ekim / Aralık 2011
Bugün dünyanın her tarafında kadınların ezildikleri, horlandıkları, aşağılandıkları söylenir… Doğrudur bu. En geri kabul edilen Afrika kabilelerinde de, en ileri uygar kabul edilen Avrupa ve Amerika'da da aynıdır. Ama şu da bir gerçektir ki, her kadın bir anne veya bir anne adayıdır ve bu böyle olunca, kadınlar erkeklerden daha muteber ve üstündür.
Kadınların horlanması, ezilmesi erkeklerin bir yanlışıdır. Ama aynı erkekler kadınları baş tacı ediyor, savunuyor, ezilmesin istiyor.
Şimdi bütün dünyada bir 'anneler günü', 'kadınlar günü' modasıdır almış başını gidiyor. Kadınlar eziliyor da, erkekler hiç mi ezilmiyor? Babalar annelerin yanında ikinci sınıf varlıklar mıdır? Anne kelimesi bile baba kelimesinden daha güzel ve daha anlamlı.
Ama elbise alınacak baba; para mara alınacak baba; ayakkabı, kitap, üst baş alınacak, ekmek alınacak “baba para”… Bakıyorum da sorumluluk hep babada. Baba para kazanmaya mecbur, vermeye de mecbur. İsmimiz üzerinde bir etiket biz para babasıyız; paramız varsa değerliyiz, yani paran kadar konuş derler ya, bütün babalardan özür dileyerek diyorum ki, baba eşittir eşek… Yani bizim yaptığımız eşeklik. Baba devamlı çalışacak, parayı kazanacak, emekli olsa bile, çocukları kazanmaya başlasa bile, baba yine çalışacak… Yan gelip yatsa, hemen göze batar, güya evin dışındaki işler babanın, içerdekiler ananın. Ama gel gör ki, evde de pek çok iş babanın.
Baba olmak, dünyanın en zor işidir. İş, eş, aş; her şey babanın omzunda. Babanın omzuna yüklenen yükü bir dağa yükleseniz, dağ çöker; ama baba dayanacak, çökmemeye mecburdur. Baba olmak dünyanın en zor mesleğidir. Baba olmadan da zordur, olduktan sonra da zordur. Anneler dokuz ay karnında taşır, o dokuz ayda bile babanın çektiği anadan fazladır. Ana bir doğurur ama o dokuz doğurur.
Çocuk doğurmak evet zor bir iş… Ama çocuğun doktoru, ilâcı, bezi, maması, giyimi, kuşamı, her şeyi babaya ait… Babalık görevimizden, çalışmaktan, para kazanmaktan gocunmuyoruz da, bilinmemesinden gocunuyoruz. Babanın değerini çocuklar, bir baba ölünce anlarlar, bir de baba olduklarında anlarlar.
Baba bütün bu sorumlulukları yerine getirecek ama kesinlikle kızmayacak, bağırmayacak, dövmeyecek, incitmeyecek… Hiçbir evlât babasını ağlarken görmüş müdür? Onun kafasını ellerinin arasına alıp da ağladığını göremez evlâtlar. Çünkü babalar dünyanın eziyetlerinden, güçlüklerinden ağladıkları zaman ya geceleri veya tenha yerleri seçerler; ağladıklarını eşlerine ve evlâtlarına göstermezler. Bütün bunların karşılığında evlâtlarımızdan birkaç beklentimiz olsa, çok mudur? Meselâ Somali'deki aç insanlarla çorbamızı bölüşebilmek; Filistinli, Iraklı, Afganistanlı veya Çeçenistanlı bir yetimle birlikte ağlayabilmek, bir komşunun, bir dostun derdi ile dertlenebilmek, derdine ortak olabilmek, anaya babaya güler yüz göstermek, merhametli davranabilmek… Yoksa çok şey mi istedik?
|