"Sabredenlerin ödülleri hesapsız verileciktir" Mustafa Gül Sayı:
71 - Ocak / Mart 2012
Kur'ân'da 80 küsur yerde geçer SABIR kelimesi genel olarak:
a)Hak ve doğrulukta direnmek,
b)Sıkıntılara göğüs germek,
c)Adalet, iyilik ve hayır işlerde sebat etmek anlamlarında kullanılır.
Bir eylem hâlidir sabır. Doğru bir davranışta sebat etmek ve sonuçlandırmak işidir… Sahibini onurlu, izzetli kılar. Zafer ve başarı sabretmekle kazanılır. En küçük bir sıkıntıda geri çekilmek zayıfların âdetidir.
Sabredenlerin kazançlarıyla ilgili onlarca ayet var KİTABIMIZDA:
“Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenler, doğru olanlardır.” (Bakara, 2/177)
“Sabredin, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” Enfâl, 8/46)
“(Allah) sabrettiklerinden dolayı onları cennetle ödüllendirmiştir.” (İnsan, 76/12)
“Sabrettiğiniz için size selâm olsun. Ahiret yurdu ne güzeldir.” (Ra'd, 13/24)
Bu ve benzeri müjdeli haberleri görünce yapmamız gerekenin, İYİYİ ve DOĞRUYU bilip dirençle yolumuza devam etmek olduğunu anlıyoruz. Çoğunluk da bu sabrı gösteriyor, fakat ters yönde. Çirkin ve yanlışta… Meselâ:
Ne yakınları ne de sağlık ordusu, sigara içmekte direnenlere engel olamıyor.
Uyuşturucuda sebat edenlere yasalar kâr etmiyor.
Fuhuş ve kumar bataklığından kurtulmak en büyük nimet sayılıyor.
Biraz hoş karşılanan dedikodu gibi, bidat ve hurafelerin peşinden koşmak gibi alışkanlıklarda gösterilen sabır, büyük çoğunluğun vazgeçilmez huyu olmuş.
Tembelliğe devam;
Taklitçiliğe devam;
Saygısızlığa, görgüsüzlüğe, kabalığa devam…
Genci yaşlısı, okuyanı çalışanı, “kitap okumamayı” inatla sürdürüyoruz.
Toplum olarak her konuda şikâyetçi olmayı, fakat çözüm bulmamayı âdet edinmişiz.
Okulların durumu zaten perişan… Öğrenci öğretmeni dinlemez, öğretmen öğrenciyi… Çünkü dinlemek sabır ister. Sınavlar test şeklinde uygulanır. Çünkü yorum yapmak, kompozisyon yazmak sabır ister. İnternetten indirilen ödevler yeterli görülür. Çünkü araştırmak sabır ister. Üç yüz, beş yüz kelimeyle idare edilir. Çünkü kelime haznemizi ve kültürümüzü artırmak sabır ister. Bildiklerimizi de eksik ve yanlış yazarız. Çünkü doğrusunu yazmak sabır ister.
Akrabalarımızı tanımlarken, “amca oğlu, dayı oğlu, hala kızı, teyze kızı” demek, zor gelir. Çünkü ayrıntıya girmek sabır ister. “KUZEN” demek yeterli görülür.
Geniş aile olarak birlikte yaşamak, günümüzde çok tuhaf karşılanır. Büyüklerin tecrübesinin, gençlerin enerjisinin, çocukların neşesinin paylaşıldığı, dede, nine, anne, baba ve torunların birlikte yaşadığı ailenin yerini, çekirdek ailelerin alışı; hattâ kimsenin kimseye tahammül edemeyip bu küçük ailelerin de parçalanışı veya evin içinde olsa da her ferdin ayrı dünyalarda yaşayışı SABRIN tükenişinin bir sonucu olmasın?
Karşılığında büyük ödüller verilen sabır, tabiî ki çok kolay değildir. Fakat ataların dediği gibi: “Zahmetsiz rahmet olmaz.” Biraz emek ister, gayret ve özveri ister.
Dostluğu sürdürmek zor, bitirmek kolay…
Gönül kazanmak zor, kırmak çok kolay…
Verilene de verilmeyene de şükretmek zor, şikâyet kolay…
Sadakat zor, ihanet kolay…
Geleceği düşünmek, ölümü ve ötesini düşünüp hazırlıklar yapmak can sıkıcı, hattâ akla getirmek bile gereksiz, “Bir daha mı geleceksin dünyaya” anlayışıyla “vur patlasın çal oynasın”, oh, ne hoş (!).. Ne güzel (!)… Ne kolay (!)…
Selimiye'yi yapmak zor, küçük sarsıntılarda yerle bir olan apartmanları dikmek kolay…
Büyük davaların adamı olmak zor, sıkışınca terk etmek kolay…
Lâf kolay, eylem zor…
Namazı alışkanlık haline getirmek kolay, namazı miraca dönüştürebilmek zor…
Oruç kolay, oruçlu ahlâkına erebilmek zor…
Reklam için vermek kolay, sevdiğinden ve devamlı verebilmek zor…
Organik tarım zor, hormonla yetiştirmek kolay…
Üretmek zor, hazıra konmak kolay…
Söz vermek kolay, sözünde durmak zor…
“İnandım” demek kolay, inancın gereğini yapmak zor…
“KENDİNE İYİ BAK” demek kolay. Sahi, ne demek “kendine iyi bak”? Yani, “Benden ve kimseden sana fayda yok, aman dikkat et, düşersen kimse kaldırmaz seni. Sağlığını koru, perişan olursun. Sakın yaşlanma, kimse yüzüne bakmaz.” mı denmek isteniyor? Ne kadar boş, kof, anlamsız ve bencilce bir temenni…
Bir de 1400 yıl eskiye gidelim. Peygamberin arkadaşları, her buluşup ayrılmalarında birbirlerine, “ASR” Suresini okurlarmış. Kim daha düzgün okuyor, yanlışlar var mı, kimin sesinin daha güzel olduğunu kontrol etmek için değil, yapılacak en güzel ve en kapsamlı temenni olduğu için. Birbirlerine Allah'ın sözünü tekrarlıyorlar:
1-Çağa yemin ederim ki,
2-İnsan hep ziyan içindedir.
3-Ziyanda olmayanlar; inananlar, iyi işler yapanlar, birbirine doğruları tavsiye edenler ve SABRI TAVSİYE EDENLERDİR.
Ne dersiniz, bundan böyle bizim de temenni sözümüz “ASR SURESİ” olsun mu?
|