Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     4724 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Y?indeki Korkuyu ?ld?rmek
Bedran Yoldaş

  Sayı: 52 - Nisan / Haziran 2006

Zaman; karanlığın lâcivert bir örtü gibi yeryüzüne çöktüğü bir zamandı. Yürekleri ellerinde gözleri ufukta sümbülî akşamın siluetinde gölgeleri takip ederek ve ayaklarına usulca yer açarak dikkatlice ilerliyorlardı. Dağlık bir alan… Ağaçlar yapraklarını aşağıya doğru salıvermişler. Güneşin yakıcı ışınlarından kavrulan bedenlerini gecenin rehavetinde dinginleştiriyorlardı. Uyuyorlar âdeta. Gece ansızın aralarına dalan davetsiz misafirlerden rahatsız olmuştular. Aralarında gezinen insanlardan başlarına gelen tatsız olaylardan şikâyetçiydiler. “Kim gecenin bu saatinde ayaklarımız dolanan” diye. Çünkü biliyorlardı ki, gecen bu saatinde dalları arasında gezinen bu insanların niyeti pek iyi olmasa gerekti. Ne işleri vardı bu saatte? Tam da dinlenmeye çekildikleri çektikleri azaptan dingin bir an yakaladıklarını sandıkları bir zamanda…


En ufak bir hışırtıda insanlar tedirgin. Kulaklar sese odaklanmış eller de tetiğe.
Gecenin atmosferinde eksik olmayan kuş nağmeleri kulaklarının pasını silerken, sükûneti de beraberinde hediye ediyordu insanoğluna. Ses varsa selâmette vardı. Kuşlar ötüyorsa rahatsız edici bir durum yok demekti. Durmadan ötüşleri bunun en güzel kanıtı idi. Tedirgindiler anacak bu tedirginlikler öten kuşların oluşturduğu koroyla teskin ediliyordu.


Kızılca kıyamet… Kan ve barut kokusu birbirine karışmış. Gözler yuvalarından fırlayacak gibi açılmıştı; donuk ve izbe... Bağırışlar birbirine karışmıştı. Nefret ve kin… Korku her tarafta kuşatmada idi. Kuşlar susmuş gecenin karanlığı al kanlarla ikiye bölünmüştü.


Ağaçlar isyanlarda, kol ve bacaklar kopmuş sağa sola savulmuştu.
Tehlikeli bir trende girmiştiler. Sağ kalanlar birbirlerini yoklamakta. El ayak göz hareketleriyle... El yordamı en emin olanıydı. Can havliyle karanlığı yırtarak yol bulmak istiyorlardı selâmete. Korku iliklerine kadar işlemiş. Mütemadiyen kaçıyorlardı. Dağ, bayır, ağaç demeden. Kaçıyor, kaçıyorlardı. Kimse kimseyi dinlemiyordu. Kimse kimseyi beklemiyordu.


Gürleyen bir sesle yerine çakılıp kaldı.
“Dur!”
Durdu. Hayatı siyah beyaz film şeridi gibi akmaya başladı. Titreyen dizleri eşliğinde hayallere daldı. Karanlığa nefret okuyordu. Ne yapacaktı şimdi?


Elleri tetikte yaklaşan silûetler nefret oklarını çoktan dikmiştiler ruhuna. “Ruhuna okumak” için yaklaşıyorlardı. Yılların birikimi bir anda kendini yakalayıvermişti. Hazırlıksız ve savunmasız…
Elleri arkadan bağlandı. Tüm gece yol aldılar kayalıklardan, patika yollardan dere boylarından hiç durmadan yol aldılar. Ne bitmez tükenmez bir yoldu. Yoksa kaçış mı demeliydi?
Arkadaşı mayına basmamış olsaydı şimdi bu durumda olmayacaktı. Sağ kalıp mayına basmamış olmasına sevinmelimiydi, üzülmeli miydi bilemiyordu. Bilmediği insanlar arasında elleri bağlı olarak hiçbir şey sorulmadan zorla yürütülüyordu. Gecenin lâcivert atlastan kılıfı, günün ışınları ile yer değiştirdiğinde kendisi olması gereken yerden çok uzaklarda buldu. Nasıl bunca yolu yürüdüğüne hayret etti. Ayaklarını kontrol etti yürümekten şişmiştiler. Yanındakiler renk vermiyordular. Ne bir yorgunluk belirtisi nede bir şikâyet vardı. Bu durumu günlerce dağlarda olmalarına yorumladı.


Peki şimdi ne olacaktı?


Korkusu geceden bu yana yeni yeni uyanıyordu iç derinliğinde. “Bunlar kesin beni öldürürler” dedi. “Neden sağ bıraksınlar ki? Ne de olsa düşmandı her biri, hem de katmerlisinden.”
Asacağız, asmalıyız başka bir sonuç istemiyorum demişti elebaşı son konakladıkları yerde yapılan tartışma sonucunda.
Bitlisin deresine vardılar. Köprüden geçerek kendilerince uygun ve emniyetli bir yerde durdular. Dik bir yamaçta boğazına yağlı ilmiği geçirerek yalvaran gözler ve acıma bekleyen hisleri yanıt bulamıyordu. Kalpler kapanmıştı. Mühürlenmişti. gözleri hiçbir şeyi görmüyordu. Kin ve nefret tüm duygularını esir almıştı. Birden kendini boşlukta buldu boynunda sicim. Hayatı o an gözden geçirdi. Ne kadar da uzundu yaşadıkları. Kısacık ömründe... Daha yirmi yaşındaydı. Çevirdiği filmin kareleri peşi sıra ekranda yer aldıkça bu fikri edinmişti. Bitmek bilmeyen filmin kareleri birbirini takip ediyordu. Aslında bu filmin bitmesini kendisi de istemiyordu. Daha yeni nişanlanmıştı. Evlilik hayalleri kuruyordu. Şaşalı bir düğünle dünya evine girecekti. Ne umuyordu neler buldu.
Göz kapaklarına artık hükmedemiyor, derenin içine düşeceği anı bekliyordu. Aynı zamanda aşağıya ne şekilde düşeceğini hayal ediyordu… Kendisini upuzun bir boşlukta hissediyordu. İçindeki korku yavaş yavaş ölüyordu. Acı hissetmiyordu artık. Veya ona öyle geliyordu.


Gözleri kapalı bulutları seyrediyordu. Mavinin ve beyazın tonlarını sayarak... Durmadan kanat çırpıyordu. Yükseklerdeydi. Gittikçe uzaklaşıyordu yeryüzünden; topraktan ağaçlardan... Başka bir âlemdeydi sanki. Ruhu mu yükseliyor, yoksa cismiyle birlikte mi bilemiyordu?.. Bildiği tek şey; durmadan uzaklaşıyordu yeryüzünden. Onu oraya bağlayan tüm bağlarını kopararak... Zihni boşlukta… Ve durmadan yükselmeye devam ediyordu. Gözleri yeryüzünü temaşa etmekteydi. Evler ağaçlar kara parçası deniz gittikçe gözünde ufalmakta. Uzaklaşmakta. Durmadan binalar gözünde küçülüyorlardı. Duyguları karmakarışık. Geçmişi bulanık. Neredeydi, ne oluyordu? “Yoksa rüya mı görüyorum” diye düşündü.


Uçmaya devam ediyordu, kolları ve bacakları açık. Etrafında dönüyor. Dönüyor. Başı dönüyordu, dönmekten. Yükseklik korkusu mu, yoksa başka bir şey mi? Bilemiyor.
Yeryüzü, ağaçlar onu gökyüzüne doğru itiyordu âdeta. Bilinmeyen bir âlemde yol alıyordu.
“Kalk oğlum yatağına yat. Üşüyeceksin!”


Annesinin sesi kulaklarında çınladı.
Birden ayağa fırladı. Annesi ne olduğunu anlamadan hızla dışarı çıktı.
Gecenin karanlığında yollara düştü” içindeki korkuyu bulup öldürmek” için…


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Nice sahipsiz yüzler görd... - Sayı 120
Elinde taş küçük çocuğun... - Sayı 119
Sallandı yer ve gök... - Sayı 118
Hu Demeye Geldik... - Sayı 117
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (124):
Diyarbakır anneleri...

Son Eklenen Yorumlardan
 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Süleyman Abdulla. Müasir Azərbaycan poeziyasinin ən görkəmli nümayəndəl... Hikmet

 yüreğine kalemine sağlık hayırlı ve bol okurları olsun.🤍✒️...


Sanatımızın, özellikle şiirimizin şu andaki seviyesini güneş ışığının yokluğuna mı, yoksa ondan gelen ışığın yansımasını engelleyip, bizi suni bir güneş tutulmasıyla karşı karşıya bırakanlara mı bağlamalı?..
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Kudret-i ilahi
Ürəyimin Əsdiyi
Yaşanan pişmanlık
Her şey apaçık
Suriye Türkmenlerinin dilinden
Oğulcan


Ali Erdal - Her şey apaçık
Kadir Bayrak - Nerelisin
Necip Fazıl Kısakürek - Doğuda buhran
Ekrem Yılmaz - Göç mü hicret mi
Ekrem Yılmaz - Zerre
Fatma Pekşen - Mustafa
Dergi Editörü - Hicret şuuru
Site Editörü - Zor sınavımız mültec...
Necdet Uçak - Yüreğim benim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (124) k...
Kardelen Dergisi - Kalem erbabına...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Gittikçe azalıyoruz
M. Nihat Malkoç - Suriye Türkmenlerini...
Hızır İrfan Önder - İstemem
Berna Pak - Gelecek(siz) çocuk
Ayhan Aslan - Dilenci
Mehmet Balcı - Sevda
Mehmet Balcı - Tükür
Ahmet Çelebi - Kaçıncı bahar
Av. Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Halis Arlıoğlu - Gaflet, dalalet ve h...
Murat Yaramaz - Pusula
Murat Yaramaz - Soğuk
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Asırlık mertebe
Suleyman Abdulla - Ürəyimin Ə...
Cemal Karsavan - Hasrete zincir mi da...
Emine Öztürk - Bismillah
Osman Akçay - Gibi
Bekir Oğuzbaşaran - Türküleri seviyorum
Yaşar Akyay - Yaşanan pişmanlık
Yaşar Erim - Firavun düzeni devam...
Cahit Can - Bu insanlar
İbrahim Durmaz - Kar
Sevdagül Aykar Yıldız - Oğulcan
Mehmet Emin Armağan - Kudret-i ilahi
Saltuk Buğra Bıçak - Sarı yapraklar dökül...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15190919
 Bugün : 1961
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 642427
 Bugün : 155
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 122
 123. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 7
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim