Necip Fazıl hakkında söylenen sözlerden birkaçı Murat Yaramaz Sayı:
92 -
Şâir, tiyatro yazarı, hatip, mütefekkir, aksiyoncu, dava adamı ve en çok da müslüman… Hayatın her sahasında davalı ve davacı… Böylesine müdâhil bir duruşa sahip olmak da; kasten, keyfiyetle veya istem dışı bir şekilde, insanları onun bu duruşuna müdâhil olmaya mecbur bırakıyor.
Üstad Necip Fazıl KISAKÜREK’ten bahsediyoruz. Bilhassa da onun hakkında söylenen sözlerden…
●Necip Fazıl’ın eserleri kolay kolay her yönetmen tarafından filme alınabilecek eserler değildir. (…) Bütün eserlerini okumadan, hele hele sanat çilesini, duyduğu fikir sancısını duymadan böyle bir işe kalkışmak, başarısızlığı başından kabullenmek demektir. (…) Söz konusu olan kişi Necip Fazıl ve onun eserleri olunca işin ehemmiyeti ve ciddiyeti daha da artmaktadır. (Abdurrahman ŞEN)
●Gerek ülkemizin, gerekse halkı müslüman olan ülkelerin onunla hesaplaşmaları gereğini vurgulayarak teklif ediyoruz. Çünkü Necip Fazıl’la hesaplaşmadan ne ülkemizin, ne de halkı müslüman diğer ülkelerdeki İslâmî hareketleri anlamamıza imkân yoktur. Çünkü Necip Fazıl’la hesaplaşırken göreceğiz ki; hiç değilse tefekkür plânında birçok problem çözümlenmiş veya en azından problemler ortaya konmuştur. Necip Fazıl’la hesaplaşmak düşünme hayatındaki kontinüte bakımından kaçınılmaz bir zorunluluktur. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok...” (Ali BİRADEROĞLU)
●Türkiye’de yaşayıp da ülkemizde ve dünyada olup biten şeylere ilgi duyuyor ve kafa yoruyorsanız, bir şekilde Necip Fazıl’la karşılaşmamanız mümkün değildir. Fikir ve sanat hayatıyla ilginiz varsa, şiir, hikâye, tiyatro ve tarih tezleriyle uğraşıyorsanız, Necip Fazıl’ın eserleriyle dil ve anlatımıyla hesaplaşmanız kaçınılmaz.
●Ona ait yazı yazmak, ‘büyük bir cesaret işi’ olarak bilinmekte, eline kalemi alanlar ya sınırsız bir övgü veya azaplı bir susuş içindeydiler. (Mustafa MİYASOĞLU)
●Aksiyon adamı olarak Necip Fazıl’dan söz ederseniz, hemen dostu ve düşmanı ortaya çıkar. (İsmet ÖZEL)
●Necip Fazıl’ın her şiirinde, hayır sadece şiirinde değil, pek basit ihtiyaçlarını bile dile getiren her konuşmasında, korkunç bir tecrit, dehşetli bir sembolizasyon hemen dikkati çekerdi. (Prof. Ayhan SONGAR)
●Üstad’da öyle bir tecrit ve teşhis kabiliyeti vardı ki, Onun söz veya kalemle ifade edemeyeceği herhangi bir konu olacağını düşünmek aslâ caiz değildir.(Prof. Dr. Necmettin HACIEMİNOĞLU)
●Üstad’ı yarım saat dinleyen bir, o gün sabaha kadar uyuyamazdı. Kendi deneyimlerimden ve konuştuğum arkadaşlardan biliyorum bunu. Çünkü, zihniniz O’nu anlamak için öyle efor harcıyordu ki, ‘beyni zonk zonk zonklayanlardan biri’ olup çıkıyordunuz. Sinirleriniz alt üst oluyordu. Konuşmalarıyla, kuvvetli telkin gücüyle, öfke ve duygu sinmiş fikirleriyle, çelik gibi mantığıyla, sizi hep ‘üstün memuriyete’ dâvet eden tebliğci tavrıyla, dünyaya ve küçük kaygılara karşı gösterdiği müthiş istiğna ile, ‘tedirgin bilinciyle’ sizi yükseklere çıkarıyordu. Bunun için üzerinizde şok etkisi doğurması gayet normaldi. (Bekir OĞUZBAŞARAN)
●Yunus aşk demekti, Necip Fazıl dâvâ. Aşk olmadan şiir yazılmaz. Dâvâ olmadan yaşanmaz. Yunus’un dâvâsı aşkı idi... Necip Fazıl’ın aşkı dâvâsı... (Prof. Dr. Hasan POYRAZ)
●Hırkasından rüzgâra koku veren Yunus’un dergâhına kırk sene ‘elif’ taşıyandır Necip Fazıl... (Ercan YILMAZ)
●Üstad’ın şairliği ve şiiri, Türk şiiri ve edebiyatında en müstesna yeri işgal ediyor. Bir zamanlar ‘Bir mısraı bir millete şeref veren şair’ diye taltif hakkı teslim edilen Üstad her konuyu şiirleştirmiş, bulunuyor. (Prof. Dr. Süleyman YALÇIN)
●Necip Fazıl, her şiirinde bir sefere hazırlanmış hissini veriyor (Halit Fahri OZANSOY)
●O, şiirinin ne şeklinde, ne de muhtevasında hiçbir yabancı modaya kapılmadan, bir geleneği kendi içinde derinleştirip yenileme ve devam ettirmenin en güzel örneklerini vererek eskilerin büyük köklerine bağlanmıştır. Bu bağlanış onun ‘Poetika’sında hem estetik, hem de trajik ve metafizik bir mânâ taşır. Tabiatta içindeki kadar iniş ve çıkış bulunmadığını söyleyen, fikir çilesinden büyük işkence olmadığına inanan Necip Fazıl’ın ‘zorlu nefs’ine galebe çalmak, bu ‘cihad-ı ekber’de muzaffer çıkmak için eskiler gibi dışarıda bir çile hücresine kapanmaya ihtiyacı yoktu. O, kendi iç varlığını, trajik benliğini çilehâne yapmıştı. (Prof. Dr. Birol EMİL)
●Bir Adam Yaratmak oyunu sahneye konuş edimiyle ele alındığında hem konu hem kişileri hem de kurgusu açısından dün, bugün ve yarını içinde barındıran özelliklerle doludur ve bütün zamanlara hitap eden bir ruhu taşır. (Tiyatro sanatçısı S. Bora SEÇKİN)
●Bizim için önemli olan, Necip Fazıl’ın Müslüman bir şair olmasıdır. (Hekimoğlu İsmail)
●Ne zaman bir yerde bir cümlesiyle karşılaşsam, daha ilk kelimede “İşte bu üstadın sözü.” derim. (Mustafa YÜREKLİ)
●Artık sıra büyük tefekkürdedir. Durumu gerçek yönüyle ilk gören, Batı’yı Doğu’yu da topyekûn müesseseleriyle idrak eden ilk büyük zekâ Necip Fazıl’dır. Soy bir kafadır. Toplumun geçirdiği büyük buhranı yaşar. Sanatın doruğuna da ulaşsa, büyük tefekküre kaymadan huzur yoktur. Artık sanatkâr Necip Fazıl’ın yerini mücadeleci, düşünür Necip Fazıl almaktadır. Mensubu olduğumuz medeniyetin, unutturulmak istenen değerlerinin gün ışığına çıkarılması için vakit gelmiştir. (Erdem BAYAZIT)
●Onlar istiyordu ki, o, kafalarındaki tanıma uygun olarak istedikleri kimse olsun. Oysa, o, bu ölçüleri ve çerçeveleri tanımıyor, mutlaka onları parçalıyor ve dışına taşıyordu. Şair olmasını istedikleri yerde düşünür olarak karşılarına çıkıyordu. Düşünür olarak kalmasını istedikleri yerde de bir toplum düzelticisi gibi gözüküyordu. Oysa o, hep aynı kişiydi; yani adıyla sanıyla Necip Fazıl. (Sezai KARAKOÇ; Vakit; kültürsanat, 29.06.2009)
●Her vakit söylediğim gibi; şiirde Necip Fazıl, Türk nazmı bakımından bize yeni ve tamamiyle orijinal bir ses ve âhenk getirmiştir. (Yakup Kadri)
●Konferans verdiği kalabalıkları coştururken nasıl vakarını korursa elleri kelepçeli, polislerin arasında yürürken başını dik tutmasını bilirdi. Mevki, ikbal sahiplerine şirin görünmek için söz etmezdi; inandığını söylerdi. İnsanları makamlarına göre de tasnif etmezdi. Onun için en değerli insan inanmış insandı. Kendisini de onlara emanet etti. (Dr. Mehmed Niyazi ÖZDEMİR)
●Egemen anlayışın nefret edilmesini istediği insanları kitaplarında objektif olarak değerlendirdi ve bunları utanarak yapmadı. Biz haklı olsak bile utanarak, ezilerek savunan bir toplumuz. Necip Fazıl’da bu ezikliğin zerresi yoktu. Her inandığını yüksek sesle savunurdu. (Prof. Dr. Hüseyin AKAN)
●Batı ihaneti ile tek başına hesaplaşmayı göze alan bir kahramandır Necip Fazıl!.. (İsmet BOZDAĞ)
●1977’de seçim kampanyalarında, en önemlisi İstanbul Bayezit’teki olmak üzere bazı MHP mitinglerine katılmış ve meydanlarda binlerce kişiye hitap etmiştir. Bu konuşmalar dikkatle incelenirse, Necip Fazıl’ın, fikir çizgisinde bir değişikliğin söz konusu olmadığı görülür; değişiklik, sadece muhatap kitlededir. (D. Mehmet DOĞAN)
● Necip Fazıl’ın kavgalarına kızabilirsiniz, tutkuları konusunda farklı değer yargılarınız olabilir; ama hiçbir şeyini sevmemiş olsanız bile, Türkçe’yi sevdiğiniz için onun şiirini de sevmişsinizdir. (Mümtaz SOYSAL)
●İkinciliğe tahammül ettiğini hiç hatırlamıyorum. Birlikte çalıştığı kişilerin daima “Yıldız adam” bilinmesini isterdi. Kendine olan güveni ise tükeneceğe benzemezdi. (Gürbüz AZAK)
●O, sanki dünyanın bütün ulvi çilelerini, bütün asil ıstıraplarını, bütün fikir öfkelerini omuzlarına yüklenmiş bir düşünce ve duygu deviydi. (Mehmet Şevket EYGİ)
●Necip Fazıl’ın şair olarak değeri hattâ dehası şüphe götürmez. Fikir ve kültür adamı olarak da devremizde bir çığır ve devir açan şahsiyetlerdendir. (Ahmet KABAKLI)
●Yarına kalacak tek şair: Necip Fazıl. Bence şimdiye kadar gelen şairlerin en büyüğüdür o. (Nurullah ATAÇ)
Bütün bu söylenenlerin sonuna da, Üstad’ın maddî ve mânevî olarak yakınında bulunmuş birinin sözlerini, affınıza sığınarak ve kendimize iltimas geçerek son söz olarak ekliyoruz.
●Öyle bir noktaya gidiliyor ki… Kendinizi tarafsız görüyorsanız, onunla art niyetsiz olarak yüzleşmedikçe; düşman görüyorsanız kıyasıya hesaplaşmadıkça; dostsanız ve fikir birliği içindeyseniz, eserlerini gönülden kavrayıp ona göre derin nefs muhasebenizi yapmadıkça hiçbir sahada, iyi veya kötü, cemiyetin bütününü kucaklayacak faaliyet mümkün olmayacaktır. (Ali ERDAL)
|