Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi M. Nihat Malkoç Sayı:
122 -
Türk musikisi bütün engellemelere rağmen çok büyük bir merhale kat etmiştir. Bir kısım insanlar kendilerince musikiyi muzır bir uğraş olarak görmüşlerdir. Kendi mantıklarını ölçü alarak fetva vermeye kalkmışlardır. Oysa Kur’ân’ın hiçbir yerinde musikiye dair lehte ve aleyhte ayet mevcut değildir. Fakat her alanda olduğu gibi, bu sahada da kendi fikirlerini dinin emriymiş gibi göstermeye kalkanlar olmuştur. Buna rağmen musiki, hayatımızın her alanına sirayet etmiştir. Hattâ mistik bir musiki de doğmuştur. Tasavvuf müziği de diyebileceğimiz bu alanda büyük bestekârlar yetişmiştir. Aslında insanı Allah’a yaklaştıran her şey güzeldir. Bunun yanında kulu Allah’tan uzaklaştıran şeyler de çirkindir. Ölçü bu olmalıdır. Bu, ister şiir olsun, isterse müzik… Mühim olan muhtevadır.
Aslında Türk musikisi çok köklü bir maziye sahiptir. Fakat her alanda olduğu gibi değerlerimize bir türlü sahip çıkamamışız. Bu, değeri bilinmeyen değerlerin başında Mustafa Itrî Efendi gelmektedir. Klasik Türk Musikisinin bu en meşhur bestekârı hakkında bilgilerimiz maalesef çok azdır.1640 senesinde doğduğu rivayet ediliyor. Asıl adı Mustafa’dır. Itrî, onun mahlasıdır. Buhûrîzâde sülâlesinden gelmektedir. İstanbul’da doğmuş ve yaşamıştır. Yenikapı Mevlevîhanesi’ne devam etmiştir. Çok büyük bir değerdir Türk musikisi için… Bununla ilgili olarak Yahya Kemal Beyatlı, Itrî için şu dizeleri sıralıyor:
“Mûsikîsinde bir taraftan dîn,
Bir taraftan bütün hayat akmış;
Her taraftan, Boğaz, o şehrâyîn,
Mâvi Tunca'yla gür Fırât akmış.
Nice seslerle, gök ve yerlerimiz,
Hüznümüz, şevkimiz, zaferlerimiz,
Bize benzer o kâinât akmış.”
Buhûrîzâde Mustafa Itrî Efendi binlerce beste yapmış hayatı boyunca… Gel gör ki bunlardan ancak elli tanesi günümüze kadar gelebilmiştir. Binlerce bestesi tarihin karanlığına gömülmüştür. Bu, Türk kültür tarihi için büyük bir kayıptır.
Başlıca eserleri şunlardır: Segâh Kurban Bayramı Tekbiri; Segâh Salât-ı Ümmiye; Dilkeşhâveran Gece Salâtı; Mâye Cuma Salâtı; Segâh Mevlevi Ayini; Rast Darb-ı Türkî Naat ve Sofyan Tevşih; Nühüft Durak; Nühüft İlahî; Nühüft Tevşih; Nevâ Kâr; 2 Pençgâh Beste; Hisar Devr-i Kebir Beste ve Aksak Semai; Mâhûr Ağır Aksak Semai; Rehavî Berefşan Beste; Buselik Hafif Beste ve Yürük Semai; Segâh Ağır Semai; Segâh Yürük Semai; Bayatî Çember Beste; Bestenigâr Darb-ı Fetih Beste; Dügâh Hafif Beste; Isfahan Zencir Beste ve Ağır Aksak Semai; Nikriz Muhammes Beste; Râhatu'l Ervah Zencir Beste; Irak Aksak Semai; Rast Aksak Semai; Nühüft Aksak Semai; Acemaşiran Yürük Semai; Rehavî Peşrev; Nühüft Peşrev ve Saz Semaisi…
Günümüz gençliğinin, bu büyük musiki üstatlarından haberdar olmaması ne acıdır. Batı’nın pop müziğini hayat tarzı olarak benimseyen gençlerimiz, klasik Türk Musikisine sırt çevirmişlerdir. Oysa Yahya Kemal’in dediği gibi:
“Çok insan anlamaz eski musikimizden
Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden.”
Itrî, zamanında saray çevresi tarafından da sevilen ve takdir edilen bir insandı. Beş padişah görmüştür. Besteleri devrinin padişahları tarafından beğenildiği için saray çevresince himaye edilmiştir. Sultan IV. Mehmed zamanında dikkatleri üzerine çekmiştir. Itrî uzun yıllar Enderun'da müzik öğretmenliği ve hanendelik yapmıştır. Divan şairlerinden Şeyhî'nin yazdığına göre, ölümünden sonra "Mevlevihane Yeni kapısı haricine" gömüldüğü rivayet edilmiştir.
|