?ELY?KY Bedran Yoldaş Sayı:
64 - Nisan / Haziran 2009
“Ah be hayat ne zorluklar çıkardın karşıma” diye başlayan cümlelere sıkça şahit olmaktayız. Yaşamın, dünya boyutunu ilgilendirir bu söylem. Hayata dair tablolar yansır gözlerden aynalara. Ya da daracık sokaklarda hayatın iz düşümleri alır sizi bambaşka âlemlere misafir kılar.
Yorgunluk bedeninize hükmetmiştir artık. Elle avuca sığmaz afacan zamanlarınız çoktan geride kalmıştır. Ardınızda bir sürü yaşanmışlık bırakmışsınızdır.
Yasemin kokulu vadilerin dönemeçlerinden hızla viraj alıp toz pembe bir dünyaya direksiyon kırdığınızda gelip geçen, yaşanan ve yaşanma ihtimali olan olgular sizi eskisi kadar etkilemez. Ürkekliğin ve çekingenliğin boyutu değişmiş, yeni bir boyutun görüngüleri ile hayatın debisi azalmış olsa da akmaya devam etmektedir zaman.
Her gün yitip gittiğiniz yollar dar gelir size. Namlunun ucundaki kurşun gibi başıboş değilsinizdir. Dizlerinizin bağı çözülmüştür, renginiz değişmiş, tipiniz farklılık arz etmiştir.
Bütün bunları neden mi anlatıyorum.
Can sıkıntısından.
Kendimi oyalamak adına kâğıda bir şeyler karalıyorum desem inanır mısınız?
Yok, inanmazsınız elbet. Şaşkın bir adamın durumunu açıklamak için. Niye mi şaşkın?
Demir parmaklıklarla çevrili bahçenin uzak köşesinde etrafı gözlemledi. Sonra küçük ve ürkek adımlarla bahçenin köşesine kadar yürüdü. Duvarın öte tarafına göz gezdirdi. Simit satan çocuğun kendisine dikkatle baktığını fark etti. Geri döndü bahçe kapısından ağaçların arasına daldı. Menekşe, fesleğen, kasımpatı çiçekleriyle kaplı bahçeden usulca geçti. Sofilerin oturduğu bahçeli evin dış kapısına kadar sokuldu. Masadaki yaşlı insanları izlemeye başladı. Yan binanın Terasında oturan yaşlı adama odaklandı sonra. Saçı, sakalı, giyim kuşamı, ayakkabısını, gömleğini inceledi. Gömleğin rengi ile ceketin uyumsuzluğuna hayret etti ilkin sonra ayakkabılarına... Adamın giyimindeki uyumsuzluğa bir mana veremedi.
Sabahın köründe var gücüyle öten horozun sesi yeryüzünün ağardığını haber veriyordu.
Zaman ne de çabuk geçiyor.
Kalktı oturdu. Etrafına bakındı. Bir değişiklik aranır gibiydi ama yoktu.
Parkta oynayana çocukların sevinçleri gözlerinden okunmaktaydı.
Ne tuhaf.
Bu yaman bir çelişki. Bir tarafta çocuklar diğer yanda yaşlılar. Geçmiş ve gelecek ya da gelecek ve geçmiş. İki ayrı zaman dilimi aynı karede yer alıyor.
|