HANGİ ÇAĞDA YAŞIYORUZ Olgun Albayrak Sayı:
65 - Temmuz / Eylül 2010
Günümüzde yaşayıp da, "Hangi çağda yaşıyorsun?" gibisinden bazen sitem, bazen tahkir, bazense tehdit içeren sözleri duymayan yoktur herhalde... Gerek evrensel, gerek toplumsal ölçekte ve gerekse daha küçük cemiyetlerde bu mealdeki sözlerle bir toplum, içindeki bazı unsurları rahatlıkla çağ dışı ilân edebilmektedir. Bunun mânâsı şu değil midir: "İnsan kardeşim, sen ruhun ve bedeninle bu dünyaya (zamana) ayak uyduramıyorsun. Bu benim hayat ve kafa konforumu rahatsız ediyor, hattâ tehdit bile ediyor."
Bu mânâda, her toplumda kendini çağın çocuğu, lâyığı ve sözcüsü ilân edenler var diyebiliriz.
Bir kesimi çağın gerisine iten durumlarsa ya inançla ya da töreyle ilgili görünüyor.
Bu mefhumların zihnî ya da fizikî görüntüsüne, anlayışına karşı çağ da kendi zihniyetini tutarlı gösteriyor. Mesela zina, alkol, kumar, müstehcenlik, hırs gibi toplumu aklî, bedenî ve ruhî yönden çökerten en yıkıcı eylemler, bugün pekâlâ asrî, normal, hattâ medeniyet timsali davranışlar olarak telakki edilebiliyor...
Yalnız şu unutulmamalıdır ki, bu sözde asrîlik nişaneleri binlerce yıl önce de yine o çağın lâyıklarınca normal kabul edilen durumlar ve anlayışlar değil miydi? Arap cahiliyesinde içki, kumar ve zina had safhada olduğundan, kızlarını meze yapmak istemeyen babalar diri diri toprağa gömmemişler miydi? O dönem Mekke önde gelenlerine sorulsa, bu alışkanlıklar pekâlâ normal işler değil miydi? İsyan bayrağını ilk çeken kimdi? Tabiî ki dinimizin banisi Peygamberimizdi.
Eski Roma'da kadına insan gözüyle bile bakılmadığı ve kadınların bir meta gibi alınıp satıldığı bilinmektedir.
O gün, kızını toprağa gömen cevval cahiliye Arap'ından adalet timsali, ahlâk abidesi ve gözyaşı dökebilen Hz.Ömer'i çıkaran bir saf zihniyet, bugün rahatlıkla çağ dışı ilân edilebiliyor da ilmi, irfanı, kişiliği ve hayat tecrübesi yönüyle onun topuklarına bile erişemeyecek olan pırıltılı bir dünyanın gafil topluluklarının sürü psikolojisiyle sürdürülen hayatı, "modernlik" mührüyle zihinlerde yer edinebiliyor.
Zaman ve teknoloji; kıyafetleri, şehirleri, yaşayış biçimlerini değiştirse de insanın insanî özelliklerini değiştiremiyor. Yüz yıl sonra uzay araçlarıyla ve o günün ileri teknolojisiyle bile yaşasak içindeki insanı evcilleştiremedikten sonra ne kadar asrîlik nutukları atılırsa atılsın, en çok kandırılanlar, yine vicdanlar ve akılsızlar olacaktır. Çünkü hırs, tamah, kıskançlık, çekememezlik, kem bakış, kötü niyet, suizan, ahlaksızlık gibi hasletler baki kalacaktır. Önemli olan, işte bunları her devir ve çağda törpüleyebilecek bir anlayışa, yani hakiki asriliğe sıkı sıkıya bağlanmaktır; madde ve cismaniliğe değil...
İnanmayanlar, tarihin istatistiğini tutabilirler isterlerse...
|