?YYR ve CEMYYET Necip Fazıl Kısakürek Sayı:
47 - Ocak / Mart 2005
Şiir, cemiyetin mu’adil oluşları içinde, onun bütün mazisini ihtiva eden, halini gösteren ve hususiyle istikbalinden haberler getiren harikulâde dolambaçlı bir rüyadır; ve tıpkı bir rüya gibi bütün bir tâbir ve tefsir mevzuudur.
Evet, şiir hakkında “cemiyetin rüyasını ayrı bir rüya üslûbuyla anlatan bir tâbirname” diyebilirsiniz. Bir tâbirnâme ki, o anda ayrı bir rüya gibi ayrıca tâbire muhtaç…
Cemiyet, iç ve gizli hayatiyle uyur; ve rüyasını şair görür ve sayıklamalarını şair zapteder.
O halde şiir, bir cemiyetin topyekûn his ve fikir hayatını tefahhus ve murakabe eden başlıca rasat merkezidir; ve ışıkları daima tam ve müstakil bir fert menşurundan süzüldüğü halde ferdîlikle hiçbir alâkası yoktur.
Şiir, bütün şahsî mahremiyetleri ve zatî aidiyetleriyle yüzde yüz fert perdesi üzerinde cemiyetteki tefekkür ve tahassüs hâletinin en nâdir ve mükemmel aksidir.
Bunun içindir ki, şiir, fikrî, içtimaî, siyasî, tarihî, hissî bediî, iktisadî, beledî, bütün dâvaları, dertleri, hasretleri, hamleleri, ihtinakları ve ıstıraplarıyle cemiyet ruhunun, tek fert üzerinde bilvasıta en derin kaynaşma ve girdaplaşma zemini diye gösterilebilir.
Böylece şairde, ister memuriyetinden haberi olsun, ister olmasın cemiyetinin gelecek günlere doğru felâket ve saadetlerini besteleyen ve daima gaibi istintak eden üstün bir (medyum) seciyesi belirtiyor; ve şair, Allah’ın kendisine bahşettiği nurla, cemiyetin gerilere ve ilerilere doğru mânâsını temsil edebildiği nisbette mertebeleniyor.
(Omeros) kendisinden birkaç asır sonraki büyük Atina devrinin ne nisbette ifadecisi olduysa (Şekspir), üstünde güneşin batmadığı bir imparatorluk haşmetine bağlı bir (melânkoli)nin ve (Bodler) 19’uncu asrı takip edecek olan büyük ihtinak ve hafakan devresinin öylece habercileri oldular. (Göte), (Bismark)’tan evvel Alman ittihadını gerçekleştirdi ve Sâdi, gerilere doğru bilinen bir Fars medeniyetinin İslâm ışığından sonra en olgun yemişini verdi.
Bütün insan, hayvan, nebat ve cemad kadrosiyle bütün bir cemiyetin bütün iş ve hareket yığını içinde hiçbir hâdise gösterilemez ki, erimiş, rengini ve şeklini değiştirmiş olarak şairin ruhundaki tesirler bulamacına dahil olmasın ve binbir çiçekten süzülmüş bal gibi, umumî ve rayihadar bir lezzet ifadesi içinde cemiyetinin hususî nefesini yaşatmasın.
Şiir, şair, cemiyet ve mâşeri ruh arasında münasebet bunlardan her birinin ötekine yan gözle bakmasına rağmen sımsıkı bir haşrü neşr havası kurar.
Şiir ve şair. Cemiyetin en mahrem ve en sadık, en gerçek ve en emin münadileridir.
|
Eklenen Yorumlar
Ekleyen : Sinan AYHAN Yorum : Üstad'ın "Batı Tefekkürü..."nde Bergson'un zıddı diye tarif ettiği, yani "sezgici" anlayışı sakıncalı bulan anlamında, Bertran Rasıl'ın "Sorgulayan Denemeler" kitabında bir ifadesi var... Bir tarafıyla Üstad'in Omeros,Göte, Şekspir ve Bodler üzerine söylediklerine yakın... bir fikrin oluştuktan sonra zamanı ve mekânı sürükler gibi götürmesi... Rasıl: " Doğru olduğuna dair her hangi bir kanıt bulunmayan bir önermeye inanmak sakıncalıdır...Böyle bir görüşün kabul görmesi durumunda bütün sosyal yaşamımızın ve politik sistemimizin tümüyle değişeceğini kabul etmeli..." Almanyayı bir araya getiren düşünce yaklaşık bir buçuk asır önce Göte'nin düşüncesinde eşik bulmuş mudur, en azından şöyle sorabiliriz Rasıl'ın Göte'nin sezgisi üzerine görüşü ne olabilir... Benjamin'in fransızların bayıldığı Muse tahammül edememesi ne kadara da anlamlıdır... Bodler'in sancısını yargılamak gibi bir şana sahiptir "yüksek fransız anlayışı"... şu hükme kesinlikle ve rahatlıkla varabiliriz: fransızların merkeze koydukları yazarlar, Hugo ve Muse gibi geri planda kalması gereken yazarlar olmasaydı; bugün entel küstahlıkları daha hafif bir fransız insan tipiyle karşılaşabilirdik, ne yazık, o kadar cok ıskaladıkları yazar ve görü var ki; ama ağzı yormaya değmez... Benzer görüşleri Kundera da yazmış son deneme kitabında... neyse... asıl bir fikrin kendini örebilmesi ve tarih olarak, anlamlı bir eşik olarak kendini ortaya koyması önemli burda... Şekspir ve üzerinden güneş batmayan ülke; Yunus, Baki, Fuzuli, Nedim, Karacaoğlan, Köroğlu ve ebediyete kadar devlet olan... bizim yüzümüzdeki biricik tebessüm budur...
|