Muhabbet Ömer Salih Şipleme Sayı:
75 - Ocak / Mart 2013
Gönül ne kahve ister, ne kahvehane;
Gönül sohbet ister, kahve bahane.
Büyük devayı sezmek olayında 'aşk' da devreye giriyor sanırım, gerçi 'aşk'ı anlatmadın henüz ama acı çekmeden devayı bulamazsın.
Aşk?
Bu soruyu önce sen yanıtla o zaman sonra ben, ne dersin?
Topu bana attın, olmadı şimdi… Aşk üzerinde çok kafa patlatmışsın belli. O kadar çok patlatmışsın ki tek kelime söylemek bile güç geliyor artık.
Evet, doğru bildin.
O bir kelimeyi söyleyiversen ben büyük bir yükten kurtulmuş olacağım.
Şu söylenebilir mi aşk için: “Hiç”in yahut “yok”un “hep”e yahut “var”a ulaşma çabasıdır. Ya da ulaşmak için gittiği yoldur.
Ya da aksi midir acaba? Varlıktan hiçliğe gidişi… Sanki senin tanıda bir terslik var, “hiç” olan “hep”tir “var” olan “hep” olmaz ki. Varlığın faniliği malûmdur. Varlık ortadan kalktığında işte asıl hiçlik yani heplik yani daimilik başlar. Vardan hiçe ulaşma çabası… Vaz geçme çabası…
Hiçlik makamı… Hiç nedir? “Var” olan bizler aslında “yok”sak ve var olan tekse, aynı şekilde “hep” olan bizler aslında “hiç”sek ve hep olan tekse ve yavaştan “hiç” olduğumuzu yani “yok” olduğumuzu anlamaya başlayınca aşk başlıyor gibime geliyor.
Bak bu doğru. Hiç olduğumuzu anlamaya başladığımızda aşk başlar ve hiçleşme sürecidir belki de… Sürekli yıpranan aşınan ve yok olan bir ruh gibi…
Kendinden vazgeçmek, vardan vazgeçmek kendinin dışında yaşayarak her şeyden caymak…
Bedeni ruha teslim edip belki de maddeden geçip manen yaşamaya çalışma çabası…
Öyle bir şey işte… Daha pek çok tanım, pek çok öykü, pek çok şiir, pek çok kelâm… Bitmez ki, aşk bu; ayın, şın, kaf. Kolay mı?
Değil elbet. Maddeden vazgeçme çabası… Kastettiğin beşerdi sanırım. Dünyevî şeylerden…
Evet evet, elbette. Ama bazen diyorum ki her şey aşk ile var. İçtiğimiz çay, gördüğümüz masa, yediğimiz yemek… Her şey ama her şey… Ve aşkı ulvî merciden aşağıya çekenin de bu olabileceğini düşünüyorum. Sıradanlaşmasına herkeste var olabileceği düşüncesine iten şey. Bu söylediklerimi inandığım için değil de hani “acaba mı?” acaba dediğim zamanlar oluyor.
Belki de bilemiyorum. Madde bahsi çok önemli sanırım. Aşk üzerine çok kafa patlattım, daha önce sana da söylediğim gibi o kadar çok düşündüm ki artık aşk üzerine söylenecek bir kelime bulamıyorum. Salih Mirzabeyoğlu'nun şu sözüne fena tosladım bu mevzuda, hani böyle dank eden cümleler vardır ya öyle işte, takılıp kaldım ve son durağım sanırım:
“Madde yoğunlaştırılmış fikirdir.” (Kundak; Yıl:1, Sayı:10, Aralık 2012)
|