Olaylara bakış Av. Kadir Bayrak Sayı:
77 - Temmuz / Eylül 2013
Geçtiğimiz Haziran ayına, siyasî literatürümüze “Gezi Parkı olayları” adıyla geçecek hadiseler damgasını vurdu. Halk hareketi olarak lanse edilmeye çalışılan olaylar, dünyaya yön veren başkentlerde ve onların medyasında geniş yer buldu.
Bu satırlarda dergimizin yayın periyoduna uygun olarak hadiselerin muhasebesini yaparken elimizden geldiğince söylenmeyeni söylemek, düşünülmeyeni düşündürmek gayreti içinde olduk. Bu kez böyle bir gayret içinde olmayacağımızı işin başında belirtelim. Meydana gelen hadiselerin öyle sıradan bir protesto olmadığı kanaatindeyiz. Gayesinin, öne çıkan bazı icraatları bahane ederek seçilmiş hükümeti dolayısıyla millî iradeyi yıkmak olduğuna inandığımız isyan hareketinin içerden ve dışarıdan ciddî anlamda desteklendiğine de kanîyiz. Bu sebeple tarihe ve milletimize olan sorumluluğumuzu yerine getirmek adına bugüne kadar söylenen ve yazılanları tekrar etmekten de endişe etmiyoruz. Eğer söylenen ve yazılanlar “hak”sa değil bir binlerce kez tekrarın bile anlam kazanacağına inanıyoruz.
2013 YILININ MAYIS AYINDA NELER OLMUŞTU…
İstanbul'a yapılması planlanan 3. havaalanının ihalesi gerçekleşti. 46 milyar dolarlık dev yatırım, çok değil 10 yıl önce hayal ufkumuzda bile yer alamazdı. Tamamlandığında yolcu kapasitesi bakımından dünyanın en büyük havaalanı olacak yatırım, başta Almanya olmak üzere havacılık sektöründe lider pek çok ülkeyi ürkütüyor. Zira projenin tamamlanması halinde artık onların gördüğü fonksiyonu İstanbul görmeye başlayacak.
Japonya ile 22 milyar dolarlık nükleer enerji santrali kurulması için adımlar atıldı. Enerjiye hükmetme bugünün ve geleceğin dünyasında devletlerin öncelikli hedefi haline geldi. Gelişmiş ülkelerin tamamının sahip olduğu bu santrallerin kurulması halinde petrol ve doğalgaz yoksunu Türkiye, bu kalemlerdeki ithalat bağımlılığından kurtulmuş olacak. Bu rakamın yıllık yaklaşık 7 milyar dolar olduğu dikkate alındığında bugünün ve yarının muhasebesi daha iyi yapılabilir. Ayrıca bu teknolojiye sahip olmanın bizi yükselteceği ilmî seviye de çabası…
Dünyanın en geniş ve üzerinde raylı sistem bulunan en uzun köprüsü olmaya namzet Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün temelleri atıldı. 2015 yılında bitirilmesi planlanan köprü İstanbul trafiğine rahatlık getirecek.
İMF'ye olan son taksit ödendi.
Mayıs ayı içinde çözüm süreci kapsamında alınan kötü bir haber yoktu, ekonomik göstergeler üst seviyedeydi.
PEKİ NE OLDU?..
Daha sonra atılacak (tweet)lerle meselenin ağaç olmadığı ortaya çıksa da işin başında bir parkın yayalara açılması kapsamında yerinden sökülen iki ağaç bahane edilerek başlayan gösteriler, polisin normal sınırları aşan tepkisiyle alevlenerek büyüdü. Sosyal medyanın da devreye girmesiyle isyan hüviyetine bürünen hareket kısa sürede organize oldu ve hedefini genelde seçilmiş hükümete, özelde de başbakana çevirdi. Aynı anda harekete geçen topluluklar İstanbul'da Başbakanlık çalışma ofisine, Ankara Kızılay'da Başbakanlık resmî konutuna, Keçiören'de başbakanın evine yöneldiler.
Günlerce devam eden gösterilerde özel şahıslara ve kamuya ait pek çok araç yakıldı, kullanılamaz hale geldi. Gösterilerin devam ettiği yerlerde bankalara, kamu binalarına, özel mülke zarar verildi, esnaf iş yapamaz hale geldi.
Bütün bu olup bitenler, belli çevrelerce içerde ve dışarıda “baskıcı hükümetin” yanlış icraatlarına karşı çıkan çiçek çocukların haklı (!) tepkisi olarak lanse edildi, hükümet ve polis acımasızca eleştirildi. İnsanları hükümete karşı harekete geçirmek için özellikle sosyal medya aracılığıyla her türlü hukuk dışı yollara başvuruldu. Yalan olduğu sonradan anlaşılan onlarca haber paylaşıldı. İnsanlar isyana teşvik edildi. Millet iradesiyle tecelli eden hükümeti ve onun başbakanını yıkmak, devleti aciz hale getirmek için önceden plânlanmış farklı eylemler icra edildi.
AKILDA KALAN SORULAR
· Çevre hassasiyeti ve ağaç duyarlılığıyla başlayan hareketlerin nasıl olup da çok kısa bir sürede üzerinde millet iradesinin tecelli ettiği bütün kavram ve kurumları yıkmak gayretine dönüştüğü...
· İstanbul'da başlayan olayların bir anda ülkenin tamamına nasıl yayıldığı, 1 Haziran günü aynı anda 46 ilde iktidar partisinin teşkilât binalarına yapılan saldırıların kendiliğinden mi geliştiği...
· Yakmanın, yıkmanın, kamuya ve şahıslara ait mallara zarar vermenin nasıl izah edileceği...
· Beyaz Saray'ın olayları dakika dakika takip edip, neredeyse saat başı eylemciler lehine açıklama yapma gayretkeşliğinin sebebi...
· G-8 toplantıları sebebiyle Londra'da meydana gelen olaylarda 146 kişinin gözaltına alınmasında haber değeri görmeyen ve bir satırlık haber yapmaya bile tenezzül etmeyen İngiliz basının Taksim'i mercek altına almasındaki gayreti...
· Avrupa Birliği'nin üyelik talebimizi değerlendirirken 50 yılı aşkın süreyi makul görürken, olaylar sebebiyle aleyhinde rapor hazırlanıp ve açıklama yapılacak ülke Türkiye olunca nasıl da hızlı çalışabildiği...
· Suriye'deki, Myanmar'daki katliamlara kör CNN, BBC gibi önemli medya kuruluşlarının nasıl olup da olaylarla eşzamanlı canlı yayına geçebildikleri...
· Adı geçen medya kuruluşlarının kendi ülkelerinde meydana gelen olayları bile niye bu denli ciddi takip etmedikleri, gezi olaylarına ekranlarında bu kadar uzun süre niye yer verdikleri...
· Hadiselerin başlamasından günler önce canlı yayın araçları kiralayıp kiralamadıkları...
· Taksim'e toplanan kalabalıklara kimlerin lojistik destek sağladığı, yeme içme barınma ihtiyaçlarını kimlerin karşıladığı...
· Durarak, soyunarak, küçümseyerek ve zekâ ürünü olarak gördükleri mizah yoluyla hükümeti devirmeye teşebbüs edenlerin aslında zekâya dayalı orijinal bir şey üretip üretemedikleri...
· İcra edilen bütün eylem türlerinin daha önce yazılmış bir kitaptan aşırma olup olmadığı...
· Eylemleri Sırp kökenli yasa dışı bir örgütün yönlendirip yönlendirmediği...
· Ezcümle Türkiye'nin uluslar arası bir komployla karşı karşıya olup olmadığı ve kimlerin bu komploda yer aldığı…
BAĞCIYI DÖVMEK…
İsyancılar “Mesele Gezi Parkı olayı değil arkadaş, sen hâlâ anlamadın mı?” (tweet)iyle hedeflerini ortaya koydular. “Tüm Türkiye'yi direniş sahası haline getireceklerini” deklâre eden anlayışın üzüm yemek gayretinde olmadığı ilk anda anlaşıldı. İsyancıların, işi bir oldubittiye getirip daha isyanın ilk saatlerinde millet iradesinin tecelli ettiği kurumları işgal edip kullanılamaz hale getirmek ve bu yoldan iktidarı ele geçirmeyi plânladıklarını bugün anlıyoruz. Allah fırsat vermedi. Resmin tamamını ve arka plânını gören basiretli devlet adamları, özellikle başbakanın dik duruşu ve 1960 gece baskınının, 1980 ihtilâlinin ve 28 Şubat'ın acı tecrübesine sahip milletimizin feraseti, basireti sayesinde bu badire şimdilik atlatıldı. Demokratik yollardan, sandıktan ümidi kesilen seçkinler, elitler bu işin arkasını bırakmayacak muhakkak. Suriye'de insanlık dramına sessiz kalarak ve kıllarını bile kıpırdatmayarak bizi yalnız bırakanların, Taksim'in acısını Tahrir'den çıkaranların, Türkiye'de beceremediklerini Brezilya'da özellikle Mısır'da icra edenlerin oyunlarına karşı hazırlıklı olmak zorundayız.
MISIR'IN 28 ŞUBAT'I BAŞLADI…
Süveyş Kanalı, İstanbul Boğazı… Kahire, İstanbul… Mısır, Türkiye… Ortadoğu denilince akla ilk anda geliverecek iki ülke. İlk sırada Mısır akla geldiğiyse ikincisi muhakkak Türkiye… İlki Türkiye ise ikincisi muhakkak Mısır… Bu coğrafyada köklü bir tarihe, yerleşmiş devlet tecrübesine, büyük nüfus ve güç potansiyeline sahip birbirinin izdüşümü iki kardeş ülke… Ortak kaderimiz İngiliz eliyle koparıldı beri firavun zulmü altında inleyen, yakın zamanda Arap kıyamıyla ayağa kalkan, olması gereken yöne, kader birliğimize doğru hamle yapan Mısır, yine kimlerin kimlerin eliyle bir belirsizliğe itildi. Ordunun darbe yapmak için bütün şartları hazırladığı Mısır'da yaşananları nedense hiç garipsemedik. Bir yerlerden tanıdık gelen bu kirli senaryonun kirli çamaşırları şimdi bir bir ortaya dökülüyor. Var olduğu halde piyasaya sürülmediği için meydana gelen benzin kuyruklarında halkın haklı öfkesini Mursî'ye yöneltenler, ancak haklı bir dava uğruna doldurulacağına inandığımız Tahrir Meydanı'na bu kez para karşılığı yığınları doldurmayı ihmal etmediler. Sokaklara dökülen gençlerin emekli subaylarla dirsek temasında olduğu, atılacak slogandan yapılacak eylemlere kadar her şeyin ayrıntısıyla bu toplantılarda kararlaştırıldığı şimdilik meydan yerine dökülenler… Sağlam İslâm inancı ve hassasiyetine sahip asil Mısır halkının doldurduğu Adiviyye Meydanı'ndan göklere yükselen, zulmün ve haksızlığın sona ermesini dileyen yakıcı dualarına, reddedilmeyeceğine inandığımız mübarek Ramazan ayında gönül dolusu âmin diyoruz.
BİZDEN HABERLER…
Prof. Dr. Mesut Başak Ağabeyimizin daveti üzerine ilkini İstanbul'da gerçekleştirdiğimiz Kardelen yazarları toplantımızın ikincisini Ankara'nın Bağlum kasabasında yaptık.
Dergimizin yayın periyodu sebebiyle ilk toplantıdan da bahsetmek mümkün olamamıştı. Bu vesileyle her iki toplantımız hakkında bilgi vermeyi uygun gördük.
27 Nisan 2013 Cumartesi günü İstanbul'da Mesut Ağabeyin Erenköy'deki muayenehanesinde yazarlarımızdan Sinan Ayhan, site editörümüz Yavuz Sert, kapak tasarımcımız Emre Kaymaz, derginin editörü Av. Kadir Bayrak, Bahadır Kaya ve dergimizin sahibi Ali Erdal bir araya geldiler. Gün içinde yapılan müzakerelerin ardından, toplantıya Mesut Ağabey'in Şile'deki evinde devam edildi. Ali Erdal Hocamızın yazdığı kitabın istişaresinin yapıldığı bu ilk toplantıda kitaba konulacak isim de tespit edilmiş oldu. Eyüp Sultan'da kılınan sabah namazı, ardından yapılan kabir ziyaretleri ve Mesut Ağabeyimizin ikramı kahvaltıyla sona eren ilk toplantımızda ikinci toplantının tarihi ve yeri de kararlaştırıldı.
7 Temmuz 2013 Pazar günü Ankara'nın Bağlum kasabasında yapılan ikinci toplantımıza ilkine katılanların dışında yazarlarımızdan Av. Mustafa Büyükgüner ile Ankara'da ikamet eden Ahmet Değirmenci de iştirak ettiler. Yazarımız Av. Özgür Alkan Alkış, yurt dışında olması sebebiyle toplantıda bulunamadı.İstanbul'dan ve Bilecik'ten hareket eden gönüldaşlar öğle namazı öncesi bir araya geldiler. İkindi vaktine kadar devam eden toplantıda, başta Gezi Parkı olayları, Mısır'daki darbe gibi güncel konular ele alınırken, elinizdeki sayının kapak tasarımı da bu toplantıda şekillendi. Bir forum sitesi mahiyetindeki İstişare Meclisimizin daha işlek hale getirilmesi için fikirlerin konuşulduğu toplantıda söz alan Prof. Dr. Mesut Başak Ağabeyimizin yakın zamanda işi sebebiyle ziyaret ettiği Kosova'ya dair izlenim ve tespitleri ile yine yakın zamanda gittiği Umre hatıraları dikkatle dinlendi.
Bir sonrakinin de tarihinin ve yerinin tespit edildiği toplantılarımız hakkında ilerleyen sayılarımızda bilgi vermeye devam edeceğiz.
BÜYÜK DOĞU DERSLERİ – 3
Ali Erdal Hocamızın Millî Türk Talebi Birliği'nin Bilecik'teki merkezindeki konuşmalarının üçüncüsünü, son sayfalarımızda yayınlıyoruz. Dikkate değer bulacağınızı ümit ediyoruz…
|