Gazze'nin çiçeği M. İsa Öztürk Sayı:
77 - Temmuz / Eylül 2013
Mazlum kanıyla boyanmış sokakta,
Ölüm sessizliğine terk edilen kaldırımların kucağındayım.
Bir anne şefkatiyle sarar sonsuzluğa pervaz eden gönlümü kaldırımlar.
Giryan gözlerime mendil olur annemin pamuk elleri misali
Yalnızların dostu kaldırımlarda otururken,
Suskun suskun naçar halimi izleyen barut kokulu bulutlar,
Ateş fışkırdı yüreğime anamı ve babamı hatırlatarak…
Ben zavallıyım,
Kaldırımda boynunu bükmüş ağlayan bir zavallı…
Ağlayışım;
Açlıktan değil,
Susuzluktan değil,
Korkudan değil…
Ümmetin sükunetinedir.
Bir tek şey hatırlarım küçüklüğüme dair;
Beni korumak için üstümü örten,
Anamın ve babamın cansız, kanlı bedenleri…
Anam,
Gül bahçemin rayihası,
Kanayan gönlümün devası,
Hayatta kalmamın manası…
Sen öldün, ben de öldüm anam.
Seni kıskanan gül bahçemin gülleri,
Bir bir soluyor dumandan, barut kokusundan…
Neylerim bu şehirde sensiz anam
Sabah silah sesleriyle uyanır,
Akşam barut kokusuyla uyurum.
Biliyor musun anam?
Yeri delmez bu şehirde acımasız bombalar
Her atılan bomba bir annenin veya çocuğun yüreğini deler.
Tıpkı gönlümü deldiği gibi
Ah anam ah!
Benim adımı neden “Hasret” koydun?
Size hasret kalmam için mi?
İşte hasret kaldım size
Babamın eline hasret kaldım,
Senin de kucağına hasret kaldım anam
Hep gurbet, hep hasret…
Bana gurbettir bu şehir.
Ah bu ülke, ah ölüm fışkıran toprak
Gönlümü yakar bir şehit verdiğinde suriye
Anam,
Gönül bahçemin ab-ı hayatı
Neylerim sensiz olan fani hayatı
Suriye sensiz mezardır bana anam
Suriye sensiz dikendir bana…
Geride gözü yaşlı bir çiçek bıraktınız.
O çiçek gün gün soluyor anam
Kuruyor gönlü o çiçeğin,
Kuruyor dalı, yaprağı o çiçeğin…
Suriye'nin çiçeği kuruyor anam!!!
|