Asyanın kalbi Doğu Türkistan İbrahim Ali Uçar Sayı:
104 -
Bu yazı, Nisan-Haziran 2013 tarihli 76. sayımızda yayınlanmıştı. O günden bugüne Kardelen'in istikametini göstermesi ve yazının değeri sebebiyle tekrar yayınlıyoruz.
Türk milletinin ilini tutmuş töresini düzenlemişler... Ordu yürütüp dört bir yandaki başlıya baş eğdirmiş dizliye diz çöktürmüş... Çin milleti ile komşu olmuşlar. Altını, gümüşü, ipekliyi sıkıntısızca veren Çinlinin sözü tatlı ipeklisi yumuşak imiş... Bunlarla uzak kavimleri kendisine yaklaştırır, sonra kötülük edermiş... (Bilge Kaan (Kültigin) Kitabesi, Orhun Yazıtları, 8.yüzyıl)
Doğu Türkistan, coğrafyamızın unutulan topraklarından sadece bir tanesi. Şincan (Şinciang) -Uygur Özerk Bölgesi, diğer adıyla Doğu Türkistan Özerk Türk Cumhuriyeti olarak adlandırılan Çin’e bağlı insan haklarının rafa kalktığı acı ve göz yaşının hâkim olduğu Türkiye’den yaklaşık 5000 km uzaktaki Türk yurdunun adıdır. Doğu Türkistan’ın toplam yüzölçümü 1646900 kilometrekare ile Türk Dünyası’nın Kazakistan’dan sonra 2. büyük ülkesidir.
Doğu Türkistan M. Ö. 210 yıllarından beri, Hun, Tabgaç, Göktürk, Uygur, Kara Hoca Uygur Hanlığı, Karahanlılar ve Türk Moğul İmparatorluğu gibi çeşitli Türk hanedanlarının sınırları içerisinde kalmıştır. Bu devletlerin zaman zaman zayıflamasından doğan fırsatları değerlendiren Çin, Doğu Türkistan’a saldırmış ve her birinde kısa sürelerle ülkeyi işgal etmişse de her seferinde Türkistan halkı tarafından geri püskürtülmüştür.
Çin’de imparatorluk kuran Mançular 1750’de Doğu Türkistan’ı işgal etmiş ve 1862’ye kadar hâkimiyetlerini sürdüre bilmişlerdir. Bu dönemde 42 defa isyan çıkmışsa da bunların hepsi kanlı bir şekilde bastırılmış,1863’deki son isyanda Doğu Türkistanlılar başarılı olmuştur ve ömrü 16 yıl süren bir devlet kurabilmişlerdir. Doğu Türkistan’ı Çarlık Rusyası’nın ele geçirmesinden korkan İngilizlerin desteği ile 1876’da saldıran Çin kuvvetleri 1884’de ülkeyi yeniden ele geçirmişlerdir. Bundan sonra 1931’de başlayan ayaklanmayı bastıramayan Çin SSCB’den yardım istemiş ve isyan 1933’de SSCB’nin yardımıyla bastırılmıştır. Daha sonra 1944’de Türkler tekrar bağımsız devlet kurmayı başarmış ancak bu devlet de 1949’da Çin yönetimine teslim olmuştur.
Doğu Türkistan o tarihten buyana Çin hâkimiyeti altındadır. Bugün Şincan-Uygur Özerk Bölgesi 1955’de oluşturulmuştur. Bu bölge de kendi içinde beş özerk eyalete bölünmüştür. Sömürgeci devletlere has bir şekilde Çin’de böl ve yönet taktiğini Doğu Türkistan üzerinde uygulamaya sokmuştur.
Doğu Türkistan’da Şincan - Uygur Özerk yönetimi esasına bakılırsa ülkenin tümünde yetkili bir organ değildir. Doğu Türkistan’da özerk yönetim dışında onunla aynı yetkilere sahip 7 ayrı devlet organı daha vardır. Bu organların hemen hepsi dolaylı ve direkt olarak Pekin’deki merkezi hükümete bağlıdır. Bu yüzden Özerk Bölge Hükümeti kukla bir organdan ibarettir. Ayrıca Çinli yöneticiler, Çin’in sürekli artan nüfusunu Türkistan’ın verimli bölgelerine kaydırarak nüfus oranını her gün kendi lehlerine çevirmektedirler. Çin yönetimi, kurduğu her fabrika için kalifiye işçi adı altında sürekli Çinlileri getirip Doğu Türkistan’a yerleştirmektedir.
Doğu Türkistan yeraltı kaynakları bakımından çok zengin bir ülkedir. Ülkenin 5 bini geçen maden ocağında 118 çeşit maden çıkarılmaktadır. Bir başka ifade ile Çin’in toplam maden ocaklarının % 85’i Doğu Türkistan’ da yer almaktadır. Doğu Türkistan’ın yeraltı zenginliklerinin başında petrol gelmektedir. Ayrıca Doğu Türkistan'da bilhassa Turfan, Aksu, İli ve Yeni Hisar bölgelerinde zengin demir yatakları bulunmaktadır. Zenginlikleri saymakla bitmeyecek Doğu Türkistan'da altın rezervi de 18,5 milyon tona ulaşmaktadır. Doğu Türkistan çok zengin bir yer altı ve yer üstü zenginliğine sahip olmasına rağmen, ülkeye sadece bir hammadde deposu olarak bakıldığından sanayi ilerlememiş insanları zenginleşememiştir.
Asya’nın kalbi sayılan Doğu Türkistan, Batı Asya ile Uzak Doğu arasındaki geçiş güzergâhı üzerinde yer alan doğu-batı yönündeki büyük tabiî yolları, eskiden olduğu gibi bugün de buradan geçmektedir.
Tarih çağları içinde Orta Asya ticaretinde, Doğu Türkistan’ın önemi fazladır. Çünkü o dönemlerin en işlek ticarî ‘‘İpek Yolu’’, Doğu Türkistan’dan geçer. İşte bu öneminden ötürü bölge topraklarına Rusya ve Çin göz dikmişlerdir. Doğu Türkistan’ı; Rusya, ticarî fonksiyonunu Çin’in iç bölgelerine kadar ulaştırmak amacıyla, Çin ise Orta Asya ülkeleri, İran’a ve oradan Avrupa’ya açılan bir kapı olarak görmüştür. Sonuçta bir sömürgesi haline getirmiştir. Sömürge bir devletin ticareti elbette sömürücü devlet ile olur. Bu nedenle, bugün ülkenin tüm ticarî ilişkisi Çin’ledir.
Çin, Doğu Türkistan’ın zenginliklerini ve coğrafî konumunun üstünlüklerini kendi halkının refahı için kullanırken Uygurlar öz vatanlarının nimetlerinin neredeyse hiç birinden yararlanamamakta varlık içinde yokluk yaşamaktadırlar. Uygurlar Çinlilerden hak talep ettikleri için her geçen gün daha da artan baskıya ve şiddete uğruyorlar. Uygurlar son yıllarda dünyanın gözleri önünde hayatta kalma mücadelesi veriyorlar. Çin yönetimi Müslüman Türk kimliğinin anıtlarını uzun zaman önce bir kenara itti. Camileri, okulları dünyanın gözü önünde yıktı. Son yılların en büyük asimilasyon yöntemlerini Doğu Türkistan’da uygulamaya soktu. Camilerde ibadet etmek, ramazan ayında oruç tutmak imkânsız hale getirildi. Sadece yaşlıların o da oturduğu eve yakın yerler olmak kaydıyla camiye gitmesine izin veriliyor. Ramazan ayında oruç tutanlar ise akla gelmeyecek yöntemlerle ya aşağılanıyor veya zorla oruçları bozduruluyor. Çin yönetimi en önemli insan haklarından biri olan inanç özgürlüğünü bile Doğu Türkistan halkına çok görüyor. Uygurlu kadınlar zorla kürtaja zorlanıyor ve bebekler doğar doğmaz öldürülüyor. Öldürerek nüfus plânlaması yapıyorlar. Bugün ben medeniyim, insan hakları benim için öncelikli konudur diyen ülkeler ise 21. yüzyılın 2009’da Han Çinlileri tarafından sokak ortasında linç edilen Uygurları izlemekle yetiniyor. Batılılar neredeyse üzerinden 100 yıl geçmiş ‘‘Sözde Ermeni Soykırımını’’ daha dün olmuş gibi pişirip pişirip önümüze getirilirken fotoğraflarla, video kayıtları ile internet ve televizyon ortamında alenen gördükleri bu asıl soykırımı nasıl da görmezden geliyorlar.
Doğu Türkistan’da Uygurlara karşı yapılan her türlü vahşet, insanlıktan gerekli cevabı almalıdır. Tüm insanlık, Doğu Türkistan’da yaşananlar için bir şeyler yapmalı ve Çin yönetiminin devlet şiddeti insanlığın gücü karşısında yenilgiye uğramalıdır. Çin zulmü son bulmalıdır.
Görülen o ki Çin elindeki ‘‘altın yumurtlayan kaz’’ gördüğü Doğu Türkistan’ı elinde tutmak için daha çok Türk kanı akıtacağa benziyor. Bu kötü gidişe dur diyecek olan yine Doğu Türkistan’da yaşayan Türkler’dir. Bu noktada bir Uygur atasözünde hatırlamakta fayda var, “Fil karıncayı bir ayağıyla ezebilir; ama o karınca filin hortumuna bir girdi mi fili ölümüne çıldırtır.’’
KAYNAKLAR:
HUGH POPE: Evladı- Fatihan, Vatan Yy, İst. 2006
Ramazan ÖZEY: Dünya ve Ülkeler Coğrafyası, Aktif Yayınevi, İst.,2003
Muharrem ERGİN: Orhun Abideleri, Boğaziçi Yy, İst., 2000
Erol GÜNGÖR: Tarihte Türkler, Ötüken Yy., İst., 1995
|