Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     111 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Hürriyet Ateşini Tutuşturan Kutlu Çıra: İSTİKLÂL MARŞI
M. Nihat Malkoç

  Sayı: 115 -

"Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;/Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak./O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;/O benimdir, o benim milletimindir ancak." dörtlüğünde geçen "Korkma" kelimesi çok eleştirilse de bu, sığ bir bakış açısının eseridir. Zira İstiklâl Marşı'nın "Korkma" diye başlaması tesadüfi bir durum değil, aksine Mehmet Akif'in bilinçli bir tercihidir. Çünkü o, Türk milletinin ne kadar kahraman bir millet olduğunu, vatanı için canını seve seve verebileceğini, bunu tarih boyunca ispatladığını bilen donanımlı bir münevverdir. Aslında bunu, millet korktuğu için de söylememiştir. Bu haddizatında İslâm düşmanlarına (ehl-i salip'e) bir çeşit meydan okumadır. Malûmu ilâmdır.

Yazdığı şiirlerle, yaşadığı hayat birebir aynı olan Mehmet Akif, "Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!/Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet bu celâl?/Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl,/Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl." dörtlüğünde nazlı bayrakla bir nevi söyleşerek onun; uğrunda dökülen kanları, kara toprağın bağrına düşen civanları unutmamasını istemektedir. Bunlar hep mukaddesat uğruna, vatan, millet ve Allah için yapılmıştır. Özgürlük bu yolda can veren milletin kazanılmış tabiî bir hakkıdır.

"Kökü mâzide olan âtî" diyebileceğimiz Mehmet Akif, "Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım./Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!/Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;/Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım." diyerek işgalcileri "çılgın" olarak nitelemekte, kendini kükremiş sele benzetip adeta dünyaya meydan okumaktadır. Bu sözleri ancak vatanı dışında, her şeyini kaybetmeyi göze alanlar söyleyebilir.

Mehmet Akif, "Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;/Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var./Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,/'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?" dörtlüğünde Batı'nın çelik zırhlı duvarlarının (teknolojisinin) Türk'ün iman kuvveti karşısında hiçbir işe yaramayacağını söyleyerek onlardan korkmadığını dile getirmektedir. Buradaki "Ulusun" sözünü tevriyeli kullanarak lâfı gediğine koymaktadır.

Mehmet Akif, "Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;/Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın./Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın/Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın." dörtlüğünde yurdumuzu pervasızca bölüşmeye kalkışan işgalcileri "alçak" olarak nitelendiriyor. Onlara müsaade edilmemesi gerektiğini, "arkadaş" nidasıyla bütün vatanseverlere tembihliyor. Bu utanmaz tasallutlar karşısında herkesin, gerekirse bu uğurda gövdesini siper etmesini, vatansız yaşamaktansa ölmenin (şahadetin) daha onurlu bir davranış olacağını söylüyor. Bizler gövdemizi bir duvar misali siper edersek düşman zaten bu etten duvarı aşamayacaktır. Hem Allah'ın bu konuda Müslümanlara zafer vaadi de vardır.

Söze ruh elbisesi giydiren Mehmet Akif, "Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı!/Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı./Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır atanı;/Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı." dörtlüğünde bu aziz vatan için şehit olanları unutmamamız gerektiğini, onların bizlere bahşettiği bu toprakların düşman çizmeleri altında kirletilmesine müsaade etmememizi vurguluyor. Zira bu vatan, alelâde bir toprak parçası değil, aziz şehitlerimizin bize emanetidir. Mithat Cemal Kuntay'ın dediği gibi "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır./Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”

Vatanını çok seven ve canından aziz bilen Mehmet Akif, "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?/Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!/Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,/Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ." dörtlüğünde ülkemizin yer altı ve yer üstü hazineleriyle eşsiz bir toprak parçası olduğunu, onu düşmana yâr etmemek için onca şehit verdiğimizi, şehit kanlarıyla sulanan yurdumuz için bundan sonra da ölüme koşabileceğimizi hatırlatıyor. Hürriyetin olmadığı yerde iffetin de olamayacağını belirtiyor.

Müslüman bir ülkede yaşamayı en büyük bahtiyarlık olarak gören Mehmet Akif, Rabbine şu dua ve niyazda bulunuyor: "Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:/Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!/Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli/Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli." Çünkü ezan İslâm'ın şiarıdır. Mübarek ezanların minarelerimizden günde beş vakit gür bir sedayla okunması için Hilâl'in Salip'e galebe çalması şarttır.

Mehmet Akif minarelerin gölgesinde, ezanların sedasıyla yaşama arzusunu dile getirdikten sonra "O zaman vecd ile bin secde eder –varsa- taşım; /Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,/Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na’şım;/ O zaman yükselerek Arş’a değer, belki başım." diyerek ruhunun ancak böyle huzura ve sükûna kavuşacağını söylüyor.

İstiklâl Marşı; dudaktan değil, içselleştirilerek ta yürekten yazılmıştır. Mehmet Akif bu güfteyi kaleme alırken, çelikleşen ruhunda inşa ettiği millî heyecan barajının kapaklarını kaldırmıştır. Onun kıymeti harbiyesi sözleri değil, sahip olduğu engin ruhtur. Maazallah, bizi biz yapan bütün millî ve manevî kıymet hükümlerimiz bir an elimizden kayıp gitse de, söz burcunda nazlı nazlı salınan bu büyük marş, bizi tekrar derleyip toparlama kudretine sahiptir.

İstiklâl Marşı, zamanla sükûta uğramış istiklâl ruhunu tekrar kanatlandırarak bütün ihtişamıyla terennüm etmiştir. Bu, öncelikle Ankara ve çevresindeki bir kısım vatanseverde tecelli etmiş; bu marşın vücut bulmasıyla da Edirne'den Kars'a, Sinop'tan Anamur'a kadar yayılmıştır. Böylece hüzün ve gözyaşı yağmurlarıyla çamurlaşan ve içine atılan ümit tohumlarını henüz filizlenemeden çürüten memleket toprakları güneşle buluşmuştur.

Sözü özü bir olan, sözünü özüne, özünü sözüne yansıtan Mehmet Akif; dokuzu dörtlük, biri beşlik olan bu söz abidesinin son bendinde "Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl;/Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl./Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:/Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;/Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!" diyerek istiklâlin remzi olan bayrağın ilelebet dalgalanmasını, ancak o hür ufuklarda dalgalandıkça milletin huzura ereceğini, bütün arzusunun bu olduğunu beyan ediyor. Ona göre hürriyet Allah'ı bir bilen ve ona gönülden inanan milletimizin en doğal hakkıdır.

Dünya devletlerinin marşlarına baktığımızda hem şiirsel derinlik hem de üslûp güzelliği bakımından "İstiklâl Marşı" kadar kuşatıcı, millî ve manevi değerlerle iç içe bir esere rastlayamayız. O, bu yönüyle de dünyadaki bütün marşların fevkindedir. Öte yandan bütün millî marşlar, ülkelerin kuruluşundan sonra, yani gidişat belli olduktan sonra yazıldığı hâlde, "İstiklâl Marşı" memleketimizin işgal yıllarında, tabir caizse nalla mıh arasında kaleme alınmıştır. Her şeyin tepetaklak gittiği ve tutsaklığın an meselesi olduğu böyle zorlu bir süreçte böylesine ümitvar bir marş yazmak, halka ve Hakk'a olan güvenin de göstergesidir.

Mehmet Akif'in "O şiir bir daha yazılmaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri yaşamak lâzım. O şiir artık benim değildir. O, milletin malıdır. Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur. Allah bir daha bu millete bir 'İstiklâl Marşı' yazdırmasın!"  sözleri,  'Milletimiz o badirelerden bir daha geçmesin' anlamı taşımaktadır. Biz de M. Akif'in bu anlamlı temennisine katılıyor, onun ifadesiyle 'Allah bir daha bu millete İstiklâl Marşı yazdırmasın!' diyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devlet-i ebed müddet olsun.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Hürriyet Ateşini Tutuştur... - Sayı 115
Günümüzde Dergicilik Mese... - Sayı 114
Doğumunun 815. yılında Na... - Sayı 113
Cüzdanların Değil, Vicdan... - Sayı 112
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (116):
Öncesi ve sonrasıyla bir muhasebe vesilesi; deprem...

Son Eklenen Yorumlardan
 Herkes bir çok hastalığa iyi gelen mai kibrit-i şerif ten bahsetmiş te nedir nasıl yapılır hiçbir bi... Ömer

 Elinize emeğinize sağlık sayın hocam. Sakın okuma yazınız harika olmuş. Maalesef biz ilk emri OKU ol... Ahmet Güney

 Kökümü arıyorum... Mikail

 Etkiliyeci, düşündürücü ve manevi bir yazı olmuş.Gönlünüzden dökülüp,kaleminize yansıyan manidar bir... Hümeyra hilal

 Elinize emeğinize sağlık, musikimizin geçirdiği evreleri iyi analiz etmişsiniz.... Ahmet Güney


Sanatımızın, özellikle şiirimizin şu andaki seviyesini güneş ışığının yokluğuna mı, yoksa ondan gelen ışığın yansımasını engelleyip, bizi suni bir güneş tutulmasıyla karşı karşıya bırakanlara mı bağlamalı?..
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Ekinler Gibi
Veliler Ordusundan 333
Güneş Meydanda
Bursa Bağlamında Şehir Olgusu
Misâlsiz Yaratandan Kuluna Düşen Hisse
Sakın Okuma
Garbı uyandırıp aydınlatan İslâm Âlimler


Ali Erdal - Güneş Meydanda
Ali Erdal - Veliler Ordusundan 3...
Kadir Bayrak - Dünyayı İmar
Necip Fazıl Kısakürek - Şehir
Bedran Yoldaş - Çözülen Değerler
Ekrem Yılmaz - Misâlsiz Yaratandan ...
Ekrem Yılmaz - Vatanda
Ekrem Yılmaz - Uludağı Sırtlamak
Fatma Pekşen - Armudun Son Çiçeği
Ahmet Mahir Pekşen - Apartman Hayatı
Dergi Editörü - Bâki Olan Allah
Site Editörü - Temel Sağlam Mı?
Necdet Uçak - Ömür
Necdet Uçak - Yüz Aklığı
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
Kardelen Dergisi - Gelecek Sayı Konusu
M. Nihat Malkoç - Hürriyet Ateşini Tut...
Hızır İrfan Önder - Hem Kışımsın Hem Bah...
Ayhan Aslan - KAZANDA PİŞTİK SEFER...
Mehmet Balcı - Benzemez
Mehmet Balcı - Nasıl Büyüdük
Ahmet Çelebi - Ey Allahım
Av. Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Av. Mustafa Büyükgüner - Kanayan Yara
Halis Arlıoğlu - Sakın Okuma
Ahmet Değirmenci - Her Hecemde Yalnızlı...
Ahmet Değirmenci - Bozgun
Osman Akyol - Rahmet Bulutu
Büşra Doğramacı - Koyun Koyuna
Murat Yaramaz - Mum
Murat Yaramaz - Sevinç
Murat Yaramaz - Karamsar
Mahmut Topbaşlı - Ne Çare
Erdal Kozankaya - Fragman Bitti Asıl F...
Şəfa VƏLİYEVA - HƏR ŞEY BİR AZ ...
Erkan Karakaya - Ufukların Yandığı Ye...
Mertali Mermer - Kara Bulutları Dağıt...
İlkay Coşkun - Bursa Bağlamında Şeh...
Özkan Aydoğan - Ekinler Gibi
İlknur Eskioğlu - Babamı Kaybetmedim
Yusuf Çelikler - Makam-ı Yusuf
Ayşe Yaz - Zanaatkâr
Sevinc HƏMZƏYEVA - KÖVRƏK XATİR...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 11384536
 Bugün : 3605
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 576121
 Bugün : 52
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 56
 115. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 2
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 14
Son Güncelleme: 7 Şubat 2023
Künye | Abonelik | İletişim