Fikir ve Nefs Necip Fazıl Kısakürek Sayı:
57 - Temmuz / Eylül 2007
Millet, büyüğünü, hiçbir zaman elâ gözlerine âşık olduğu için sevmez. Millet sevgisinin ana kaynağı, kör ve kaba bir hissilik değildir. Millet sevgisi, neticede his, sebepte fikirdir. Sevgide inanmak, inanmakta bilmek var… Demek ki millet büyüğü, evvelâ bildirecek, sonra inandıracak, daha sonra da sevdirecektir. Dâvasını ferdiyetiyle cemiyetin nabzı arasında tam bir gidiş geliş bulduktan sonra yoğuran ve onu müşterek bir hayat yasası halinde basit bir fert gibi yaşayan mesut kimsedir ki, bildirmek, inandırmak, sevdirmek tılsımına ermiştir.
Bu işteki derin sır, herkesten evvel, büyüğün, kendi dâvasına mevzu teşkil etmesi, dâvasını şahsının üstünde tutması, şahsını dâvasına kul etmesindedir. Bilmeden bildirmek, inanmadan inandırmak, sevmeden sevdirmek olmaz. Millet büyüğünün, bildiği, inandığı, sevdiği de, eseriyle şahsı arasındaki sarmaşdolaştan bellidir.
Dâva ne kadar muhkem olursa olsun, sahibi onun üstüne çıktığı ânda yıkılır. Eser ne kadar büyük görünürse görünsün, müessir onu aşar aşmaz, ebedî bir dâva yerine fâni bir şahıs etrafında toplanmış olma tehlikesi baş gösterir ve şahıs ortadan kalkınca dâva da güme gider.
Balda arı, mânasiyle değil de, pürüzlü, iğneli ve pörtüklü maddesiyle yaşasaydı eserini yiyemezdik. Şahsını eserinde ve cemiyetinde fenâya ulaştıramayan millet büyüğü, bilmek, inandırmak ve sevdirmek hassasından mahrumdur.
Tanzimat’tan beri devlet büyüklerinden aldığımız inkisar duygusunu, onların, fikirlerini değil, şahıslarını kaim kılmak isteyişlerinde bulabiliriz.
Mustafa Reşit Paşa’dan bilmem kime kadar değişmeyen ve kök fikre mâlik olmayanların kör nefslerinden başka getirecek şey bulamadıklarını gösteren kanun…
(1974; Çerçeve 4)
|
Eklenen Yorumlar
Ekleyen : sinan ayhan 10.08.2007 Yorum : şahıs değil, fikriyat... bizi ötelerde bir mimaride şen kılacak, şahsiyetimizi orda kral yapacak bir fikriyat... insanın hakiki fikirde eridiği bir cemiyet(societe), bir alaşım... özgürlük, eşitlik diyerek hür olunmaz, vicdanı olan hürdür... bu anlamda " Balda arı, mânasiyle değil de, pürüzlü, iğneli ve pörtüklü maddesiyle yaşasaydı eserini yiyemezdik. Şahsını eserinde ve cemiyetinde fenâya ulaştıramayan millet büyüğü, bilmek, inandırmak ve sevdirmek hassasından mahrumdur." çok yerine oturan bir ifadedir...
|