Nefes Alan Edebiyat Gilles Deleuze Sayı:
60 - Nisan / Haziran 2008
Türkçe Söyleyen: Sinan AYHAN
-İyi kitap, kurduğu dille başka dilde de yaşayabilen kitaptır Marcel PROUST
Yazmak; yaşamın cismidir, yaşayan cismin bilgisi... Yazmak, bir tarzdan öte nefes alan sözdür...
Yazma eyleminin mesele edindiği asıl keyfiyet, Proust'un da belirttiği gibi, yazarın dil içinde bir dil keşfetmesiyle ilgilidir. Yazar, eninde sonunda o "kurulabilir yeni hal"in içine yeni bir dil yapısı oluşturmak üzere düşecektir. Bu serüven onu, geleneksel çizginin dışına taşıracak, ona belki bir sayıklama biçimi kazandıracaktır. Aynı zamanda yazma eyleminde mesele edilebilecek başka bir şey, görme ve duyma meseleleridir; sonuçta, yeni bir dil çatıldığı vakit; onun sınırlarını tutacak olan şey, ses bilgisinden cümle bilgisine çatallanan "onun dışında olan" duyulara hitap eden haller, "onun değili olanların" iletişim biçimleri olacaktır.
Sınırlar, konuşma tarzlarının dışında olmayacaktır veya onları dışta tutan bir duruma da sokulmayacaktır; ama görüntü ve duyma gücünü "dil olmayanda" onlar şekillendirecektir, tabi dilin sorgusunu elverdiği ölçüde... Çünkü sözcüklerin diziminde görüntü ve ses anlatımın üzerine geçmiş gibidir... Bu yürüyen, geçip giden, yaşayan sözcüklerin dilidir; bu görülen ve duyulabilen bir sözcük dizimidir, bu görünenin ve işitilenin sözcük dokusunda olmayana renk ve ses verme sorgusudur.
Biri dese ki "buraya bir delik açılsın"; saklanmış olan yerinden çıkar ve dilde oynayan sözcükler olana dair bir görülürlük, işitilirlik biçimi kurar. Bu önceden düşünüp kurduklarına bağlı olarak her yazar için bir ön görücülük, ön işiticilik anlamına gelir, pekâla... Sözcükler sayesinde o bir renk ustası, aynı zamanda iyi bir müzisyen (maestro) olmuştur... (O bir bilgi kurmuştur veya o bir bilgiye kurulmuştur...)
Bu önsezi ve tasavvur kuvveti, bu şeylere ses verme, onlara nefes verme duygusu sadece özel bir yetenek sayılamaz; bir bakıma bu, tarihteki veya zaman ve mekân içerisindeki birikimli figürlere yeni bir biçim verme, oluşu yeniden keşfetme otoritesidir. Bu zihni açık sayıklayabilenlerin keşfedebilecekleri ve uygulayabilecekleri bir şeydir biraz... Bu sözcük oyunları arasından sıyrılabilen kurulmuş olay düzenleriyle ilgilidir... Bu, dilin sınırlarına doğru bir oluşumdur... Ama bu sayıklamaysa, aynı zamanda bir hastalıktır... Ama bu, sözcüklerin artık engel kabul etmediği; duyulmayanlar, görülmeyenler arasında kendi tarihini, dokusunu, rengini, kokusunu ve şarkısını kurduğu bir hastalıktır...
Edebiyat; o mu; işte ondan başka, dünyada, nefesinde sağlık ve afiyet olan bir şey de yoktur...
|