M?SL?MAN, elinden ve dilinden SEL?METTE OLUNANDIR Nurcan Ko?an Sayı:
61 - Temmuz / Eylül 2008
Ömer Karaoğlu albümünden bir kesit: “Rahimdir Allah, rahmandır. Mülkün tek sahibi ve hâkimler hâkimi, ancak o Allah'tır. Attığımız her adım, geçirdiğimiz her dakika, ona yaklaştırıyor bizi. Verilecek hesabımız var ona, üzerimizdeki nimetlerin hesabı. Söylediklerimizin ve söylememiz gerekirken söylemediklerimizin, yaptıklarımızın ve yapmadıklarımızın hesabı. Bir hayatın hesabı var.” şeklinde devam eder.
Asimilize olmuş bir kültürün, karma ideolojilerin baş gösterdiği, İslâm dinini yaşamanın kahramanlık olduğu bir zamanın ürünleriyiz.Asr-ı Saadet dönemini ötelerde mi bıraktık? Asırlar öncesine mi attık? Nerede O'nun altın değerinde ve günümüze hitap eden sözleri? Yoksa raflarda, tozlu kitaplar arasında, salt dekor olsun diye yahut zulme ve haksızlığa maruz kaldığımız zaman, sakinleştirici olarak mı kullandık? Üstat Necip Fazıl ne güzel söylemiş:
Göz kapaklarımda gün, kapkara bir kızıllık;
Kulağımda tarihin çıkrık sesi bin yıllık
Bir yurt ki bu, diriler ölü,ölüler diri;
Raflarda toza batmış peygamberden bildiri…
Ya Resulallah seni asrın arkasına mı bıraktık? Affet bizleri… Bir neslin sorgulayan, inleyen,muhakemeli, ızdırapla kardeş olmuş gözyaşları. Vicdanımın feryatlarını duyumsuyorum!.. Kur'ân ve sünnet eksenli bir hayat mı sürdük, yoksa materyalizm ve kapitalizmin hegemonyasına yenik mi düştük? Batının bilim ve teknoloji alanındaki gelişimini baz almamız gerekirken, kültürünü ve yanlışlarını kendimize rehber edindik. Egzistansiyel zihniyetin boyunduruğu altına girmiştik. Mutasyona uğramış, her halükârda kendi şahsiyet ve prensiplerinden muaf, kompleksli bir yaşamın içeriği ile beslenir olduk. Bu yanlış beslenme şekli ,midelerimizde hazımsızlık yaptığından ötürü, hastalık baş gösterir oldu. Henüz toplumun entelektüel ve aydın kesimi kendine gelememiş, satranç taşları yerine oturmamıştır!..
Hayat bir satranç oyunu gibidir. Ne zaman mat olacağını bilemez insan. Muhafazakâr, aydın, entelektüel vs… Birçok kitle bu oyunu her daim dili ile oynamakta. Kim daha fazla demogoji yaparak diğerini alt edecek, alaylı sözlere maruz bırakacak. Oysa ki Efendimizin öğretileri, yolu, kıstasları böyle mi idi acaba?..
Sanal dünya, insanı zenginleştirmekte, bilgilendirmektedir. Lâkin getirisi olduğu kadar götürülerini de göz ardı edemeyiz. İnternet tartışmaları, bazı fırsatçılara pirim yapmakta, kardeşi kardeşe düşman etmektedir. Mevlâna güldestesi eserinde ne güzel söylemiş:
Beden bir ama organları çok. Bedenleri bir araya getiren, birleyip bütünleyen candır.
Can giderse azaların hiçbiri kalmaz, hepsi ölür. Mümin de böyledir.
Hepsi bir bedenin uzuvları hükmündedir. Niçin? Çünkü hepsinin ortak bir canı vardır.
Ve o can imandır. Nice hazinelerin bir araya getiremeyeceği kalpler imanla bir araya gelmiş, kardeş olmuştur.
İman ipi kopmaya görsün, beden tesbihi dağılır gider.
“Muhakkak müminler kardeştir.” düsturunu sözlüklerimizden çoktan çıkarmıştık. Sürekli birbirimizle cebelleşiyor, mağlup olduğumuzda büyük bir hırsa kapılıyor, mağdur ettiğimizde ise doyuma ulaşıyorduk. Efendimizin öğretisini göz ardı ederek, emir ve nehiylere de duyarsız kaldık. Allah`ın halk ettiği nimetlerden ve en önemli sanat eserinden olan dilimizi, iyi kullanamadık. Nebi’ye (sav) kurtuluşun çaresini sordukları zaman; “Dilinizi tutun ve günahlarınıza ağlayın.” şeklinde cevap verir.
Adamın biri kavga ederken kötü söz söyler. Orada bulunanlar adamın üzerini hırpalarlar. Adam ağlamaya başlar. Oradan geçen arif, adamın haline üzülür, durumu öğrenince; “Ey kendini beğenen kişi, ağzın gonca gibi kapalı olsaydı, gömleğin yırtılmazdı” der.
Rasulullah (s.a.v) hadis-i şerifinde iki konuya temas eder:
1-Emanete sahip olmak. Elinde selâmette olmak.
2-Dile sahip olmak. Dilinde selâmette olmak.
Hırsızlık yapmak, toplum içerisinde kınandığı, cezalandırıldığı için, ailede kınandığı için aşinası olduğumuz, iğreti olan, kötü bir ahlâktır. Lâkin gıybet, nemime, iftira, aileden alınmadığı, karşılığı peşin ödenmediği için daima yapılır. Evlerin, işyerlerinin, esnafların, partilerin, sosyetenin, vazgeçilmez, olmazsa olmazlarındandır. Avam ve elit kesim bu konuda birleşirler.
Teknolojinin hızla geliştiği, uzay çağına ulaştığımız şu dönemde, toplumun ahlâk olarak yozlaştığı görülür. Batının esaretinden kurtulamayan köleler, bunun bedelini ağır bir şekilde öderler. Lâkin, insan fıtratı kendi benliğine öylesine düşkündür ki, günün birinde kendini bulur.
Sanal âlemin büyülü atmosferinde, modern gıybet, münakaşa ve nemime boy göstermektedir. Beyhude bir savaşın mağdurlarıdırlar. Kahramanları ise perde arkasındakiler. Analizci bir zihinle tefekkür ediyorum, yok mu bu sorunun çözümü, diye...
Sizlere bir teklifim var. Efendimizin (sav) sözlerini raflarımızdan indirip, gözden geçirelim…
|