Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2613 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

M?SL?MAN, elinden ve dilinden SEL?METTE OLUNANDIR
Nurcan Ko?an

  Sayı: 61 - Temmuz / Eylül 2008

Ömer Karaoğlu albümünden bir kesit: “Rahimdir Allah, rahmandır. Mülkün tek sahibi ve hâkimler hâkimi, ancak o Allah'tır. Attığımız her adım, geçirdiğimiz her dakika, ona yaklaştırıyor bizi. Verilecek hesabımız var ona, üzerimizdeki nimetlerin hesabı. Söylediklerimizin ve söylememiz gerekirken söylemediklerimizin, yaptıklarımızın ve yapmadıklarımızın hesabı. Bir hayatın hesabı var.” şeklinde devam eder.

Asimilize olmuş bir kültürün, karma ideolojilerin baş gösterdiği, İslâm dinini yaşamanın kahramanlık olduğu bir zamanın ürünleriyiz.Asr-ı Saadet dönemini ötelerde mi bıraktık? Asırlar öncesine mi attık? Nerede O'nun altın değerinde ve günümüze hitap eden sözleri? Yoksa raflarda, tozlu kitaplar arasında, salt dekor olsun diye yahut zulme ve haksızlığa maruz kaldığımız zaman, sakinleştirici olarak mı kullandık? Üstat Necip Fazıl ne güzel söylemiş:

Göz kapaklarımda gün, kapkara bir kızıllık;

Kulağımda tarihin çıkrık sesi bin yıllık

Bir yurt ki bu, diriler ölü,ölüler diri;

Raflarda toza batmış peygamberden bildiri…

Ya Resulallah seni asrın arkasına mı bıraktık? Affet bizleri… Bir neslin sorgulayan, inleyen,muhakemeli, ızdırapla kardeş olmuş gözyaşları. Vicdanımın feryatlarını duyumsuyorum!.. Kur'ân ve sünnet eksenli bir hayat mı sürdük, yoksa materyalizm ve kapitalizmin hegemonyasına yenik mi düştük? Batının bilim ve teknoloji alanındaki gelişimini baz almamız gerekirken, kültürünü ve yanlışlarını kendimize rehber edindik. Egzistansiyel zihniyetin boyunduruğu altına girmiştik. Mutasyona uğramış, her halükârda kendi şahsiyet ve prensiplerinden muaf, kompleksli bir yaşamın içeriği ile beslenir olduk. Bu yanlış beslenme şekli ,midelerimizde hazımsızlık yaptığından ötürü, hastalık baş gösterir oldu. Henüz toplumun entelektüel ve aydın kesimi kendine gelememiş, satranç taşları yerine oturmamıştır!..

Hayat bir satranç oyunu gibidir. Ne zaman mat olacağını bilemez insan. Muhafazakâr, aydın, entelektüel vs… Birçok kitle bu oyunu her daim dili ile oynamakta. Kim daha fazla demogoji yaparak diğerini alt edecek, alaylı sözlere maruz bırakacak. Oysa ki Efendimizin öğretileri, yolu, kıstasları böyle mi idi acaba?..

Sanal dünya, insanı zenginleştirmekte, bilgilendirmektedir. Lâkin getirisi olduğu kadar götürülerini de göz ardı edemeyiz. İnternet tartışmaları, bazı fırsatçılara pirim yapmakta, kardeşi kardeşe düşman etmektedir. Mevlâna güldestesi eserinde ne güzel söylemiş:

Beden bir ama organları çok. Bedenleri bir araya getiren, birleyip bütünleyen candır.

Can giderse azaların hiçbiri kalmaz, hepsi ölür. Mümin de böyledir.

Hepsi bir bedenin uzuvları hükmündedir. Niçin? Çünkü hepsinin ortak bir canı vardır.

Ve o can imandır. Nice hazinelerin bir araya getiremeyeceği kalpler imanla bir araya gelmiş, kardeş olmuştur.

İman ipi kopmaya görsün, beden tesbihi dağılır gider.

“Muhakkak müminler kardeştir.” düsturunu sözlüklerimizden çoktan çıkarmıştık. Sürekli birbirimizle cebelleşiyor, mağlup olduğumuzda büyük bir hırsa kapılıyor, mağdur ettiğimizde ise doyuma ulaşıyorduk. Efendimizin öğretisini göz ardı ederek, emir ve nehiylere de duyarsız kaldık. Allah`ın halk ettiği nimetlerden ve en önemli sanat eserinden olan dilimizi, iyi kullanamadık. Nebi’ye (sav) kurtuluşun çaresini sordukları zaman; “Dilinizi tutun ve günahlarınıza ağlayın.” şeklinde cevap verir.

Adamın biri kavga ederken kötü söz söyler. Orada bulunanlar adamın üzerini hırpalarlar. Adam ağlamaya başlar. Oradan geçen arif, adamın haline üzülür, durumu öğrenince; “Ey kendini beğenen kişi, ağzın gonca gibi kapalı olsaydı, gömleğin yırtılmazdı” der.

Rasulullah (s.a.v) hadis-i şerifinde iki konuya temas eder:

1-Emanete sahip olmak. Elinde selâmette olmak.

2-Dile sahip olmak. Dilinde selâmette olmak.

Hırsızlık yapmak, toplum içerisinde kınandığı, cezalandırıldığı için, ailede kınandığı için aşinası olduğumuz, iğreti olan, kötü bir ahlâktır. Lâkin gıybet, nemime, iftira, aileden alınmadığı, karşılığı peşin ödenmediği için daima yapılır. Evlerin, işyerlerinin, esnafların, partilerin, sosyetenin, vazgeçilmez, olmazsa olmazlarındandır. Avam ve elit kesim bu konuda birleşirler.

Teknolojinin hızla geliştiği, uzay çağına ulaştığımız şu dönemde, toplumun ahlâk olarak yozlaştığı görülür. Batının esaretinden kurtulamayan köleler, bunun bedelini ağır bir şekilde öderler. Lâkin, insan fıtratı kendi benliğine öylesine düşkündür ki, günün birinde kendini bulur.

Sanal âlemin büyülü atmosferinde, modern gıybet, münakaşa ve nemime boy göstermektedir. Beyhude bir savaşın mağdurlarıdırlar. Kahramanları ise perde arkasındakiler. Analizci bir zihinle tefekkür ediyorum, yok mu bu sorunun çözümü, diye...

Sizlere bir teklifim var. Efendimizin (sav) sözlerini raflarımızdan indirip, gözden geçirelim…


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
M?SL?MAN, elinden ve dili... - Sayı 61
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Türkçe’nin kırpıla kırpıla ne hale getirildiğine bakmadan kalkmışız, “eser vermeli, eser vermeli” diyoruz.
Halbuki “Güneş Dil Teorileri”nin temel yapılmak istendiği bir dili kullanarak karşımızdakilerle konuşup, anlaşabildiğimize şükretmeliyiz.
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14597632
 Bugün : 1855
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 631801
 Bugün : 603
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 845
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim