Karadeniz Olgun Albayrak Sayı:
61 - Ekim / Aralık 2009
Şöyle bir geziversem, göğsünde seyyah olup,
Bana neler söylerdin hırçın dalgalarınla?
Emektar bir takanın yelkenlerine dolup,
Enginlerine dalsam serin nefhalarınla...
Yine masal anlatsan balıkçı rüyasından;
Gecelerin koynunda hamsiler denizkızı,
İskelede bekleyen bahtsızın dünyasından;
Gözlerinin içine sinmiş kutup yıldızı.
Memnun dönsek kıyına hülyalara boyanıp,
Ateşten fenerleri sevindirsek vefayla.
Bir bilinmez rüyanın özlemiyle uyanıp,
Yine düşsek yollara Mecnun'a denk cefayla...
Dağlarına tırmansak, başı göklerin rengi;
Tepende her dem öyle süzülse bulutların.
Sanki şeb-i arûsun yolunu gözler gibi,
Aheste iniverse çamlara beyaz karın.
Yaban çiçeklerinle halleşsek birer birer,
Onlar kırın gülleri, arılarsa bülbülü...
Murada erişirler, kızmazsa güneş eğer,
Kızarsa diken olup, çekecektir tülünü...
Varınca sonrasında yeşil yaylalarına,
Kuzularla meleşip, eniklerle dost olsak,
Bir güdücü evinde tereyağı tulumla
Mıhlayıp tadıversek, damaklarda mest olsak.
Bırakıp damlamızı bir kaynağın gözüne,
Irmaklarla dolaşsak göğsünde kana kana.
Bir mehlika güzelin esatirî yüzüne,
Yine meftun olarak dolaşsak yana yana...
|