Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     5078 kez okundu.     9 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Sokak Lâmbası

  Sayı: 68 - Nisan / Haziran 2011

Bir kar mevsimiydi. Gözlerin beyazlıktan öte fazla renk seçemediği günlerden biriydi. Yer gök el ele vermiş, aynı fırçayla boyamışlardı her yeri.

Kar taneleri pamuk gibi salına salına yeryüzüne inerken, arkalarından diğer arkadaşlarını çağırıyorlardı onlar da davete icabet ediyorlardı. Yeryüzünün çehresi sükût içerisinde bir gelini andırıyordu. Biraz kulak verseniz her kar tanesinin yere düşerken çıkarmış oldukları o sessiz neşeyi duyabilirdiniz.

Evler efkârlanmış, içine çektikleri yumuşak havayı dışarıya bir sigara dumanı gibi tüttürerek bırakıyorlardı. Kar eşeleyerek yiyecek bir şeyler arayan zavallı kuşlar, arada şöyle bir tüylerini kabartıp titreyerek karın açlıklarını biraz olsun unutmaya çalışıyorlardı.

Bir sokak lambası boynu bükük, öyle hüzünlü yanıyordu ki, tam ışığının altından yere düşen kar tanelerini uzaktan seyreden onun derdinden gözyaşı döktüğünü zannederdi. Gece lambası çok ama çok yalnızdı. Etrafı karanlıkla sarılmıştı. Tek yoldaşı olabilecek kar taneleri yanından süzülüp uçuyor ve ayağı dibinde yere düşüyorlardı. Hüzün içinde o düşen her kar tanesini ışığı ile aydınlatıp düştüğü yere kadar takip ediyor ve belki başlarını kaldırırlar diye ardı arkası kesilmeyen kar tanelerinin arkasından ağıt yakıyordu. Yüreğini yakan yalnızlık acısından ve düşüncelerindeki çaresizlikten onları izlerken biraz olsun uzaklaşabiliyordu. Her tipi halinde kar yağışında ışığını daha da parlaklaştırıyor ve vücuduna çarpan her tanede daha da bir zevkleniyordu. Keşke sabah olmasa ve bu durum bitmese idi.

Tan yerinin parlaklığı gitgide artıyordu. Kendisine yoldaş olan kar taneleri de onu yalnız bırakmıştı çoktan. Şimdi ayaklarının dibinde ki dostlarının mezarlarına baka baka kendi gözlerinde ki fer de çekilecekti.

Yavaşça yerin yüzüne nur gelmekteydi…

Sabahın ilk ışıkları Betül'ün yüzüne vurmuştu. Heyecanla yatağından kalktı ve pencereye koştu. Tatlı bir heyecanla perdeyi bir kenara savurdu. İşte yağmıştı. Beklediği de tam buydu. Odasının bulunduğu çatı katının penceresinden görmüş olduğu manzara harikaydı. Her yer en az elli santim kar içerisindeydi. Penceresinin önü ve çatının odasından görünen tarafı tamamen beyaz bir boyayla boyanmış gibiydi sanki. Hemen annesi ve babasının odalarına koşturdu. Ama hâlâ yataktaydılar. Bu kabul edilemezdi. Vermiş oldukları sözü unutmuşlar mıydı yoksa? Bir hışımla yataklarına fırladı. Aniden gelen bu davetsiz misafir karşısında anne ve babası ilk önce şok geçirmişler ama bu hali üzerlerinden çabuk atmışlardı.

Betül anne ve babasından akşam vermiş oldukları 'eğer kar yağarsa yarın sabah erkenden çıkıp güzel bir kardan adam yapacağız' sözlerini hatırlattı. İkisi de yüzlerinde sabah mağrurluğu olduğu halde tebessüm ederek başlarını salladılar.

Anne ve babası mutfakta kahvaltıyı hazırlarlarken Betül ise yukarıdaki odasında kazağını, tulumunu, kalın çoraplarını, eldiven ve şapkasını giyerek çoktan aşağı inmişti bile. Anne ve babasına haydi 'gitmiyoruz mu' der gibi bakar. Ama yine de anne ve babasının kahvaltı ısrarına dayanamaz ve eldivenleriyle kahvaltı yapmaya çalışır. Bir iki lokmadan sonra dışarı çıkar. O dışarıda karla tanış olurken anne ve babası da kalın kıyafetleriyle birlikte çıkmışlardı.

İlk önce bir plân yaptılar. Betül annesine yardım edecekti ve babası da tek çalışacaktı. Ne de olsa babası güçlüydü. Bir hamlede Betül'ü ve de arkadaşlarını omzuna kaldırabiliyordu.

Betül ve annesi yuvarlaya yuvarlaya kocaman bir kartopunu hazır hale getirmişlerdi bile. Bu kardan adamın alt kısmı olacaktı. Babasının hazırlamış olduğu kartopu da gelmişti. Fakat biraz yamuk bir toptu bu. Hem kendilerinin yapmış olduklarından daha küçüktü. Ama yine de kardan adamın kafası olacaktı.

Kardan adamın durabileceği ve Betül'ün evden görebileceği en güzel yer seçildi. Kardan adamın iki parçası birleşmişti. Şimdi artık mesele yüzünü ve burnunu oluşturacakları malzemelerdeydi. Annesi gerekli malzemeleri eve giderek getirdi. Kardan adamın gözleri ve ağzı kömürden, burnu ise havuçtan yapılmıştı. Kartopundaki eğrilik dolayısıyla biraz yüzü yukarı bakar gibiydi. Gövdesine de düğme gibi görünmesi için yine küçük kömür taneleri konmuştu. Kollar yerine uzun saplı bir süpürge de konmuş, başına giydirilen eski bir kukuletalı şapka sonrası kardan adam tam bir insan gibi olmuştu. Beraberce yapmışlardı. Anne, baba ve Betül. Bu yüzden çok sevimli görünüyordu.

Betül bu kardan adamı çok sevmişti. Sanki buz gibi soğuk değil de sıcacıktı, gülüşü gibi.

Uzun saatler dışarıda kardan adam çevresinde arkadaşlarıyla vakit geçirdi Betül. Saatler geçmiş ve çocuklar evlerine gitmişlerdi.

Gökyüzünün feri çekilmekteydi.

Güneş veda ederken yine hafiften kar atıştırmaya başlamıştı. Betül'lerin evinde ışıklar yanmış içeriden gelen neşeli sesler Sokak lambasının kulağına kadar gelmiş ve uykusundan uyandırmıştı. Hüzünlü bir gün daha başlamıştı onun için. Yalnızlığı derince içine şöyle bir çekti. Gözünü sağa sola gezdirdikten sonra ayağının altında kendisi için bırakılmış ve ona doğru gülümseyen bir kardan adamı görünce mutluluktan ne yapacağını bilemedi. Ne iyi bir şey beraber olmak diye düşünerek baktı kardan adamın yüzüne. Onun da yüzü tebessüm içindeydi. Dertlerini paylaşabileceği, içini dökebileceği ve sarılıp ağlayabileceği bir dostu vardı artık. Yalnız değildi…

Kar taneleri bu iki arkadaşın üzerine yoğun sevgi ışıkları altında uçarak yağıyorlardı. Onların mutluluklarını kutlayan havaî fişekler oluvermişlerdi çoktan.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : melek sayın    29.05.2011
Yorum : yazılarınızı toplatıp bir kitap haline getirseniz çok daha iyi olur sanırım. başarılarınızın devamını dilerim.




Ekleyen : sami saygıner    24.05.2011
Yorum : usta bu ne ya.. vallahi tadı damağımda kaldı. çok güzel olmuş. devamını beklerim ha. hörmetlerimle.




Ekleyen : nurefşan    21.05.2011
Yorum : böyle devam edin. yazılarınız tat veriyor. elinize sağlık.




Ekleyen : mehmet karaoğul    14.05.2011
Yorum : sessiz ve sakin bir havası var. ruhu okşuyor. teşekkür ederim.




Ekleyen : ibrahim saygın    13.05.2011
Yorum : işte tam aradığım gibi bir hikaye. neden hep öyle anlaşılmamak için uğraşırlar ki yazarlar. bilinmedik kelimeleri peşi sıra yazarlar. hiç gerek yok. sonuna kadar anladığım güzel bir hikayeydi. sağolun.




Ekleyen : Sofia Loren    12.05.2011
Yorum : çok tatlı bir hikaye olmuş




Ekleyen : Kerim Sağlam    12.05.2011
Yorum : Mütiş betimleme var. Edebi diline hayran oldum adamın




Ekleyen : meryem çapa    12.05.2011
Yorum : Çok güzel betimlemeler var. mesela : neşeli karlar .))) havai fişek karlar, gibi. sağolun elinize sağlık.




Ekleyen : Yağmur Damlası    12.05.2011
Yorum : Detaylari hos.





 
Sokak Lâmbası... - Sayı 68
Derviş ve namaz... - Sayı 66
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (124):
Diyarbakır anneleri...

Son Eklenen Yorumlardan
 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Süleyman Abdulla. Müasir Azərbaycan poeziyasinin ən görkəmli nümayəndəl... Hikmet

 yüreğine kalemine sağlık hayırlı ve bol okurları olsun.🤍✒️...


Batı’nın Pompei’sinin günlerini andırmasının sebepleri Osmanlı Devleti’ni çökerten “metal yorgunluğu”nun ilk safhası değil midir?
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Kudret-i ilahi
Ürəyimin Əsdiyi
Yaşanan pişmanlık
Her şey apaçık
Suriye Türkmenlerinin dilinden
Oğulcan


Ali Erdal - Her şey apaçık
Kadir Bayrak - Nerelisin
Necip Fazıl Kısakürek - Doğuda buhran
Ekrem Yılmaz - Göç mü hicret mi
Ekrem Yılmaz - Zerre
Fatma Pekşen - Mustafa
Dergi Editörü - Hicret şuuru
Site Editörü - Zor sınavımız mültec...
Necdet Uçak - Yüreğim benim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (124) k...
Kardelen Dergisi - Kalem erbabına...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Gittikçe azalıyoruz
M. Nihat Malkoç - Suriye Türkmenlerini...
Hızır İrfan Önder - İstemem
Berna Pak - Gelecek(siz) çocuk
Ayhan Aslan - Dilenci
Mehmet Balcı - Sevda
Mehmet Balcı - Tükür
Ahmet Çelebi - Kaçıncı bahar
Av. Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Halis Arlıoğlu - Gaflet, dalalet ve h...
Murat Yaramaz - Pusula
Murat Yaramaz - Soğuk
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Asırlık mertebe
Suleyman Abdulla - Ürəyimin Ə...
Cemal Karsavan - Hasrete zincir mi da...
Emine Öztürk - Bismillah
Osman Akçay - Gibi
Bekir Oğuzbaşaran - Türküleri seviyorum
Yaşar Akyay - Yaşanan pişmanlık
Yaşar Erim - Firavun düzeni devam...
Cahit Can - Bu insanlar
İbrahim Durmaz - Kar
Sevdagül Aykar Yıldız - Oğulcan
Mehmet Emin Armağan - Kudret-i ilahi
Saltuk Buğra Bıçak - Sarı yapraklar dökül...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15276953
 Bugün : 7040
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 647452
 Bugün : 889
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 129
 123. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 7
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim