Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     11080 kez okundu.     24 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Bug?n de, mihenk ta?y
Ali Erdal

  Sayı: 53 - Temmuz / Eylül 2006

1970’li yıllarda Kütahya’da öğretmenlik yaptığım sırada, bir tarih dergisinden öğrendim ilk defa SADAKA TAŞI’nı… Prof. Dr. Süheyl Ünver’in bir yazısından... Hoca, sadaka taşının ne olduğunu anlatmış; çeşitli yerlerden birkaç tanesinin de resmini neşretmiş…

Prof. Dr. Süheyl Ünver’in
Sadaka Taşı
yazısı için tıklayınız

Boyu 1 - 2 m., çapı 30 cm civarında bir taş... Çoğunlukla yuvarlak... Üstünde küçük bir oyuk... Bu oyuğa imkânı olanlar sadakalarını koyuyor, muhtaç olanlar da ihtiyacı kadar alıyor. Yardım eden ve yardım alan birbirini görmüyor, bilmiyor, tanımıyor. Daha mühimi, kamuoyu kimin sadaka verdiğini, kimin aldığını bilmiyor… Sanki kimse sadaka vermiyor ve kimse sadaka almıyor. Zaten tenha bir köşede... Kim görecek gideni... Görse bile sadaka vermek için mi, almak için mi gittiği anlaşılamaz. Cemiyetin sağlamlığına bakın, muhtaç olmayan almıyor, alan da ihtiyacı kadar alıyor.

Daha sonra köyüme geldiğimde (Bilecik Kurtköy) Yukarı Cami önünde bu taşın bir benzerini gördüm. Kimse ne işe yaradığını bilmiyor. Köyün tenha bir köşesinde bulmuşlar ve getirip cami avlusuna dikmişler. Kimsede ona ait hatıra ve bilgi yok. Ama bu taşta bir şey olduğu hissedilmiş… Getirip cami önüne dikmişler. Daha sonra iki tane daha bulundu... Bir köyde üç tane...

Kilitli kasaların soyulduğu, ince kapkaç becerilerinin arttığı, her gün yeni bir hırsızlık kurnazlığının, hokkabazlığının ve hilesinin ortaya çıktığı, şirketlerin, bankaların, devlet kasasının hortumlandığı bir devirde; reklâmı olmayacaksa zırnık verilmeyen bir devirde kolayca ulaşılacak bir yere para konması ve oradan da sadece muhtaç olanın ihtiyacı kadarını alması, kolay anlaşılacak bir şey değil…

Sadaka taşını Bilecik Anadolu Lisesi'ndeki öğrencilerime anlatmıştım... Çok etkilenmişler. Okuldan mezun olunca bir grup arkadaş, ona benzer bir yardımlaşma sistemi düşünmüşler aralarında... Grup halinde Bilecik’te bir bankaya gitmişler. Demişler, biz ortak bir hesap açacağız. Bu hesaba imkânı olanlarımız para yatıracak, muhtaç olanımız da buradan istediği kadar çekecek. Hesap tek, kimse kimsenin ne kadar yatırdığını ve çektiğini bilmeyecek… Kimin yatırdığı ve kimin çektiği de bilinmeyecek… Bir kişi kendi hesabına para yatırıyor ve alıyor gibi… Banka müdürü gülmüş bunlara… Hattâ alay etmiş. Çok üzülmüşler ve kızmışlar. Öyle ki, adamı dövmeye bile kalkışmışlar. Neyse ki, düşüncelerini uygulamamışlar. Dedim ya, bu devirde sadaka taşını anlamak bile kolay değil. "Bir elin verdiğini öbürünün bilmeme" asaleti kaybolmuş bir kere...

Bu sene köyümde kırlarda, yaya bir saat kadar mesafede bu taşın bir benzeri bulunmuş… Taş kırılmış... Kırıklar, alnından vurulmuş şehit gibi, yan yana toprağa serilmiş. Demek kırlarda bile sadaka taşı varmış...

Prof. Ahmet Akgündüz, Bilecik’te dekan olduğu sırada bir konferans vermişti. Sadaka taşından da bahsetti. Bilecik’te 3 tane olduğunu söyledi. 3 tanesi her nasılsa görülmüş… Araştırılıp bulunmuş değil.

Nüfus sayımı sebebiyle Bilecik’in Okluca köyünde de iki tane görmüştüm. Aynı bizim köydeki gibiydi. İnternete girdim bir de ne göreyim, Orta Asya’dan Balkanlar’a kadar insanlığın en kalabalık olduğu coğrafyada sadaka taşı var.

Özel bir araştırma yapmadan bu bilgileri elde ettim. Hem de kolayca... Demek o kadar yaygın. Belli ki, belli bir bölgeye ait değil. Bir imana ait... Osmanlı’nın hakim olduğu her yerde mevcut. Sadaka taşını, "Bir elin verdiğini öbürü bilmemeli" emri (ve bu minval üzere olanlar) yonttu ve dikti…

Sadaka taşını icat eden ve yüzyıllarca kullanan bir millet ona bugün, uzaydan gelmiş bir madde kadar yabancı. Kimse bilmediği gibi, ben dedemden dinledim, bu taş şu işe yarıyormuş gibi bir duyumu olan bile yok. Ama Türkmenistan’da halâ yaşadığını gören var... Millî Gazete’de neşredilen bir yazıdan öğrendim: “Aşkabat yakınlarındaki Göktepe şehitliğinde bulunan Kurbanmurat Türbesi’nin yanında bir de Sarıca Sofi’nin kabri vardı. Kabrin baş ucunda bir kadın sabahın erken saatlerinde oturmuş Kur’an-ı Kerim okuyordu. Kabrin yanında yuvarlak küçük bir taş, taşın altında kağıt ve madenî paralar gördük. GAP inşaatın şoförlerinden mihmandarımız Çağrı beye sorduk. Bize verdiği cevap çok enterasandı: 'Burada yatan muhterem zat, sizde Yunus Emre ne ise bizde Sarıca Sofi odur. Ahmet Yesevî hazretlerinin talebesi olduğuna rivayetler vardır. Derviş ve ozandır. Birçok kimseye zor zamanında yardım ettiği rivayet edilir. Yani o bir gönül sultanımızdır. Kabrin yanındaki küçük taşa sadaka taşı deriz. Ziyaretçiler, gönlünden geçen miktarda parayı taşın altına koyarlar. İhtiyacı olan da gelir o parayı alır' Sarıca Sofî’nin ve bütün erenlerin ruhuna Fatiha okuyarak oradan ayrıldık.” (Selâmi Çalışkan / Necmettin Çakmak; Millî Gazete, 23.04.2005).

Cemiyetimiz nereden nereye gelmiş... Şu hale bakın... Soygun, gasp, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtekârlık haberlerini dinledikçe sadaka taşı aklıma geliyor. Şu yüksek medeniyete bakın... Asıl hayran olunması gereken, sadaka taşını icat eden cemiyetten çok, onu yoğuran ruhtur. Bu sebeple, madem bir kere olabilmiştir, bir kere daha öyle bir cemiyet meydana getirilebilir...

Sadaka taşlarının hizmeti bitmiş değil... Bugün yeni bir vazife daha yapıyor... Dün merhametin, şefkatin, inceliğin, zarafetin timsali idi, bugün de, cemiyetin dünle bugününü anlamada mihenk taşı… Daha mühimi... Kendi insanî değerlerinin idrakinde olmadığı için başka “kriterler” peşinde koşanların abesini ve gülünçlüğünü ve tutunulmaya çalışılan "kriterlerin" hiçliğini de gösteren bir mihenk taşı…

Mihenk taşı; çakmak taşı cinsinden siyah bir taş; altın veya gümüş üzerine sürülünce, bıraktığı çizgilerden bu madenlerin saflık dereceleri anlaşılıyor. Yani mihenk taşı, herhangi bir şeyin saflığını test ediyor. Sadaka taşı da dünkü cemiyet meydanındaki güvenlik seviyesinin somut bir delili olarak, bugünkü “kamusal alanda” maruz kalınan tehlikeleri daha iyi anlama imkânı veriyor. Gül gibi huzurlu bir hayat mümkünken, sokaklarda ürkek bir tavşan olmaya mahkûm edildiğimizi öğreten, dünle bugünün itirazı mümkün olmayan netlikte "somut" olarak gösteren bir mihenk taşı...

Sadaka taşı hakkında benim gördüğüm en eski yazı 1967 tarihli. Bundan önce dikkati çeken olmadığını kabul etsek bile aşağı yukarı 40 yıldır gözler önünde. Yeraltından çıkardığı fındık kadar taşları bile müzeye koyan zihniyet, sadaka taşına “Fransız” kalmış. Bizdeki her tarihî eseri dışarıya kaçıranlar da öyle... Çünkü o, alelade bir taş değil. Görenler, diğer tarihî eserlerde olduğu gibi demek eskiden böyle bir taş da varmış deyip geçemeyecek. Her an, “lisan-ı hal” ile konuşacak ve onları tedirgin edecek olan bir "kürsüyü" nasıl koysunlar müzeye? Sömürgeci Batı hele, hiç koyamaz. Eşkiya ininde sadaka taşı, olacak şey mi? O, miadı dolmuş bir taş değil, vazife başında olan bir mihenk taşı...

Batılı, kendisinde olmayan bu değere karşı sessiz kalabilir, onu görmezden gelebilir. Ama hiçbir cemiyet, kendi değerlerini inkâr ederek, yok farzederek bir yere gelemez. Böyleleri kimseden de saygı göremez; herkes tarafından küçümsenir. Kendisi bile kendisine saygı gösteremez.

Sadaka taşı, “bir elin verdiğini öbürü görmemeli” buyuran Kâinat Efendisi’nin (bu minval üzere olanlarla beraber), asırları aşan mucizesi... Emrin uygulanabilirliğini, bütün cemiyeti sarabilirliğini gösteren bir mucize... Onun için mihenk taşı... Türk milletine, onu icat etmek ve asırlarca kullanmak şerefi yeter!.. Bir şeref varsa vebali de vardır. Başımızı taşlara vurmadan, sadaka taşından ders alalım.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : yeliz ?zt?rk    21.02.2010
Yorum : hocam günümüzde sadaka taşları bir kenara , insanlar yardımda bulunacakları insanları bile kestiremez oldular. insanlar o kadar güvenilmez varlıklar haline geldi ya da getirildi ki , sırf bu yüzden yardımlaşma olgusu ortadan kalkıyor gitigide. bu önemli anekdotu bizlere sunmuşsunuz . teşekkürler...




Ekleyen : mustafa yel    21.02.2009
Yorum : selamün aleyküm hocam acizane diyorum ki bu milletin önce itikadını bozdular. itikad olmayınca amelinde bir hükmü kalmadı. ceddim osmanlı' nın gerçek yıkılışı nasıl oldu bilir misiniz. ramazan-ı şerifde hocalalar zekattan bahsederken münafıklar camide şöyle konuşuyorlar dı. "hocaların paraya ihtyacı var. köşeyi dönmek için böyle konuşuyorlar." bunu duyan hocalar yavaş yavaş zekattan bahsetmemeye, halkda zekat vermemeye başladı. malına haram karışan-haram yemeye başlayan koca bir devlette böylece battı. bugün zekat veren insanlarımız elbette var ama öşürü vereni bırak, öşürün zekat gibi farz olduğunu bilen kaç kişi var. ben kurköy de sordum bilen çıkmadı. saygılarımla.




Ekleyen : izcibaba    05.02.2009
Yorum : Günümüzde başta Devlet ve Hükümet yöneticilerinin doyomsuzluğu ve aç gözlülüğü sürdüğü müddetce Sadaka taşları tarihteki yerlerinden çıkamaz. Bu tür yazıları okuyanalrda şanlı geçmişimize inanamazlar. Balık hep baştan kokarmış baştakilerin gözünü toprak doyursun.millet doyuramıyor.Hırsıza naylon faturacıya hazine teslim edilirse sadaka taşlarını bile soyarlar.




Ekleyen : Abdullah KABASAKAL    20.07.2008
Yorum : SELAMÜNALEYKÜM dayıcığım yazın çok güzel bizlere yine ışık tutuyorsun.Devamını bekliyorum.Ellerinden öperim.Malatya'dan yegenin Abdullah KABASAKAL.En derin hürmet ve saygılarımla.




Ekleyen : halil ert?rk    13.06.2008
Yorum : Eline sağlık hocam,dediğiniz taş Okluca köyünde iki değil üçtün,ikisi halen Köy Camii önünde bulunmaktadır,bir tanesi de Köy kabristanlığında bulunmaktadır,




Ekleyen : seher    17.04.2008
Yorum : çok güzel bir yazı olmuş hocam.. ellerinize sağlık. biz de bilgilenmiş olduk. müsade ederseniz, bir forumda ben de paylaşmak isterim. hakkınızı helâl edin hocam. insanlar ne zaman ki sünnetten ayrılırsa; ortalıkta kargaşa, kavga, fitne, fesat, zulüm başgösterir. baki selam ve dua ile..




Ekleyen : Hasan YA?A    11.01.2008
Yorum : Hocam elinize ve ağzınıza sağlık. Çok güzel yazmışsınız. Hocam Peygamber Efendimiz bir hadisinde "zaman gelecek iyiler kötü, kötüler iyi gibi gösterilecek" zaman bu zaman değilmidir. namaz kılmak ,oruç tutmak yobazlık olarak gösterilirken içki ve zina hırsızlık normal gibi gösteril miyor mu? Hocam bende bir Kurtköylü olarak dualarımız inşallah İslamın özünü tekrar yakalayıp Sadaka taşlarını tekrar görelim.




Ekleyen : dilan    15.12.2007
Yorum : çok güzel bu sadaka taşları




Ekleyen : veysel ?il    14.11.2007
Yorum : bir isim ve soy isim benzerliği herhalde yorumcu arkadaşımızın ismi ve soy ismi bu arada hocam yazınızdan çok etkilendim sizin gibi insanların aydın gösterilmesi gerektiğine inanıyorum allah razı olsun hiç başımızdan eksik olmayın hocam sofya inş. üniversitesinden veysel çil saygılarımla




Ekleyen : zeliha    22.03.2007
Yorum : ben kurtköylüyüm fakat o taşın ne anlama geldiğini hiç sormamıştım bunları duyunca çok şaşırdım beni bilg,lendirdiğiniz için teşekkürler




Ekleyen : VEYSEL ?YL    
Yorum : AH BE HOCAM,BİZİ BU HALLERE GETİRENLER VE GETİRİLENLER UTANSIN.BU MİLLET NEYMİŞ NE HALLERE GELDİK.ÖYLE Kİ HOCAM,GÜNÜMÜZDE ARTIK SADAKALAR BİLE REKLAM ARACI OLMUŞ.ADAM İŞ ADAMI OLMUŞ,SADAKA VERECEK BAĞLI OLDUĞU CEMAATE VERİYOR.VERİRKENDE BAĞIRA BAĞIRA ALKIŞLAYA ALKIŞLAYA VERİYOR.BİZİM CEMAATCİLERDE HEMEN KOLAY OLSA GEREK YARDIM EDENİ CENNETE KOYUVERİYORLAR.DOĞRU YA CEMAATE YARDIM ET CENNETE GİR.BU KADAR KOLAYDI BU.DAHASI DA VAR.RAMAZAN AYLARINDA GELENEK OLMUŞ.HOCAEFENDİ ÇIKIYOR KÜRSÜYE FALANCADAN ŞU KADAR FİLANCADAN ŞU KADAR DİYE YARDIM TOOPLUYOR.YANİ SADAKA BİLE REKLAMSIZ VERİLMİYOR.SORUN BUNLARDA ÇÖZÜM NE HOCAM.ÇÖZÜM.ÇÖZÜM. NASL DEĞİŞECEK BU İNSANLIK NASIL DEĞİŞİRDE SADAKA TAŞININ DEĞEREİNİ ANLAYACAK.ELİNİZE DİLİNİZE SAĞLIK HOCAM.ALLAH RAZI OLSUN SİZDEN...




Ekleyen : kemal t?rker    
Yorum : hocam başarılarınızın devamını dilerim. saygılar sunarım fakülteden eski komşunuz kemal hayırlı ramazanlar dilerim.




Ekleyen : Ahmet Teker    
Yorum : "sadaka taşı" yerine şöhret aşkı geçmiş hocam,herkes benlik peşinde Allah yarın hesap gününde sormaz mı bunları bir bardak çayın bile hesabı sorulurken onuru incinmiş fakire aha bu da benden fiyerek o fakiri deşifre eden zihniyet ne kadar müslümandır...sağ el de duyuyor dünya da duyuyor hocam...aç kalan kendi değerlerini yermiş... selam ve dua ile...




Ekleyen : syrry Saryy?yk    
Yorum : Önce erdemlerimizden ettiler.Sonra saygı duyduğumuz değerlerimizi küçümseyip, küçültüp aşağıladılar. Sonunda vakur, onurlu kişiliğimizden ettiler. Şimidi herşeye ürkerek korkarak yaklaşan silik bir toplum olduk.Özgüveni yitik bir toplum ; güdülmeye mahkumdur. Utanarak söylemeliyim ki istenilen oldu. Biz biz olmakla öğünmüyoruz,yamandığımız yada yamanacağımız başaka bir değişle bizi sömürüp yönetenlere göre kendimizi ifade ediyoruz. Nerede kişinin otokontrolü, nerede başı dik başkasını da düşünebilen hamiyet erdemi. Ve bu yaptığından kimsenin haberdar olmaması gibi güçlü karekteri ve erdemi. Dilerim okuduklarımızdan alabileceklerin sayısı çoktur.




Ekleyen : mehmetdeniz    
Yorum : sadaka tasinla benim icimde olan birboslugu doldurdunuz.tsk. sebebebi 3 veyahut 4 sene önce türkgazetesinin birinde yazarin kendisingördügü olayi yaziyordu olay italyada geciyor kahvenin birine tesadüfen giren yazarin dikkatini duvarda asili kagit parcalari ceker kimileri yeni kagitlarasiyordur kimileriasilan kagitlardan alip bukagitlarla barmene gidip birseyler alip yiyor veyahut iciyorlardir. merakedip sorar bunlarin hali vakti iyi olanlar tarafindan oraya asilip ihtiyaci olanlarin aldigini söylerler.bu yazi benim cok hosuma gitmisti ve olay bende bir hayranlik uyandirmisti ve yazinizi okuduktan sonra kendime kizdim böyle mütavazi degerden haberim olmadigi ve okumadigim icin. viyanadan slm lar.




Ekleyen : Yylmaz    
Yorum : Elinize, düşüncenize sağlık hocam. Derin bir kültür birikimine sahip milletimizin mevcut değerlerini yerle bir ederek uydurma bazı değerlerin arkasından koşanlar utansın. Eski köy evlerinin sokak yönündeki köşelerinde içeriye dönük bir girinti olduğun belki farketmişsinizdir. Bende neden böyle düz inen duvarlara girinti yapma ihtiyacı duyulduğunu sorguladığımda şu cevaba ulaştım. Duvarlarını düz indirmeyerek, zahmetli ustalık isteyen bu işi, sadece yoldan geçerken bir soluklanma ihtiyacı duyabilecek insanların sandalye yüksekliğindeki bu girintilere ilişerek dinlenmelerine olanak sağlamak için olduğunu öğrendim. Bu kadar ince bu kadar karşısındakini düşünen bir uygulama hangi topraklar üzerinde var? Ama şimdi aynı milletin torunları bizler bir kaç saniyelik öncelik için trafikte birbirimizi yemekle meşgulüz. Yazık... Bizi bu hale sokanlara ne denebilirki? Saygılar




Ekleyen : M?jdatER    
Yorum : Saygıdeğer hocam öyle bir millet oldukki bırakın o eski osmanlı dönemindeki sadaka taşını bilmek ve onun o hayır işlerindeki sırrını uygulayarak hayır dağıtmak ve almak bir yana kalsın, milleti bu hale getirenler sadaka taşını unutturdular ama unutmasınlar ki sadece sadaka taşı yok birde musalla taşı var.




Ekleyen : ?a?da? hamza s?nmez    
Yorum : bu yazıyı herkese dağıtmalı ki insanların vicdanları yenilensin




Ekleyen : ismail    
Yorum : selamünaleyküm yürekten katılıom hocam ALLAH razı olsun....




Ekleyen : ferhat    
Yorum : sadaka taşı dendi de aklıma deniz feneri programı geldi.yardımlara bakıyorumda beyaz eşyadan oturma takımına mutfak eşyalarından tutunda tv ye kadar her eşyadan verilebiliniyor.Acaba komsunuz benim buzdolabım bozuldu yenisi lazım alırmısın daha sonra ben sana parasını veririm dese hangimiz (gücü yeten için söylüyorum)bunu yapar.bırakın bunu bir fincan da şeker bile bazen çok görülmüyormu?saygılarımla




Ekleyen : TU??E    
Yorum : ÇOK GÜZEL BİR YORUM ARTI BİLECİK İLİNİ TANAITMANIZ OLDUKÇA HARİKA




Ekleyen : esra genc    
Yorum : bilecikle ilgili bilgileriniz cok hosuma gitti.kurtkoylu olmaniz baska bir ayricalik.hayatta size basarilar.




Ekleyen : esman    
Yorum : çok güzel bir dergidir. sizlere çoooooooook teşekkür ederim.başarılarınızın devamını dilerim.




Ekleyen : Ali Erdal    
Yorum : Elif hanıma... "Yazara mesaj" bölümü vasıtası ile gönderdiğin selâm ve mesajına çok memnun oldum, çok sevindim. Mukabil selâm ve temenniler... Sizlerin araması, hatır sorması, vefası ve duası nazarımızda ne kadar değerlidir, bilirsin. Eğer mesajında adres olsaydı, doğrudan sana yazardım. Selâm ve saygılar sevgili kızım...





 
İranın neye ihtiyacı var?... - Sayı 122
Kırk... - Sayı 121
Kırk gün bir ölüyü bekley... - Sayı 121
Sıradan bir filme bu alâk... - Sayı 121
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (122):
Tarih boyunca izlediği politikalar, güncel meselelerde takındığı tavır çerçevesinde, doğu medeniyetinin aslî unsurlarından İran'a bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 sağlık dileklerimizle, hürmetle...... naci eroğlu

 Elinize emeğinize sağlık sevgili Halis hocam.Yazılarınızı takıp ediyorum hislerimize tercüman oluyor... Ahmet

 Elinize emeğinize sağlık sevgili Halis hocam.Yazılarınızı takıp ediyorum hislerimize tercüman oluyor... Ahmet

 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu


Kalem, İlahi Kelam’ın yazılmasına ve yayılmasına, yani insanın iki dünyasının da saadetle olmasına vasıta oluyor.
Kalem, insanın iki dünyasını da mahveden bâtıl fikirlerin yazılmasına ve yayılmasına alet edilebiliyor…
Kalemle kazığın şekil olarak birbirine benzemesini bir inceliğe işaret olarak göremez misiniz?
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Anlam peşinde
Bizim olmayan gemide kaptan olmak
Parlamenter sistem ve mağdurları
Kırk gün bir ölüyü bekleyeceksin
Niye döktün gözyaşımı


Ali Erdal - Anonim eserlerin kıy...
Ali Erdal - Sıradan bir filme bu...
Ali Erdal - Kırk gün bir ölüyü b...
Ali Erdal - Kırk
Necip Fazıl Kısakürek - Kıraat kitabı
Ekrem Yılmaz - Derinlik
Ekrem Yılmaz - Yapamıyorsan hayal e...
Ekrem Yılmaz - Kürtlerin PKK ile im...
Dergi Editörü - Çare
Site Editörü - Anlam peşinde
Necdet Uçak - Niye döktün gözyaşım...
Necdet Uçak - Olacak
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Malazgirtin aslanlar...
M. Nihat Malkoç - Anadolu Türk masalla...
Ayhan Aslan - Yamyam
Mehmet Balcı - Şimdi
Mehmet Balcı - Dönemem
Ahmet Çelebi - Gazzeli çocuğa
Halis Arlıoğlu - Parlamenter sistem v...
Halis Arlıoğlu - İçimde bir yara var
Murat Yaramaz - Artık yeter
Murat Yaramaz - Masal
Mevlüt Yavuz - Sanma ha!
Cemal Karsavan - Seni düşünürüm
Heybet Akdoğan - Gülsema
Emine Öztürk - Hapis
Zekeriya Yılmaz - Bıraktın
Mehmet Ali Metin - Doğu ve Batı’nın hik...
Yaşar Akyay - Bizim olmayan gemide...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14443834
 Bugün : 2695
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 627586
 Bugün : 307
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 72
 121. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim