Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1698 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Çağ açıp çağ kapayanların lisanı
Yavuz Şamil KILIÇ

  Sayı: 86 - Ekim / Aralık 2015

Fatır/10: Kim izzet isterse izzetin hepsi –cemia- Allah’ındır. Tayyib –temiz- kelimeler Allah’ındır ve salih ameller sahibini Allah, ref eder, terfi ettirir, yükseltir.

Kim hakiki mü’min olarak yaşıyorsa, Aziz Allah, İlâhî izzete lâyık olduğu nispette izzet verir. Mü’min olarak yaşayan ile yaşamayanın lâyık olduğu izzet başkadır. Allah, lâyık olduğu kadarıyla izzet verir diye de anlayabiliriz.

İzzet, kulun Allah’ın yanında makbuliyetli olması demektir. İzzet sahibini cehennemin yakması mümkün değildir. İzzet, makbul olmaktır, yüceliklere sahip olmaktır, izâz ehli olmaktır.

Tayyib, temiz kelimeler Allah’ındır ve buna mü’min mutlak surette sahip olmalı ve kullandığı kelimeleri hep tayyib olan temiz kelimeler olmalıdır.

Allah’ın ref edeceği, terfi ettireceği, yükselteceği kullardan olmak için ise salih amel işleyebilmelidir. Salih amel işlemek ise evvelâ salih kul olmaktan geçer. Salaha ermiş olmak icab eder. Bu ise Asr suresindeki sıralamayı takip ile mümkündür. Evvelâ iman edilecek, iman kalbe indirilecek ki salih amel işleyebilmek nasib olsun.

Bir yerde cennetlik mü’minin vasıfları olarak izah edeceğimiz bu hususlardan, cennetlik mü’minin evvelâ izzet kazanması, sonra bütün muamelâtında kelimelerini hep tayyib –temiz- olan Aziz Allah’ın kelâmlarından seçmesi ve cümlelerini bu doğrultuda kurması gereğinin ne denli mühim olduğunu anlatmak isteriz. Ve salih amel sahibini Allah yücelttiği için bütün bu hususlara cennet ehlinin vasıfları diyebiliriz.

Yukarıdaki bu izahatın mânâ-i muhalifinden anlıyoruz ki: Kur’ân dışı kelimeler asla tayyib –temiz- olmaz. Ve izzet sahibinin lugatında tayyib olmayan, süflî kelimeler asla bulunmaz. Hâl böyle olunca, izzete vesile olan ulya kelâmları kullanıldığı o mübarek lisana neden “çağ kapayıp çağ açanların lisanı” dediğimiz pek güzel anlaşılmalıdır. Ecdadımızın sahip olduğu izzet ve ulya kelâmlar ile salih amel işleyen salih kul olmaları, o muhteşem ikili Fatih ve Akşemseddin dedelerimizin müjdeci hadise mazhar olması, onlara olan sevgi ve hayranlığımızı arttırmakta ve onların sahip olduğu bu cennet ehli vasıflarına ulaşma gayretimizi canlı tutmaktadır.

Müslümanlar için bugün kullanılmaya kullanılmaya unutulup anlaşılmaz hale gelmek üzere olan kelimeleri yaşatmak –kanaatimizce- ciddi bir iman borcudur. Bunun için, sırf Kur’ân’ı Kerîm’in Arapça olması bile kâfi bir sebeptir. Zira en cahil Müslüman bile Kur’ân’ı Kerîm’den okunan bir parçayı dinlediği zaman onda geçen kelimelerin bir kısmını tanıdığı için –hiç olmazsa- mevzua intikal etmek ve bu suretle hislenmek imkânını bulur. Bu gidişle lisanımızdaki bütün Arapça kelimeler terk edile edile okunan bir Aşr-ı Şerifle, içinde tanıdığımız tek kelime bulunmayan faraza bir çince metin arasında -MAAZALLAH- hiçbir fark kalmayacaktır. O zaman halkımız, Kur’ân’ı Kerîm okuyanları sırf bir âhenk ve musiki alâkasıyla mı dinleyecekler?!.. İşte devrimbazlar milleti bu hazin noktaya doğru götürmektedirler.

Tevbe/28: Müşrikler necistirler, pistirler. Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar.

Tevbe/40: Kâfirlerin kelimeleri süflîdir. Allah’ın kelâmları ulya’dır.

Ulya kelimeler izzet kazandırır. Kur’ân kelâmları başta olmak üzere Aziz Allah’ın kelâmlarını değiştirmenin asilik etmek olacağını ve böylece de izzet ehli olunamayacağını anlamaktayız. Aziz Allah’ın kelimelerini değiştirdin mi pis, necis, süfli kelimeler ulya kelimelere tercih etmiş olunuyor. Yükselemeyip gerilemek için en azından bir sebep, süfli kelimeleri ulya kelimelere tercih etmek… Maalesef günümüzde bu hassasiyete sahip olanların ne denli az olduğunu ama böylece de bu izzetten mahrum olanların ne denli çok olduğunu hatırlatmak isteriz.

Lisanımızdan tardedilmek istenen kelimelerin kabahati (!) menşelerinin Kur’ân olmasıdır. Fakat düşman için red ve boykota sebeb teşkil eden bu vasıf, Müslümanlar için bir terviç ve rağbet sebebi olmalı değil midir?!

Türkçe'mize dair sûikasde bir misal olarak herkesin bildiği “savaş” kelimesi mevcud diye bunun Türkçe'de mukaabili zannedilen “harb, muhârebe, cidal, mücâdele, cihad, mücâhede, cenk” gibi kelimelerin he'yet-i umûmiyesinin yerine hep bu zavallı “savaş” kelimesi kullanılmaktadır.

“Ruhsal, parasal, soyut, boyut, yaşam, eğilim,

Ya bunlar Türkçe değil, yahut ben Türk değilim!..

Oysa halis Türk benim, bunlar işgalcilerim

Allah Türk’e acısın, yalnız bunu dilerim…” (Üstad Necip Fazıl KISAKÜREK)

Daha dün müslümanlar birçok uydurma kelime ile alay ederdi. Bir kimse “olasılık, sorun, ödün, amaç” vb. kelimelerle konuştuğunda, onun bir komünist olduğuna hükmederek sözlerinin muhtevâsına asla alâka göstermezlerdi.

Uydurma lisanı, İslâm dâvâsı içinde gözüktükleri halde terviç edenler bu zaaf ve gafletlerine kılıf olmak üzere “bu cereyanın artık karşı konulamaz bir şiddete ulaştığını” iddia etmektedir. Böylece de unutmaktadır ki; kendileri gibi gaflet edip bu kelimeleri kullanan müslümanlar çıkmasaydı, bu uydurma lisan umûmîleşemezdi. Demek ki, bu bâtıl dâvâyı umûmîleştirmenin mes'ûliyeti İslâm’ı telkin mevkiinde olanların uhdesindedir. Böyleyken kendi kusurlarını bir mâzaret olarak nasıl ifade edebilirler.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Lisan davamıza dair... - Sayı 86
Çağ açıp çağ kapayanların... - Sayı 86
Garbı uyandırıp aydınlata... - Sayı 85
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Bir özel TV kanalı “yılın politikacısı”nı seçtirdi.
Seçilemeyenler üzülmesinler. Çünkü hepsi ayrı ayrı yılın politik acısı olduklarını ispatladılar.
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14591282
 Bugün : 1823
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 630670
 Bugün : 317
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim