Millî politikada devirler Necip Fazıl Kısakürek Sayı:
87 - Ocak / Mart 2016
Millî politikada beş devrimiz var:
Birincisi, kuruluştan Kanunî’ye kadar (267 yıl) atılma ve yayılma devri… İkincisi, Knunî’nin oğlu Sarı Selim’den Tanzimata kadar (273 yıl) korunmaya çabalama devri… Üçüncüsü, Tanzimat’tan Meşrutiyet’e kadar (70 yıl) yabancıya sığınma ve boyun eğme devri… Dördüncüsü, Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e kadar (14 yıl) delirme ve başını kayalara çarpma devri… Beşincisi de, Cumhuriyet’ten bugüne kadar (54 yıl) Batı’ya kapılanma ve özünden uzaklaşma devri…
Birinci devrede millî politika diye bir şey düşünmeye ve aramaya ihtiyaç yoktur. Cemiyetin temel harcı iman, vecd, aşk, hamle ve kuvvet, millî politikayı kendi kendine yürütür.
İkinci devrede, vecd ve aşkın gölgelenmesi ve yerini aşksız ve hikmetsiz kışır ezbercilerine bırakması yüzünden öyle bir çöküşe yol açılır ki, evvelâ millî politikayı helâk eder.
Üçüncü devrede, suçu nefslerinde bulacakları yerde İslâmiyet’te arayan tersinden Batı yobazlarının eliyle alafrangalığa özenme, ancak “düvel-i muazzama” dedikleri devler ve heyûlâlar arası rekabetlerden faydalanma ve sadece “idare-î maslahat” hünerine akıl erdirebilme çığırı açılır ve Frenklerin (sublime porte) adını verdiği “Bâb-ı Âli”nin Avrupalı sefirlere kavaslık makamı olmasıyla devam eder.
Dördüncü devre, Tanzimatçılar üzerinde Batılının teşhisiyle “Hasta Adam”ın gûya tepkisi… Hakikatte ise birdenbire delirmesi ve devlet gemisini kayalara bindirmesi… Bu sefer de millî politikanın yerini Türk’e Merih yıldızında vatan ararcasına bir ütopya cinneti alır.
Beşinci devre olarak, İstiklâl Savaşlarıyla Türk’ün madde plânında kurtuluşundan sonra ruh plânında batırılışı takip eder; ve Batı’ya kapılanışın bedeli olan bu hareket hiçbir zaman o kapıdan içeriye alınmayışı-mızla neticelenerek bizi Tanzimat çizgisinin ister istemez ve körü körüne hedef tuttuğu noktaya vardırır. Bu nokta, bir zamanlar topyekûn insanlığa söylenecek sözü ve teklif edilecek nizamı varken bunları devre devre zaafa uğrattıktan sonra büsbütün feda etmenin ve iki rakip kutup arası göstermelik bir madde istiklâl içinde mânen sömürgeleşmiş olmanın ifadesidir ki, bu vaziyette millî politika istidadına ne kadar uzak bulunduğumuz besbelli…
Altıncı devir nasıl açılabilir?
Altıncı devir, İslâmî mânâda Doğu milletlerini güdücü, yekpareleştirici ve sımsıkı bir blok halinde Batı’nın karşısına dikici bir anlayışla açılabilir ki, bu da, gücümüzün şartlarına göre, veremliyi (halter) idmanına davet etmek gibi bir şeydir.
Hazin; ama ne yapalım ki, böyle!.. (Necip Fazıl; Çerçeve 4, 6 Aralık 1977)
|